9 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

9 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fevzi Lütfi Karaosmahoğlu Bir Halef namzedi tesir aynı ilgilenemiyeceğini, — Yargıtaya etmek istemediğini belirtince, Bakan Çiçekdağı kaypak bır politi- ka takip etmekle suçlandırmıştır. Bunun üzerine Çiçekdağ ile o Bakan arasında şiddetti bir tartışma cere- yan etmiş, İçişleri Bakanı Namık Gedik, Çiçekdağın haklı olduğunu bu sırada ileri sürmüştür. Öğrendiğimize göre — Başbakan, münakaşaya müdahale ederek Çiçek - dağ'a İstifa etmesi ihtarında bulun- muştur. Çiçekdağ da cevap vermek- sizin oradan ayrılmıştır. Hadisenin bu şekilde cereyan et- tiği muhtelif kaynaklar tarafından da teyid edilmişti. Hattâ hükümetin hararetli müdafii Yeni Sabahta bile yazılmıştı. Hayret uyandıran taraf böyle bir vaziyette Başbakan Adnan Menderesin Adalet Bakanıyla 0 se- bepten münakaşa eden Ba ğil, Osman Şevki Çıçekdaga ıstıfa etmesini bildirmesiydi. Zira talep doğruysa insanın parmağını ısırmak— tan başka yapacak şeyi kalmıyordu. Yemek hayli uzun sürdü. Bakan- lar m masasına hizmet eden garson- lardan biri bir ara bar kısmının ö- nünde oturan gazetecılerın yanma geldi ve şöyle bir nükte y . "— Bakanlar arasında ihtilaf var diyorlar, bu galiba içtikleri ıçkıler— den.. Her biri başka şey içiyor.. Adnan Menderes Dr. Mükerrem Sarolu soluna oturtmuştu. Sarol ta- bu Menderesin içtiğinden — içiyordu. Fakat dışarı çıkılırken, gazetecilerin masası önünde - gazeteciler her ak- şam bar kısmında demlenir kasvet öldürürler - Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağın koluna girdi ve ga- AKİS, 9 TEMMUZ 1955 zetecilre doğru gülümsedi. Bu su- retle İki tarafı uzlaştırdığını ilân e- diyordu. Hakikaten, yemekten evvel yapılan bir kabine toplantısında mü- nakaşa eden bakanlar barıştırılmış- lardı. Ancak teati edilen sert sözlerin İzleri gönüllerden kaybolmamıştı. Bakanlar arasındaki ihtilâf, kabi- nenin İstifa edeceği veya bazı bakan- ların degıştırılecegı yolundaki şayia- ları tazeledi. Gazeteler hemen her gün bu noktayı münakaşa ediyorlar- dı. Bazılarına göre başbakanın İstifa- sını gerektiren bir sebep yoktu. Bu, maksadlı dedikodudan ibaretti! Her şey son derece mükemmeldi. Bazıla- rına göre ise bir takım bakanların değiştirilmesi kâfi gelecekti. Tabii bu iş Irak kralı İkinci Faysalın mem- leketimizde bulunduğu bir sırada o- lamazdı ama - sanki neden? Bayarın Beyrutta bulunduğu sırada Lübnan Dışişleri Bakanı pek âlâ istifasını vermiştir - bir kaç haftaya kadar bir değişiklik beklemek gerekirdi. Mamafih Meclisin açılışına intizar da düşünülebilirdi. İşin buraya kadar lan kısmı şimdiye kadar alışılan ne— viden haberlerdi. Yeni olan bundan sonrasıydı. Bazı kimseler bizzat Men- deresin çekilmesi zamanının geldiği kanaatindeydiler. Hükümetin neşret- tiği tebliğ, bu fikirde olanların ade- dini artırdı. Her halde, beş seneden beri ilk defadır ki D.P. Genel Başka- nının yerini hükümet başkanı ola- rak bir D. P. liye