rer birer saymak değildir; Bunlardan bir tanesine dikkati çekmek istiyo- ruz; Iş ve işçi meseleleri, ün medeni dünya iş ve işçilik meselelerının bütün memleketlerin, insanlığın bir ana davası ol- duğunu çoktan kavramış ve mesele- yi böylece ele almış bulunmaktadır. Çoc e kadınların çalışmaları ça- lıştırılabıleceklerı iş ve zamanlar, ge- altı çalışmaları, herkes için çalışma yaşlarının sınırlandırılması ve kontrol altına alınması, çalışma saatlerinin tahdidi, ücretli tatiller, mesleki eğitim meseleleri, her türlü sigortalarla işçinin bu gününün ve yarınının emniyete alınması, tif iş mukaveleleri yapmak grev hakkı ve nihayet çok gelıştırıl— miş sendikalar ve işçi organizasyon- ları sayesinde ücretlerin ve gelirlerin hayatın her günkü icaplarına uydu- rulabilmesi imkânı... Bunlar medeni âlemin mesleğe — verdiği ehemmiyeti göstermeğe kâfidir. Bu söyledikleri- mize ilâve olarak, iş ve i lerinin oldukça uzun bir beri milletlerarası bir mahiyet aldık- larını da belirtebiliriz. İstihsal amelıyesı bilindiği gibi, üç unsura da iat, sermaye mek. Emek olmaksızın istihsalde bulunabilmeğe imkân yoktur. Eme- ğin kaynağı da, en geniş manasiyle, işçidir. İşçi istihsale emek suretiyle katılır. Şu halde işçisiz is- tihsal yapılamaz. Bütün mesele bu- nunla da bitmiyor. Işçı ayni zamanda emeğin, emek kaynağının amorti va- sıtasıdır. İstisnalar bir tarafa bırakı- larak, genel olarak denilebilir ki, ya- rının işçi ordusu bu günün işçilerinin mahsulü olacaktır. Bunun başka tür- lü olduğu, olabildiği, serbest rekabet ve hürriyet esasına dayanan cemi- yetlerde gorulmemıştır Görülüyor ki işçi meselesi, bugün kadar yarını da ilgilendiren bır meseledir. Bugünün sıhhatli, neşeli, hayata ve işine bağ- l1 işçisi nasıl bu günkü istihsalin se- rak kemiyet ve gerekse keyfiyet ba- kımından gelişmesinde başlıca âmil- lerden biriyse, yarının işçi ordusunun âmili de o olacaktır. Bütün bunların yanında şunu da ehemmiyetle belir- telim ki, bütün mülâhazalar bir ta- rafa, işçi de her şeyden evvel insan- ve haysiyetine uygun bir hayat sür- mesi en ilk ve en tabit hakkıdır. Hiç bir düşünce, hıç bir mülâhaza ona undan vaz geçme zorunu yükleme- melidir, yükleyememelidir. Bugünün devletinın vazifeleri arasında bu da vardır — Halkı severek şuurlu bir tasarrufa teşvik ets 3 — Terbiyevi vasfı olsun; 4 — Sosyal bir davaya hizmet etsin, binaenaleyh onu kur'acılık- tan kurtarsın. AKİS, 20 AĞUSTOS 1955 Hayretin Erkmen Pahalılık yoktur! Türkiye'de durum Yukarıda temas ettıgımız işçi m selelerinin pek çoğu bugün henuz memleketimizde bir hal yoluna gir- mış olmaktan uzaktır. İşçinin ne bu gü ne yarını emniyet altına alın- mış degıldır Ve bunun zararını her şeyden evvel yine memleket çekmek- dir. Bugün memleketimizdeki durum nedir? Gazgiçlere şöylece bir göz a- tılacak olursa, hem gün bir yerde bir ışçı teşekkulunun hayat pa- hasından, iş şartlarından şikâyet et- mekte oldugu görülür. Bilindiği gibi, bizde işçi teşekküllerinin politikayla doğrudan doğruya bir alâkaları yok- tur. lşçılerı tahrik etmek, kışkırtmak bahis mevzuu değildir, sevkeden bizzat ha- yatın kendisi, hayatın pahasıdır. İş- çiler, şimdilik, hayat