İKİTİSADI VE MALİ SAHADA lar teşkil etmesi mümkündür. Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz bütçe yılı zarfında tekel maddelerine üst üste iki defa zam yapılmıştı Ört senedir halledılemıyen Musul petrolleri hissesi meselesi bu yıl halle- dilecek gibi görülmektedir. Eğer halle- dilirse 55 yılındaki 100 mılyonluk açık kapanmış olacaktır. Fakat dâva biz dialarımıza uygun şekilde halledılse bıle petrol hissemiz 1956 yılında sona erecek- tir. Hayat pahalılığı Migros faaliyette Bundan bir buçuk sene evvel, Anka- ra'dan İstanbul'a giden yataklı eks- presinin yemek salonunda iki kişi karşı karşıya oturuyorlardı. Her ikisi de dev- letin mühim vazifelerini ifa ediyorlardı. Seçimlere henüz girilmemişti. Karşılıklı oturanların birisimin adı Fethi Çelıkbaş, düğerinin ise Nedim Okmen idi. baş, o sıralarda Ekonomi ve Ticaret Ba- kanı bulumuyordu, Nedim Ökmen ise - bugünkü gibi - Tarım Bakanlığı vazife- sinde idi. Çelikbaş ile Ökmen, Başbakan Ad- nan Menderes ile yaptıkları muhtelif ko- nuşmalar sonunda yeni bir «iş> in ha- zırlıklarına başlamak üzere İstanbul'a gi- diyorlardı. O güne kadar yapılan konuş- malar, muhalefetin geniş kampanyası fakat hakikat - memlekette günden güne gelişen bir pahalılık idi. Adnan Men- deres, halkın şikâyetlerini o güne kadar muhalefetin bir propagandası olarak ka- bul etmiş, o yoldan harekete geçmiş ve devletim ileri gelenlerinin söylediklerini bir yana atarak «pahalılık»> tan kendisine bahsedilmemesini istemişti. Halbuki, Fet- h Çelikbaş, Ekonomi ve Ticaret Bakanı olur olmaz, elindeki istatistiklere, vakıa- lara ve ithal, ihraç durumumuza baka- rak, pahalılıgım kaçınılmaz bir âfet ha- linde günden güne geliştiğini, büyüdüğü- nü ve halkı ıstıraba soktuğunu görmüş- tü. Bu derdin çaresini bulmak için bü- yük işlerin yapılması gerekiyordu. Me- selâ ticaret muvazenesinde görülen bü- k farklar, meselâ «halkın iştira kaabi- liyeti genişledi» sözünü bir teselli olarak 1 edip, en müspet yola gitmek tema- yüllerini kuvvetlendırmek lâzım geliyor- du. Halbuki, o günkü durum, ithal ve ihraç rejimlerimindeki genişleyen ve aley- himize tecelli eden büyük farkları kapa- mağa imkân vermiyordu. İç politika ba- kımından Başbakanın çizdiği yol olan iştira kaabiliyetinin genişlediği» sözümden de vazgeçilemezdi Bütün bun- ların yanında bilhassa büvük şehirlerde kendisini gösteren, pahalılık derdinden kısmen kurtulmak ve hem ucuz, hem de iyi mal bularak halka vermek gibi bir usulle gitmek icap ediyordu, halk tabakaları için Avrupa memleketlerinin bazıları muhtelif ted- birler bulmuştu, bu tedbirler uzun Za- mandan beri teşkilâtlanmış,, şekillenmiş ve en iyi şekli ile o memleketlere faydalı olmuştu. Bu teşkilâtları tetkik etmek, hattâ tetkike lüzum görmed lâtların ileri gelenleri ve Türkiye için de ayni yoldan bir teş- kilât kurulup kurulmıyacağını öğrenmek lâzım geliyordu. Fethi Çelikbaş, bu işin ince tarafını İsviçre tatbikatı ile görmüş- tü ve Migros denilen teşkilâtın halka hem ucuz hem de iyi ve arzu edilen ma- lı verdiğini tespit