terketmesi gerektiği fıkrı yayılıyor ve kuvvet kazanıyordu. İktidar partisi içinde bunun bir çıkar yol olduğuna ina- nanlar da mütemadiyen artıyordu. "Menderesin tabii mevkii" vaziyetin- de olan başbakanlık ciddi şekilde mü- nakaşa mevzuu olmuştu. Partinin ve kabinenin politikası "Memleketi kalkındırmak, Demok- rat Partinin polıtıkasıydı Bunu Menderes kabinesi bir muayyen yol- dan gerçekleştirmek için beş seneden beri çalışıyordu. Beş seneden sonra vardığımız nokta yolun iyi seçilip se- çilmediğinin miyarıydı. Pek az kimse- nin Menderesin şahsıyla bir alâkası vardı. Bu, bir prensip meselesiydi. Eğer vardıgımız nokta tatminkâr olmaktan uzaksa, yolun değiştirilme- si gerekiyordu tatminkârsa aynı yolda yurumelıydık Fakat baş- ka bir yolu gene Adnan Menderesin takip etmeye kalkışması demokrasi- e D. P. nin politikasını baş- ka ellere bırakmak lâzımdı. Bu ba- kımdan demokratların karşısına çı- kan mesele şuydu: hükümetin takip ettiği İktisadi siyaset uygun mudur, değil midir? Neşredılen tebliğde şöyle denili- ordu Turk milletinin yüksek kabiliye- ti sayesinde çok mesut ve süratli bir kalkınma halinde bulanan memleke- timizin büyük İmkânlarla dolu sağ- — lam bir bünyeye malik olduğuna e- min bulunan hükümetimiz, şimdiye YURTTA OLUP BİTENLER kadar takip ettiği ıktısadı sıyasetın feyizli neticelerini maddi 1 de- lilerle umumi efkâra ızah ederken şahsi ihtiraslarına kurban olan bir tabun politika tahrikçilerinin hakiki mahiyetleri de bütün çıplaklığiyle meydana çıkacaktır. imdi,.. Demokrat pek çok kimse “hükümetin iktisadi siyaseti" lâfından nenin anlaşılması gerektiğini kendi kendine soruyordu. Hükümet bir iktisadi siyaset olarak liberasyona gitmiş, kapılarımızı ar- dına kadar açmıştı. Hükümet bir ik- tisadi siyaset olarak kredili ithalât imkânı vermiş, o dan mal getirt- mişti. Hükümet bir iktisadi siyaset olarak bedelsiz İthalât kararnamesi çıkarmış, ancak onu tatbik etmemiş ti. Şimdi, izah edilecek "feyizli neti- celer" lıberasyonla mı, kredili itha- lâtla mı, bedelsiz ithalâtla mı elde e- dilen neticelerdi? Halbuki aynı hükü- met bunların hepsini bizzat mahküm etmişti. Liberasyonun da, Krediliit- halâtın da, bedelsiz ithalâtın da a- leyhinde soylenılmedık lâfı bizzat hü- kümet sözcüleri veya taraftarları bı- rakmamışlardı. O halde, yeni bir yo- la girilmesi lâzım geldiğini, eski yo- lun bir çıkmaz olduğunu hükümet i- tiraf ediyor, rotasını değiştiriyordu. İşte, kaptanın değişmesinin zamanı- nın geldiğini iddia edenler buna da- yanıyorlardı. Zira eski rotayı çizen kaptan, bunun yanlış bir rota oldu- ğunu ilân ediyor, yeni bir rota çiz- mek istiyordu. Ama onun doğru ola- cağı nasıl temin edilecekti? Demok- rasilerde âdet, yanılmamış insanı de- nemektir Parti içinde Kim? Ankaranın siyast çevrelerinde du- daklarda dolaşan sual,, üç harflik bir kelimeden ibaretti: Bunu, en yüksek mevkileri işgal edenler da- hi yakınlarına soruyorlardı. Adnan — Fethi Çelikbaş 11'in baştaki |'i

Bu sayıdan diğer sayfalar: