vekillerimizin konuşmaları, meselâ Efes'in harabe kıymeti hakkındaki sözleri ve yahut da Tarsus'un su yol- ları üzerindeki mütalâaları memle- kette hükümetin icraatını anlatmak bakımından radyodan nakledilmekte- dir. Fakat bugüne kadar seyahate çı- kan ilgili şahısların "sıhhati hakkın- da bir tebliğ” e rastlamamıştık. Bu da yeni bir usul olarak yerleşmiş bu- lunuyor. Ve anlaşılıyor ki, sıhhati hakkında ailesine bir telgraf gön- dermek ' istiyen bir — vatandaşımız, bundan böyle postahaneye değil, rad- yoevine gitmeli, kelimesinin Ücretini ödedikten sonra, böyle bir tebliği yapmalıdır. Radyomuzda her gün ye- ni bir modern anlayışın şahidi oldu- ğumuz için ne kadar iftihar etsek yeridir! Programlar Kış — mevsiminde bir çok eksik, yan- lış taraflarına rağmen birçok bü- yük programlar yer almıştı. Bu prog- ramlara yazın devam edilmek iste- nildi. Fakat nasıl ve ne şekilde? Meselâ Daldandala programları kışın hususi bir itinaya tabi tutulu- yordu. Yaz gelince, eleman kifayet- sizliği yüzünden rota değişti. Kışın banda alman Daldandala, programla— rı yazın bu bandların bir "kırpmaya' tabi tutulması ile tekrar tekrar mik- rofona getirildi. Kışın söylenmiş şar- kılar, kışın çalınmış parçalar hafta- lara taksim edildi Ve programlar meydana getirildi. Gayet soğuk bir tarz ortaya çıkmış oluyordu. Çünkü, defalarla dinlenmiş musikiyi, espiriyi yeni baştan — mikrofona - koymak lüzumsuzdu. Radyoda bu türlü programları devam ettirmek cihe- tine gidilirken, her hafta bir ye- nilik ihtiva etmesine bilhassa dik- kat etmek lâzımdı. Ve nihayet şura- sı bilinen bir hakikattir ki, bu prog- ramların tek vasfı "hususi ve büyük" olması, idi. Her hafta bu programı takip etmek isteyen dinleyici, her hafta bu programda bir yenilik bula- cağından emindi. Halbuki, eskileri toplayıp bir yenilik imişcesine mik- rofona getirmek sıkıcı bir yol olu- yordu. Bu programın tertipçisi seyahate çıkmadan önce de hâl böyle idi, çık- tıktan sonra da hâdise bu yönden devam ediyor. Radyoda şahsiyetlerin bulunması lüzumuna k olmayan yoktur. Fakat, bir şahıs o müesseseden her ne sebeple olursa olsun u- saklaşırsa, yerini dolduracak elbette birisi vardır. Nitekim, bu programın tertipçisinden daha kabılıyetlı daha mükemmel fikirlere sahip elemanlar 'mevcuttur. Şahıslara kapılmakta o kadar i- leri gidiyoruz ki, bir türlü kendimizi bundan kurtarmak, kocaman bir yat boyunca kabil olmuyor. Ne ka- dar büyük bir makama gelirsek gele- lim, ne kadar olgun bir insan ifade- sini yüzümüzde taşırsak taşıyalım ne kadar resimlerde ciddi bir insan i- mişcesine poz vermiş olursak olalım, gene de "hissi bağıntı" lardan ken- dimizi çekip alamıyoruz. KİTAPLAR DÜNYA KAÇTI GÖZÜME (Şiirler. Yazan : Özdemir Asaf Yuvarlak Masa Yayınları. P. K. İstanbul 76 sayfa. Fiyatı : 250 kuruş ) Deyiş tarzının, mizahın, hattâ i- majların formulleşmış sayılabi- lecek kadar biribirine benzer hâle geldiği şiirimizdeki usandırıcı yekne- saklık zaman zaman, kişiliğini koru- yabilmiş bir kaç degışıkle bozulu- yor. Bunlardan biri de genç şairle- rimizden özdemir Asaf'ın sesi.. Özdemir 'Asaf, dünyanın, dünya- da olup bitenlerin ve insanlığın seyircisi olarak şiir yazmıyor. Bel- li ki, bir şairin ancak kendini sey- rederek, kendi kendini deşerek dün- yayı ve insanlığı tanıyabilmesini bi- len şairlerden.. özdemir Asaf için, kendi gözleri- nın dışında bir dünya k yüzüme, bak sozume Dunya kaçtı gözüme, Çıkam derken bunu belki de en iyi kendisi anlatıyor. Bugün şiirimizde, lığı, dil pürüzsüzlüğü, başlıca kaygılardan biri — olmuştur. 9zdemir Asaf'd bu kaygı, kendi neslinin bir çok şairlerinde oldugun— dan daha az. Öylelikle insan, "Dü ya Kaçta Gözüme" deki şıırlerı dura dura, nefes ala ala, sindire sindire okumak zorunda kalıy or. Bu şiirler- den insanda bir şey kalabilmesi için de öyle okunmaları gerekir. Söyle- yiş kolaylığının, ses uyumunun akı- şına kapılıp gitmekle, okuyucu, bu şiirlerin derinine inmek imkânından yoksun kalabilirdi. Halbuki Özdemir Asafın şiirleri, göz alıcı bir satıhtan ibaret olmayan, parıltılı bir sathın altına inince tükenivermeyen şiirler- söyleyiş kolay- ses- uyumu eh.. Özdemir Asaf, hep kendi içine e- ğilmiş duran, dunyayı hep kendi göz- lerinin ıçmde arayan bir şair de de- ğill En ağır şiirlerinde — bile eksik olmayan tatlı mizah duygusuyla, a- ra sıra, bir hicivci olarak dünyaya baktığı da oluyor. * BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ (Yazan : Faruk Nafiz Çamlıbel. İstanbul 1955 Yeni Matbaa — İnkılâp Kitabevi. 240 sayfa, fiyatı 300, ciltlisi 400 kuruştur.) Birinci Umumi Harb, Türkçenin ve ü vezninin hâkimiyetine yol açan yıllan da içine alır. Ziya Gök- alp tarafından idare edilen Yeni Mec- muanın tanıttığı istidatlardan Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozan- soy, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Na- fiz Çamlıbel çok okunmuş, çok sevil- miş ve hecenin zaferiyle neticelenen dâvada tarihi hizmetleri bulunan şa- irlerimizdir. Şiirlerinden ve şöhretle- rinden, bugüne fazla bir şey kalma- mıştır. Onlar tam mânasiyle edebi- yat tarihinin malı olmuşlardır. Esa- sen hepsi hayatta olan bir intikal dev- rinin bu ünlü sanatçıları, hemen he- men şiir yazmayı bırakmış durumda- dırlar. Bunlardan Faruk Nafiz Çam- lbel, realist duyuş ve düşünceleri, kuvvetli İfadesi ve teknik meharçtiy- le daha çok dikkat çekmiş bir şair- dir, ilk olarak 1929 da basılmış olan bu kitabını yeniden bastırmakla, bu Ş olanları tekrar etrafında toplıyacak olan bir hâtıradır. e ARROWSMİTH (Yazan: Sinclair Lewis. Türkçeye çeviren Bedia Çobanoğlu. Ankara 1955 Sonhavadis Matbaası. 545 sayfa, Âiyatı 5 lira.) İlk olarak 1925 te basılmış olan bu üyük roman, yazarına 1930 No- bel Mükâfatını kazandırmıştır. Şim- diye kadar 14 dile çevrilmiştir. Kita- ba ad olan Arrowsmith, romanın kah- ramanıdır.. Martin Arrowsmith, ro- manlarda az rastlanan araştırıcı bir tipi temsil etmektedir. Sinclair Lewis bu eseri için tetkiklerde bulunmak Ve malzeme temin etmek maksadiy- le Avrupa ve Amerikadaki tıbbi araş- tırma kurumlarım gezmiş ve bu ge- zilerinde kendisine Rokfeller Tıbbi Araştırma Enstitüsünden bir doktor refakat etmiştir. Bu doktor, eserdeki tıbbi ve bakteriyolojik teferruatın doğru olmasında nezaretçi olmuştur. Romanın şahıs ve dekorları, olgun bir vaka içinde Amerikayı da yakın- dan tanıtmaktadıg BENİM GÖRÜŞÜME GÖRE (Yazan: Hikmet Aslanoğlu. — An- kara 1955 Yıldız Matbaası. 68 sayfa, Afiyatı 100 kuruş). Örnek olmak, terfi ve terfi üzerine, tahsil ve mevki, milletler idealist evlâtlarının — omuzlarında yükselir, gaflet, karakter, eski ve yeni nesil, tenezzül, ceza ve mükâfat, vazife ü- zerine, merha et ve maraz, tepeden bakmak, küsmek, vazifeseverlik Tu- hu yaratılabilirse moral yükselir., başlıkları altında moral konularımızı inceliyen bir eserdir. Realitelere is- tinat ettirilen bu konular, kıymet hü- kümlerimiz içinde ele almıyor ve pra- tik sonuçlara varılıyor. Bu tip kitap- larda okuyucu, yazarın kim olduğu- nu önceden öğrenmek ister. Eserin gayesini ve muhteviyatını tanıtacak bir önsöz ise çok lüzumludur. Biz, ki- tabı tamamen okuduktan sonra edi- nebildiğimiz kanaatle, bu iki noksa- nı tamamlamıya çalışalım: — Yasar gün görmüş, kültürlü ve anlayışlı bir askerdir. Kitap, cemıyette bir fonksiyonu bulunan herkes için ve bilhassa ordu mensupları için çok faydalıdır. Mesleki ve teknik bilgi- lerle mücehhez bütün vazifelileri u- yanıklığa davet edecek ve başarılarım arttıracak bir rehberdir. AKİS, 9 TEMMUZ 1955