etmişti. Migros bir büyük teşkilât idi ve başında İsviçre'nin tanınmış simalarından senatör Duttveil- ler bulunuyordu. Dutweiller Migros'un kurucusu ve bütün İsviçre'de halkın bü- yük ehemmiyet atfettiği bir teşkilâtın yaratıcısı idi. Mükemmel bir iş yapılabi- Migros kamyonları Köprüde kazık Kazıkçılara lir, Duttweiller ile müzakerelere girişilir, Migros'un bir ayni teşkilâtı Türkiye'de kurmak mümkün olabilirdi. Fethi Çelik- baş, bu fikri, bu teşkilâtın Türkiye'ye getirilmesi lüzumunu Başbakan Adnan Menderes'e anlattı. Menderes, bu teşki- lâtın kurulması için tetkikler yapılması- na istedi, fakat Çelikbaş doğrudan doğ- Migros ileri gelenileri ile temas e- derek meseleyi bir an önce memlekete getirmek yoluna gitti. İsviçreli Duttweil- ler, Türkiye'nin bu talebine geniş bir a- lâka göstermişti. Migros'un bir nin Türkiye'de kurulabileceğini etmişti. Müzakereler sonunda Duttweiller'in iştirak edeceği bir nim şirket kurulması ve bu şirket eli ıle Türk, Migros'unun faaliyet göstermesine karar verildi. Türk Migros Anonim Şirke timin bir kuruluş parası yoktu, bu şirkete bir büyük bankanın geniş kredi vermesi lâzım geliyordu. Hükümet, buna bir ça- re buldu ve Ziraat Bankasının geniş kre- di vermesi yoluna gidildi — Şirketin ilk sermayesi beş yüz bin lira oluyordu ve bu miktarı Ziraat Bankası vermişti. İs- tiyen iş adamı Migros'a girebilirdi, ser- maye verebiliyordu, nitekim Dutweiller şirkete ortak olmuştu. Şirket, diğer şir- ketler gibi bir dare meclisi vasıtasiyle idare edilecek, şimdilik elindeki bir kaç elemanı kullanacak, fakat teşkilât geniş leyip memlekete yerleşinceye kadar İsviç- re'ye gönderilecek elemanlar yetişecek ve ileride sıkıntı çekilmiyecekti. Migros'un statüsü Bakanlar Kuru- lundan geçmiş, hazırlıklar ilerlemiş, hattâ İstanbul'da bir deneme yapılmıştı. Halk Migros'un ucuz satışlarına, ayağı- na kadar gelen kamyon kamyon mala teveccüh göstermişti. Günkü, Migros'un en büyük hususiyetlerinden ikisi, birisi halkın ihtiyacını bir büyük şehrin her yerini hususi imal edilmiş kamyonlar ile sokak sokak dolaşmak sureti ile ayağına götürmek, ikincisi de çarşı pazardan alı- nan eşyayı daha ucuza satmaktı. Gaye- in bu olması ve halkın ucuz ve iyi ma- la uzun zamandanberi hasret bulunması, Migros'un — şöhretini derhal İstanbul'da genişletti. Bu sırada, Avrupa'ya altmış amyon ısmarlanmış bulunuluyordu. Bu ve yapılı kamyonları idi. Y: lara göre, bu altmış kamyon İstanbul halkını tatmin edecekti, şehrin her ye- . Sokak ba- uğunu, temiz gi- yinmiş bir satıcının ucuz mal satmakta olduğunu halk görecekti. Migros malın müstahsilden müstehlike geçişimdeki bü- yük farkları, fiyat farklarını ortadan kal- dıracaktı. Çünkü, en büyük dert bu idi, halktan fazla, fiyat talebi de bu bakım- dan oluyordu. Ayrıca, gıda maddeleri muhtelif şehirlerden İstanbul'a gelirken kötü ambalaj yüzünden çürüyor, bozulu- yor ve halita — yenilmez hale geliyordu. Migros bunun da önüne geçecekti: Bunu da ortadan kaldıracaktı. Müstahsilden gelen mal, — müstehlikin eline geçerken AKİS, 8 EKİM 1955