nabilecek duruma sokulması istenmişti. Şimdi Küçük Tiyatro sahnesinde oynan- makta olan eser, işte o, değiştirilen me- tindir. Devlet Tiyatrosunun Türk Klâsikleri dediği hangi eserlerdir, o bilinmez ama hepsinden evvel «Akif Bey» klâsik değil- dir. Diyelim ki Namık Kemal Türk kla- sikleri arasındadır da onunn için böyle denmiştir, o takdirde ise halen Kiiçük Tiyatroda oynanmakta olan ese Na- mık Kemal'in aynı ısımlı eserıle alakası- eğil. Sadece mev- zuunu almışsınız, o kadar. Üç saatlik dramda Namık Kemal'e a- it bir tek diyalog yoktur. Namık Kema- lin eserindeki hadisenin cereyanı ile bu- eğildir. Perdelerde, şahıs- ikli eser , kısmen başka hiç mal'in hususiye- k tini taşımayan bir eseri Namık Kema- Tiyatrolarımız eski neslin kendi bildiklerinden vazgeç- memesi ve gençlere imkân verilmemesi yüzünden tiyatro bir nevi «Tarihi Türk Tiyatrosu» halindedir. Ağacın dalları Her — ne kadar İstanbul Şehir Tiyat- rosu bugün modern eserlerin tem- silinde dahi eski bir tiyatro görüşünü muhafaza etmekte ise de memleketteki bütün tiyatro hareketlerinin kaynağı ol- mak şerefine de sahip bulunmaktadır İstanbul Şehir Tiyatrosundan kopan bir parça 1945 de İzmirde Şehir Tiyat- osunu vaffak olmuş, fa- kat maalesef İzmir bu tiyatroyu yaşata mamıştı. Halen İstanbulda faalıyette bulunan Çığır Sahne ile Küçük Sahne ve hattâ Karaca Tıyatrolarının da men- şei aynı müessesedir. Küçük Sahne beş sene evvel Muhsin Ertuğrul'un teşebbüsü ve Yapı — Kredi Bankasının desteği ile kurulmuştu. Ti- yatronun beş yıllık repertuvarı olduk- ça zengin ve seçmedir. Yeni kıymetle- rin parlamasına yol açan bu teşebbüs- ten Yapı ve Kredi Bankasının desteği bu mevsimden itibaren çekiliyor. Kü- çük Sahnenin bu suretle kendi kendi- sini idare etmek yetkisine sahip olması memnun olunacak bir durumdur. Ye- ter ki, tiyatroyu teşkil eden sanatkâr- lar bir gaye beraberliğine varmış bu- lunsunlar. İstanbulda geçen sene her gün saat altıdan itibaren temsiller veren bir tiyatro kurulmuştu. Bir maddi yardım görmeden, tamamiyle idealist bir kad- ro ile çalışan bu teşekkülü Avni Dilli- AKİS, 8 EKİM 1955 lin'dir şeklinde tanıtmak doğru olamaz. Namık Kemalin hususiyetini belirtmeyen bir eseri ise, Türk Klâsiklerinden saya- rak sahneye koymak caiz değildir. Hepsi bir tarafa, tekniği son derece — zayıf ve sahneden ziyade okunmak için yazılmış olan eski Türk Tiyatro —eserlerini bu günkü nesle tanıtmak için Devlet Tiyat- S haksızlıktır. Bu gibi eserler dert mahi- yetinde olduğu için ayrı bir programla tatbik — olunmalıdır. alih Caner'in sahneye koyduğu eser ak k ay müddetle bu sıkıntıya üdd katlanmaya mecbur tutulmaktayız. Eserde Ragıp Haykır, Macide Tanır, Ahmet Evintan ile diğer rollerde vazife alan sanatkârlar rollerinin hususıyetını belirtmektedirler. Akif Bey rolünü tem sil eden Şahap Akalın ise hıçbır suretle bu rolün sahibi değildi ama, ne çare, rol kendisine verilmiş. gil kurmuştu. ığır Sahne adını alan bu tiyatro- nun bu sene İstanbul Belediyesinden bina yardımı görmesi her halde faa- liyetinin müsbet karşılandığının bir delili sayılmaktadır. Çığır Sahne idea- list sanatkârlardan teşekkül etmiş ol- masına rağmen, ilk mevsim repertuva- rında bir istikrar temın edememişti!. Amerikadan — döndüğ Küçük Sahneye intisap eden H ldun Dormen ise, şimdi müstakil bir Meydan Tiyat- rosu» kurmuştur. Bu ciddi sanat tiyatrolarının yanında K suretiyle artan diğer operet topluluk- ları da vardır. Bütün bu teşekküllerin mücadele ve faaliyet istikametine bakarak İstanbul- da gelişmekte olan ve şahsiyetini bula- mamaktan mütevellid buhran geçiren bir tiyatro — sanatının — mevcu: dıyetın hükmedebiliriz. Şu da var ki, İstanbi daki bu istikrarsızlık uzun zamandır devam etmekte ve huzursuzluğun bir a- milini de prensipsizlik, metodsuzluk, daha doğrusu akademik eğitimden mah- rumiyet teşkıl etmekte ir. Ankaradaki Tiyatro bakımından Ankara başka bir manzara arzeder, fakat netice aynıdır. Ankarada üç kolda çalışan Dev- drosunu - bilin ıgı an me muş elemanlar teşkıl etmektedırler Bu sebeple Devlet Tiyatrosunun daha a- henkli bir çalışma havası temin ettiği TİYATRO Küçük Tiyatro Açıldı tahmin olunur. Ama hakikat bunun zıddıdır. Devlet Tiyatrosunda maalesef İstanbul Şehir Tiyatrosunun idare tar- z esas tutulmuş; devrın, kadronun ve yon uyandırmış ve bu sistemin — tabii neticelerinden olan hizipleşmeler, sanat verimini engellemiş, müessesede huzur- suzluk yaratmıştır. Bir ara değiştirillen Umum — Müdür de tiyatroya yerleşmiş olan «Sen - ben» iddialarını önleyememiş, tekrar mües- sesenin başına getirilen Muhsin Ertuğ- rul ise, bir seneden beri eski idare tar- zını terketmiş olmakla beraber, esasen çekememezliğin hâkim olduğu tiyatroda sanatkârların kendi kendilerini — idare etmeleri yolunu benimsemiş, bu — hal de buhranı Önliyememiştir. Aslına ba- kılırsa, Ankaradaki durum, İstanbulda- kinden de acıdır. Zira Ankarada sahne sanatı bir kenara bırakılmış, şahıslar a- rasında mücadelelere girişilmiştir. Bu hal genç sanatkârlara büyük ümitlerle bağlanmış olan sanatseverleri haklı ola- rak üzmektedir. Bütün temennimiz sa- natkârlarımızın şahst ihtiras rüzgârla- rından korunarak sanatları Be başba- şa kalmaya çalışmalarıdır. Yukarıdan beri objektif bir ba- kışla sıraladığımız tiyatro teşekkülleri, gün memleketimizde tiyatro sanatı- nı temsil ettiklerine göre, onların umu- mi görünüşleri de tiyatromuzun bu- günkü — durumunu — aksettirmektedir. Şüphesiz, manzara memnuniyet uyan- dırmıyor ancak, ümitlerimizi de kıra- cak kadar ötü değil. 29