T I B Acil Hekimlik İmkânsızı deneme Hasta — yatağının başına acele çağ- rılan bir hekim ekseriya kötü bir vaziyetle karşılaşır, ya hasta ölmüş- tür, yahud da beyin kanaması, kalb anjini, enfarktüs veya enzeri bir hastalıktan ötürü agoni halindedir, can çekişmektedir. Bu gibi vaziyet- lerde hekim bir takım müdahaleler yaparsa da netice değişmez. Hekimin buradaki rolü etrafı, artık pek yak- laşmış olan meşum sonunca alıştır- maktan, bir yandan da "imkânsızı dener" bir poz almaktan ibarettir. Şüphesiz vil kamfre, kafein, kora- min, kardiyazol gibi bir ilâç enjek- siyonu yapacak, hastalığın ağırlığını ve yakın tehlikeyi aileye anlatacak- tır. Böyle durumlarda hekimin usta bir klinikçi olmasından ziyade iyi bir psikolog olması lâzımdır. Esasen bu şekilde iyice ağırlaşmış, ölümü yak- laşmış, tedavi imkânları hiç kalma- mış bir hastayı âcil bir vaka olarak ele almak da doğru değildir. Asıl acele vakalar bir tarafa bırakırsak kim müdahalesinin lü- zumlu olduğu âcil vakalar genel ola- rak sanıldığı gibi pek çok değildir. Ancak akciğer ödemi, akciğer anbo- lisi, şoklar, koroner hastalıkları, kalb anjınlerı ve miyokard enfarktuslerı safra, böbrek ve halib taşlarından i- leri gelen sancılar, genel olarak ka- namalar, apandisit, miğde delinmesi, pankreas nekrozu, barsak tıkanması, komalar bekimin hasta başında der- hal karar almasını ve süratle bazı müdahaleler yapmasını gerektiren hastalıklardır. Böyle vakalarda da- kikalar değilse bile bir kaç saat i- çinde hekim, tereddütsüz, gerekli ça- releri düşünecek şekilde yetişmiş ol- malıdır. Hekimi en çok korkutan ve bir takım sorumluluklarla baş başa koyan bu hastalıklardır. Nasıl yeni silâhlara iyice alışabilmeleri için. as- kerlere her gün talim — yaptırılarak aynı şeyler refleks haline gelinceye kadar tekrar ettiriliyorsa hekimlere de sık sık âcil hekimlik konuları ile ilgili geliştirme kursları tertiplemek lâzımdır. Tromatolojiyi derhal he Psikolojik - baskı Hekimin — çağrıldığı her âcil vaka hakikaten derhal müdahale edil- mesi gereken bir hasta değildir. Has- tanın acil telâkki edilmesi de nisbi- dir. Çok zaman hastanın korkusu, telâşı; ailesinin heyecanı basit bir vakaya acele bir durum mahiyeti ve- rilmesine sebep olur. Hekim ailenin heyecanı telâşı, korkusu arasında ne yapacağını kestiremez, bunalır. An- cak hastayı muayyene edıp bitirince- ye kadar düşünme payı vardır. Her- kes başına toplanmıştır. Bu ruhi bas- kı altında acele bir şeyler yapmak zorundadır. Ancak bu g yapılanlar! sonradan tatbik edilecek hakiki ve asıl tedaviye engel olmamalıdır. Şüp- hesiz hastanın gösterdiği belirtiler ve bunların gidisini tetkik ederek va- rılacak karara göre esaslı bir teşhis- le yapılacak tedavi daha arzulanır ir şeydir. Antibiyotiklerin — israfı Ateşli bir hastaya çağrılan bir he- kim esaslı klinik bir muayene yapmasına rağmen intanın mahiye- tini birdenbire tesbit edemiyebilir. Bu bir bulaşıcı hastalık mıdır? Mik- robu nedir, virüs intanı mıdır, kav- ramak zordur. Bazan ateş yukseklıgı tek bir belirti halinde günlerce de- vam eder. Bir kızamıkta belirtiler a- Antibiyotikler Hem fayda, hem zarar teş beş gün sürdükten sonra ortaya çıkar. Tifo da Hemen teşhis edilebi- len bir hastalık değildir. Yılancık da derideki leziyonlar ateş başladık- tan günlerce sonra belirir. Malta humması da günlerce hatta aylarca teşhis edilemez. Bu zorluklar karşı- sında çok zaman hastalığın adı kon- madan ve hümmanın menşei, mahi- yeti, şekli, seyri, mikrobu, virüsü bi- linmeden ve düşünülmeden antibiyo- tiklerden biri kullandır. Yeni antibi- yotiklerin tesir spektrumu geniş ol- duğundan yani aynı zamanda birçok mikroplara birden müessir bulunduk- larından bunlar tercih edilir. Hattâ çok zaman bunları hekime müracaat etmeden hasta kendiliğinden veya a- ilesinin yahut konu komşunun telki- ni altında almış bulunur. Halbuki böyle bir ateş yükselmesinin hiç de * acele bir mahiyeti yoktur. Beklemek daha akıllıca bir harekettir. Eski bir hekim tecrübelerinin kendine verdıgı ilhamla hastasına aspirin, piram don ve benzeri bir analjezik ve antı— termik vererek 24 hatta 48 saat inti- zar halinde katlır. Buna "silâhlı bek- leme" diyebiliriz. Bu sırada bakteri- yolojik muayeneler, - kan ve idrar tahlilleri tamamlanır. ' Hastanın ve çerçevesindskilerin isteğine uyarak ve onların heyecanlarından mütees- sir olarak ruhi bir baskı altında he- men antibiyotiklere sarılan hekim belki de kolayca geçebilecek bir hastalık için masraflı hattâ tehlike- li bir yol tuttugunu hatırdan çıkar- mamalıdır. Antibiyotiklerin — zararları Antibiyotiklerin faydaları yanında al edilemiyecek bir çok da za- rarları vardır. Şok yapabilirler. Ta- hammülsüzlük belirtileri, deri dö- küntüleri, hararet yukselmelerı ve allerjik hadiseler yaratabilirler, is- haller ve hazım bozuklukları, uyandı- rabilirler. Bu olaylar bir antibiyotik- ğin kısa süre ile kullanılan pek az bir miktariyle de ortaya çıkmakta- dır. Böyle bir ilâca karşı aşırı du- yarlık kazanmış olan bir hastada son- radan asıl lüzumlu hallerde ve ağır bir hastalığa yakalandığı zaman bu pek faydalı ilaçları kullanmak im- kansızlaşır. Bir başka tehlike de lü- zumsuz yere kullanılan antibiyotik- lere karşı mikroplarda bir dayanma bir direnç uyanması keyfiyetidir. Sonra önemli bir enfeksiyon hastalı- ğının başlangıcında körlemeden kul- lanılacak bir antibiyotik belki de hastalığın — özel ilâcı olmadığından her ne kadar intanı hafifletirse de tamamen gideremez. Üstelik hastalı- ğın gidisini değiştirir, hastalık tab- losunu bulandırır. Artık bütün bak- teriyolojik araştırmalara rağmen en- feksiyonun mahiyetini tesbit etmek kabil olmaz. Tamız Amerikada 1951 de 324 ton penicillin, 167 ton strep- tomycin ve 250 ton öbür antibiyotik- lerden imal edilmiştir. Hekim reçete- lerinin yarısından fazlasında antibi- yotikler yer almaktadır. Bu sadece bir alışkanlık, bir moda değil âdeta bir hastalıktır. Halbuki bu tonlarca antibiyotiğin ancak pek küçük bir kısmı faydalı ve müessirdir. Üst ta- rafı israftır. Öyle septisemi vakaları vardır ki hemen, rastgele bir antibi- yotik verilmesi yuzunden teşhis edi- lememiş ve ancak ilâcı uzun müddet kestikten sonra yapılan bir hemokül- türle hastalığın mahiyetini anlamak kabil olmuştur. Yine erkenden her- hangi bir antibiyotikle tedaviye baş- lanmış bir menenjit vakasında da sonradan hastalığın cinsini anlamak- ta zorluk çekilir. Hastalık bir virüs menenjiti midir? Bir tüberküloz me- nenjiti midir? Sadece bir menenj taharrüşü, bir menenjit midir, yok- sa iyi gidişüliseröz veya lenfositter bir menenjit midir? Meçhul kalır. AKİS, 9 TEMMUZ 1955