pahasına karşı koyabilmekten başka bir şey de iste- miyorlar. Halletmek istedikleri biri- cik mesele "canlarım tende tutabil- mek" tir. Başka medeni diyarlarda çoktan çözülmüş bulunan problemle- rin hallinin kendileri için henüz bir hayal olduğunu onlar da anlamış bu- lunuyorlar. Şimdi okuyalım "Yaprak Tütün Bakım ve İşleme Evleri işçileri Sendikası, ücret zam- mı, çocuk zammı, yelmek zammı isti- yor..." gelin şu haberleri birlikte “Millt Savunma Bakanlığı İşçile- ri Sendikası, ücretlere zam için, ih- Hiç şüphe yok ki bu yolda ön- derliği henüz tam tekemmül etti- nki vasıfları hai etmek şerefi herhalde Muhabank'a nasip olmuş bulunmaktadır. İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Iılaf çıkarmaya karar verdi.. "Müskirat Işçılerı Federasyonu— nun, ücretlere zam ıçm çıkardığı ih- tilaf devam ediyor... "Ücretlerine, zam yapılması için Cibali Naklıyat işçileri Sendikası İh- tilâf çıkardı;..' "Çay malzemesi işçileri; hayat pa- hasından — şikâyetçi oldukları için; baskıya maruz Maldılar.. “İstanbul İnşaat lşçılerı, Fen işle- ri Müdürlüğünün kendilerini istismar etmesinden şikâyet ediyorlar..." “Ege İşçi Sendikaları Federasyon nuna bağlı sendikalar yaptıkları müş- terek bir toplantıda Bölge Çalışma Mudurlugunu şıddetle tenkid ve it- ham ettile lstanbul Kara Ambarlama İşçi- leri Sendikasının yıllık toplantısında Denizcilik Bankası (işveren) şiddet- le tenkid, hayat pahalılığından şikâ- yet edildi. "Turkıye işçi Sendikaları Konfe- derasyonu asgari ücretlerin yeniden tanzimini istiyor. Bütün işçi teşek— küllerini hararetle destekliyor... Bunlar, bir hafta Veya on günü geçmıyen bir zaman nde cereyan eden işçi sendikaları ve teşekkülleri- nin toplantı ve faaliyetlerinde yük- selen şıkayetlerdır Her türlü resmi bey resmi gayri propagandaya ragmen şikâyetlerin ardı arkası ke- silmiyor. Nasihatler ortadadır. geçen gelirle artık "canımı tende tu- tabilmek,, imkânlarının bile günbegün kaybolduğunu gören işçi', canına tak ettiği yerde, kanunun yasaklaması- rağmen, grev yapıyor; bu kadar a, adi iş ihtilâfları çıkarıyor ve şikâ- yetlerini, bir neticeye varmaya kadar, durduracağa benzemiyor. Nasıl dur- dursun ki, her şeyden evvel yaşamak zorundadır. ücret Türkiye İşçi Sendikaları Konfede- rasyonunun yayınladığı bir beyan- namede -9 Ağustos * memleketimizde işçi ücretleri asgarilerinin '2-5 lira a- rasında olduğu bildirilmektedir. Bu ücretlerin azami haddi olan S 1lira alınsa ve işçinin otuz gün dinlenmek- sizin' çalıştığı farzolunsa eline geçe- cek para ancak 150 liradır. 2800 lira bunun 20 mislidir. Ücretlerin, tesbit edildikleri manki şartlara nazaran, kaç misli pahalılaştığı seviyede tutulması, aşikâr bir haksızlığın devam etmesine göz yum- maktan başka bir şey değildir. zamlar- zaten bütün yükünü dar ve gelirli sınıfların çekmekte olduğu hayat pahalılığı ızdırabını da ha da şıddetlendırmışt r. Fakir sınıf— lar üzerine bu kadar yuklenerek ya- ıstenılen bir kalkın- Asgari za— lamaz, kendisi için yapıldığı insanın her şey- en avvel yaşaması, yaşatılması lâ- zımdır. Aksi halde iddianın mesnedi kalmaz "Etin kilosu dört lira, ayağımızda