TİYATRO alinde, yalnız kalmak istemiyen, dı. Dakika sekmeden yeni bir tebrik telgrafı geliyordu. Dıvanda, bır se- eme mer, kara kedi ya vrularını okşuyor ve konuşuyordu* edemezsi mevzua edıp karşına çıkarlarsa, onunla mü- cadele guç uyor. h Vali'den, Kaymak; ı:lan razı O sun. Onların re'sen müdahaleleri olma- saydı ne bu akşam bu perde açılırdı, : ne de ben yaj; ptıgım unca masrafın üstüne yenilerini eklemekten kurtu- lurdum. Her şey fenni ve şartnamesi- ne uygun, gel gör ki tasdik ettirmek güç, hem acı hem de güç oldu..." Operet Tebessümler diyarı Her gala gibi, geçen pazar gunu kşami Operanın fua; valetli han mefendıler ve beyefendilerle dolmuştu. Gene olduğu üzere sanattan ziyade kıya- fet dedikoduları ile herkes birbirinin kulağını çınlattı. akti gel lnce, bütün o kalabalık parterdeki yerlerini aldılar ve tür başladı. Franz Lehar'ın "Te- bessümler dıyaı'ı isimli operetinin o uzun uvertürünü orkestramız, şef Rheinwald'e rağmen ilhassa ne- fesli sazların ferman dinlemiyen is- ankâr cayırtıları arasında güç hal- le çal, b ldi. akşam Devlet tiyatromuz ikin- ci operet denemesıne başlıyordu. Bi- lindiği gibi, e Strauss'un edilmiş ve Yara: a operetle opera arası bir mevkı verebilirsek, gerçek operet Tebessümler Diyarı Bir Çinromansı 30 Kapaktaki Sanatkâr Yıldız Akçan 1943 senesının 18 Temmuz akşa- Halkevinin temsil salonu ığne atsanız yere düşmiye- cek kadar kalabalıktı. Şehrin en seçkin — aileleri, Yardımsevenler Cemiyetinin tertibettiği ü IC avalarının moderni- ze edilmiş besteleri ile bir çocuk o0- pereti temsil edilmekteydi. Oyu- nun en canlı ve hareketlı bir yerin- de beklenmedik şardan koşa koşa ve sevınçle müj- de vermek üzere sahneye giren bir kız çocuğunun ayağı kılıme takıl- dı ve o hızla sahnenin bir başından öbür başına kadar yuvarlandı. Hâ- diseyi kulisten seyredenlerin baş- larından aşağı kaynar sular bo- şanmış gibi İdi. Eseri yaza sahneye koyan genç ise, ellerını yüzüne kapamış, ne yapacağ nı Şa- şırmıştı. Birden, salondan müthiş bir alkış koptu: Kuçuk Yıldız Ken- ter yuvarlandığı yerden en ufak bır falso yapmadan kalkmış, san- CD eakıp temsillerde o düş- nesi görülmedi fakat sey- redenlerden biç kimse o akşam Yıldız Kenter'in bir kaza geçirdi- ğini an mıştı. Radyo çocuk kulübünün ilk a- zalarından olan Yıldız, bir yandan mektebine devam ederken bıı' ta- raftan da hem radyo çocuk kulü- bünün hem de Halkevindeki sahne ve koro çalışmalarının müdavimi idi. Yıldız, 1943 senesinde ortaoku- lu bıtırınce Devlet konservatuarı- na girdi. Mektepte kısa zamanda temayüz etti ve gösterdiği başarı- dan dolayı bir sınıf atladı ve beş yıllık tahsil devresini dört senede ikmal ederek mezun oldu. Profesyonel sahnede ilk rolü. Renato Mordo'nun re_ıısorlugunde tarifine giren, yer yer mükâleme ve yer yer müzikle ifade edilen tiyatro nevinin ilk eseri de diyebileceğimiz bu temsilin sahneye konmuş olması isabetli bir harekettir. Seyircimizin hafif müziğe karşı alâkası opera'dan ziyade olduğu için, operetin göreceği rağbet de şüphesiz fazla olacaktır. Opera sahnemizin iki genç soprano- sunun ve tiyatromuzun Ragıp Hay- kır gibi, Asuman Korad gibi sevilen sanatkârlarının rol aldıkları eser, bu bakımdan da er kazanmaktadır Soprano Suna Korad ve Azra Çaplı, eserin muhtaç olduğu sevimli ve hareketli oyun tarzını tamamiyle Verdiler Her ikisi de rollerinde gerek teatral tamperemant bakımlarından son derece uygundu— sahneye konulan Onikinci Geco'de- ki Olıuıa idi. Halen aynı eserde ay- dar farklı olduğunu görmek müm- ündür. Devlet tiyatrosunda da bütü rolleri birer hadise olan Yıldız n kendısıne sorarsanız en Ço| iras'- Tiyatro tatillerini daima yal tiyatroları tetkik etmekle geçiren Yıldız, bilhassa İngiliz tiyatrosu ile yakından meşgul olmuştur. - Türk - neği, Ankara'da yı müddetle tiyatro enstitüsüne gön- derilmesine karar verilmiş ve uy- gun namzetler tavsiye edilmesi için Devlet Konservatuarına müracaat edilmiştir. Tavsiye edilenler ara- sında Dernekçe yapılan eleme so- nunda Yıldız Akçan seçilmiştir. Yıldızı intihap eden dernek aynı a Yale Unıversıtesınde üç sene okumasına da lüzum görme yip doğrudan doğruya Rokfeller Enstitüsünün misafiri olarak bir sene için erikaya gönderilme- sini daha uygun bulmuştur. Ame- rikada City Central tiyatrosunun direktörüne asistan olarak çalışa- cak, Brodway temsillerini etüd e decek ve bir yandan da Columbıa üniversitesinin tıyat kurslarına tan memnuniyet duyduğunu söyle- mektedir. lar. Asuman Korad ve Ragıp Hay kır için de mükemmeldiler demekten başka söz bulunamıyor. Ancak çok istediğimiz halde, Aydın Gün için kalpten bir takdir cümlesi yazamı- yoruz. Opereti, uygun ve zarif dekorlar içinde, lüzumlu harekete kavuştur- masını bilen rejisör keşki zanse- nindeki başarı ile iktifa etmış olsay- O nun en mühim rolünü daha ilk perdede öldüren Aydın Gün, aktör olarak temsili aksatmaktan başka bir şey yapmış sayılmaz. Sesi kifa- yetsiz ve nazal. Oyunu hayatiyetten mahrum bir robot gibi, hem de ener- _|ısını tüketmekte olan bir makinenin ağır aksak işleyişini andırıyor. AKİS, 26 MART1955