KADIN tutarlarmış... Artık krallar ne hatibe iş- tirak ediyorlardı, ne de yaverleri onların atını tutuyorlardı fakat ananelere sadık olan İngiltere'de şerefli bir insan, dai- b vkiye tayin ediliyor ve bam- başka vazifeler yapıyordu ownsend yeni vazıfelerını Öğ- renince büsbütün şaşırmıştı: Kral aile- sinin kabul edecegı ziyaretleri tanzim et- mek, saray halkının göreceği ve göremi- yeceği temsilleri, filmleri tesbit etmek, merasimleri idare ve saire... Önce çok şaşırdı ama vazifeşinas oldugu için, az zamanda, bu işleri de fevkalâde bir su- rette başardı. Kraliçe kaneste oynarken bazan bir oyuncuya ihtiyaç oluyordu: Tow.nsend hazırdı... Kral yürüyüşe çı- karken, Townsend gene hazırdı. Prenses- ler operaya, tiyatroya giderken onlara refakate de o hazırdı Yeni işi o kadar çok faaliyet istiyor- du ki, Peter zaten geçinemediği karısını mecburen ihmale başladı... Bir t sonra ayrıldılar. Karısı başkası le seviş- mişti, çocuklarını babalarına bırakarak, sevgilisi ile evlen eter Townsend in milli bir kahra- man oluşu rgaret'i cezbediyordu. O- nun yalnızlığı ve bedbathtlığı, genç kızın babası ölünce uğradığı depresyon hali ve Townsend'in bu sırada gösterdiği şef- kat ve bağlılık bu iki insan arasında, büyük bir aşkın doğmasına sebep olmuş— tü Yedı sene kimsenin nazarı dikkatini celbetmeden yanyana dolaştılar, ne Balmorel şatosunda, Balmorel orman- larında romantik ve derin bir aşk ya- şadılar... neticeye gene bu Balmorel şato- nda varıldı... 21 Ağustosta Kral ailesi bu şatoda toplandı ve rivayete gö- re artık bir «Töwnsend meselesi» orta- dan kalktı Marganet Townsend'den vaz geçiyor muydu? Bu pek ama pek zayıf bir ihtimaldi!.. İşte su Townsend, Brüksel'den Londra'ya ha- rekat etmeden iki gün evvel saat, tam 22,30 da Brükselle Londra arasında o es- rarengiz telefon muhaveresi mişti. Konuşmayı temin eden telefoncu kız gayet heyecanlı idi. En ufak bir arı- zanın, en ufak bir parazitin asrın en ro- mantik aşkı olan bu aşk konuşmasını ozmasını — istemiyordu. — Konuşulanları dinlemiyordu ama, her an muhavereyi kesip «mesut olun ve çok seneler bera- ber yaşayın» demek istiyor! Bütün İngilizler Peter ıle Margarete aynı temennıde bulunmak istiyordu... İngilizler biliyorlardı ki, senelik ayrılık müddetince Peter, Claren- ce House'de oturan bir Miss İris'e mek- tup yazmıştı... Miss İris Clarence Ho- use'deki memur, kadınlardan birinin kü- çük adı mı idi? Yoksa Miss İris bir ha- yalden ibaret miydi? Bilinen birşey var- sa Margaret'in Clarence House'da otur- duğu idi! 26 Kadın Hadiseyi gazetelerde okuduk ve eğ- lenceli olduğu için, herkes birbi- rine anlattı: Avrupa seyahatine çık- mak Üzere pasaport muamelelerini yaptırmaya giden bir karı - koca İs- tanbul emniyet müdürlüğünde fena halde bozuşmuşlar. Sebep, erkeğin matbu kagıtları doldururken, karısı- na dö «— Hanım senin gözlerin ne renk- tir, soruyorlar.» demesidir. Halk gülüşmüş. Hanım fena halde sinirlenmiş... Rivayete göre, taksiye at- lamış ve altı senelik evlilik müddetin- çe gözlerinin rengini merak etmemiş olan kocasına da, Avrupa seyahatine etmiş. Karakoca arasındakı anlaşmazlığın çoktan hallolduğunu ve onların Avru- pa seyahatine, hem de güzel bir ba- layı seyahatine çıkmış olduklarını ü- mit ederiz. Mesele bu değildir. Mesele aynı hâdiseyi bambaşka şe- kılde tahlil eden erkek ve kadın gö- şüdür... Erkeklere göre, bu ve bu- na benzer hâdiseler doğrudan doğru- ya kadın kaprısı telakkı edilmelidir.. b i mantıksız şımarık— lıklardan vazgeçmedi k e mesut olamaz- lar... Kadınların kendilerini tashih et- meleri lâzımdır... adınlara göre, mesele bir his me- selesidir. Yeryüzünde bir tek kadın ta- savvur edilemez ki, kocasının lâkaydi- sini hoş karşılasın. Bu kadın ister mes- lek ve fikir kadını olsun, ister ev ka- dını, ister sosyeteye mensup bir zen- gin, ister fakir bir işçi, ister zeki, is- ter basit, ister tecrübeli, ister tecrube— vet Margaret ile Townsend sevişi- yorlardı. Aralarında büyük bir anılaşma, derin bir aşk, muazzam bir mevki farkı ve onaltı yaş vardı!.. Bir de onları ayırmak isteyenler mev- cuttu, En başta Kilise geliyordu, son- ra Edinburgh Dükü Filip, Kent düşesi, Ghurchill... Bunlar gerek siyasi sebep- lerle, gerek şahsi görüşten yüzünden iz- divacı yor ve bu sebeple, ailesinin lalettayin izdivaçlar yap- masını münasip görüyormuş gibi bir poz takınmak istemiyordu. Sonra Filip ile Townsend hiçbir zaman çok sevişmemiş- erdi.. İkinci Dünya Savaşında Filip bir as- kerdi ama, Townsend bir milli kahraman olmuştu. Hem de inanılmıyacak derece- de hassas bir milli kahraman... İlk düş- man tayyaresini düşürdüğü man, ya- nındakiler onun «zavallı ınsanlar» dedi- ğini duymuşlardı... Buna T gene de tayyare duşurmekte devam etmişti. Jale CANDAN siz... Her kadın, ama her kadın saç- larına yeni bir şekil verdiği zaman, yeni bir elbise giyinirken, yeni bir makyaj tecrübe ederken, kocasının a- takasını, tasvibini bekler Kafası en ciddi meselelerle dolu olan bir kadın bile saçlarının, gözleri- nin, elbisesinin güzelliği hakkında ya- pılan bir komplimana karşı hassastır. Ufak bir alâka, tatlı bir sözle en cid- di, en kendi halinde kadın mesut olur ve bunların eksikliği de aynı derecede kadını bedbaht eder... Ama tabii, bel- ki şaka telâkki edilebilecek bir söz i- çin, her kadın evden ve Avrupa se- yahatinden vazgeçmez, her kadın aynı hâdise karşısında aynı reaksiyonu gös- termez, kinlisi susar, kimisi ağlar, ki- misi kaçar, kimisi yavaş yavaş yaşama zevkini kaybeder, kimisi vaziyeti zekâ- sı ile idare eder ama, şurası muhakkak ki, alâkasız bir erkeğin karısı, ken- disine temin edilen bütün maddi re- faha rağmen, mes'ut olmayabilir. Buna muabil, alâka ve sevgi, mad- di eksikliklerin birçoğunu kadınlara unutturur. İşte erkeklerin gülerek «kapris» kelimesi ile ifade ettikleri şey, ekseri kadınlarım manevi hayata verdikleri ehemmiyetten doğmaktadır... Ve işte bunun içindir ki ölçüyü muhafaza et- tikçe, bu «kaprisler» i hoş karşılamak erkeklere düşen bir vazifedir. Çünkü kadınların — «hislilik» — ve — erkeklerin «kapris» dedikleri bu şey neyse, aile saadetinde mühim bir rol oynamak- tadır. Evet birçok düşman askeri öldürmüştü de, sulh zamanı ava çıkamıyor, iki kuş vuram v partilerinde Filip ne kadar becerıklı ve atılgansa, Townsend o kadar silik ve merhametli idi Zaten Margaret'le onun arasındakı ilk anlaşma, bir av partisinde meydana çıkmıştı. Margaret'le her zamanki gibi alçak sesle konuşuyor, birşeyler anlatıyordu. Filip birden sinirlenmiş ve ona susma- sını ihtar etmişti. Margaret Townsend'e baktı, işaret etti, sonra sessizce yerinden kalktı ve onu takip eden Townsend'le da ha ileride konuşmaya devam etti rkes o anda, aralarındaki hisseder gibi olmuştu ivaç meselesinde, Margaret'in eu büyuk yardımcısı annesi ve bir de Ingılız milletidir. Dail Miror gazetesı— 9 e derin anlaşmayı dana çıkmıştır. Aynı gazete, geçenlerde Margaret'in kocaman bir resmini basa- rak büyük puntolarla, şu cümleyi yazmış- tın « Come on Margamet and please ma- AKİS, 8 EKİM 1955