İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Maliye Prim mi, devalüasyon mu? Başbakan Adnan Menderes 14 Mayıs 1954 te üçüncü kabinesi- nin icraat programını okuduğu vakit, iktisadi ve mali sahada en önemli meselelerden birini teşkil eden Türk parasının değerinin korunup korun- mıyacağına da temas etmiş ve bu hu- susta hiçbir tereddüde mahal bırak— mıyacak şekilde "hükümet olarak suretı katiyede devalüasyona gitm 14 mayıstan bu— geçen zaman zarfında Türk parasının parıtesının muhafaza edilip edilmiyeceği bir kere daha talı;jafından aynı şekilde cevaplandı- ıldı. Türkiye, ne dersek diyelim ve ne şekilde tefsir edersek edelim, iktisadi sahada halledilecek meseleleri — olan bir memlekettir. İyimserlere göre bu meseleler hepsinde ortaya çıkmakta ve Türki- yeyi aydın bir istikbal dir. Karımsarlara gore ise iktisadi siyasetimiz yanlış n ettiği için ıktısadıyatımız meçhul bir limana doğru seyretmektedir. S aylar zarfında iktisadiyatı- mızda bütün emareleri ile miş olan sıhhatsizlik, mesulıyet ma- kamında bulunanları da düşündür- müş ve radikal tedbirler almaları hu- susunda kendilerini miştir. Gazetelerden miz malümata göre milli iktisadiya- tımızın uzun yıllara şamil bir plâna bağlanması hususunda ax Thorn- bourg tavzif edilecektir. Max Tho orn- tedbirlerin ihracat mallarımıza yükse rim vermek şıkkı ile külliyen devaluasyona gitme şıkkından ibaret bulunduğudur. Bu iki şıktan hangisine doğru yö- nelmek gerektiği hususunda nazarı itibara alınması gereken mesele her halde hazinenin hangi şıkta menfaatı olduğunun tesbitidir. Evvelâ lirtmek isteriz ki ister prim usulü ol- devalüasyon, bunlar i Öyle ise hastalık edir? Önce bunu tesbit etmek gere- paramızın dış sında altın ve döviz stoklarımızın a- zalmış olması ile ticaret bilânçomu- zun açıklarının son yıllar zarfında bir türlü kapatılamamasıdır Ticaret bilançosu - ki memleketimizde tediye bılançosu karakterını haizdir - şunun için açık vermektedir: ihracat malla- rımızın kaliteleri aynı malları ihraç eden memleketlerin mallarının kalite- lerine göre düşük ve fakat fiatları yüksektir. Bu durum mallarımızın 12 dış piyasalarda sürümünü güçleştir- mekte, iktisaden kuruluş halinde ol- duğumuz için yapılan ihracat hacmi- nin değeri ithalât hacminin değerini karşılıyamamaktadır. vik için paramızın kambiyo fiatını düşürecek olursa azı. — mallarımız hakikaten dışarda daha kolaylıkla alıcı bulabileceklerdir. Lâkin bu a- meliyeye aşvurmadan Öönce — göz önünde tutulacak bazı hususlar var- dır. Zira devalüasyon ameliyesinin muvaffak — olabilmesi bazı şartların mevcudiyeti lâzımdır. Bunlar Devalüasyon yapacak memle- kette bol miktarda stokların bulun- mMası, 2) Devletin dış borçlarının para kıymetinde yapılacak — değişiklikten sonra hazineye fazla külfet yükleme- esi, S) Malları düşük fiatla massede- bilecek pazarların mevcudiyeti, Hasan Polatkan Prim mi, devalüasyon mu? 4) Devalüasyon ameliyesine diğer memleketler tarafından — başvurulup başvurulmıyacağından emin olmak. Yukarda birkaç _kalemde topladı- ğımız şartlar devalüasyon — şartları- nın tamamını ihtiva etmemektedir Fakat devalüasyonun muvaffakıyet şartlarının en önemlilerinden bir ka- çını ortaya koymaktadır. Türkiye de- valüasyon yapacak olursa hangi satıl- mamış malını daha kolaylıkla sata— caktır? Memleketimiz geçen sene dünyanın başlıca satıcısı memleketi iken bu sene kendi istihlâ- kini temin için dışardan buğday it- hal etmek mecburiyetinde kalmıştır. Geriye kala kala birkaç madenle, ha- h, kuru üzüm gibi birkaç ihraç mad- demiz kalmaktadır ki bunlardan ço- ğu zaten tevzin fonunun primlerinden istifade etmektedir. Demek oluyor ki bundan evvel Robinson raporunda da belirtilmiş olduğu gibi devalüasyona başvurmak, ithalâtımız bundan son- ra da tezayüd edeceğinden, altın ve döviz stokumuzun daha da azalma- sını intaç edecektir. Kaldı ki ucuz fi- atla dahi dışarıya satacak büyük öl- çüde malımız yoktur. Öyle ise bu du- rum karşısında dış ticaretimize eğer biraz rahatlık vermek — gerekiyorsa devalüasyona — müracaat — etmekten sakınmalıyız. Çünkü iki ve üçüncü şartlar da lehimize değildir. Primlere - gelince Yeni —maliyeciler primlere "destek akçeleri" adını vermektedirler; ünkü prim, normal şartlarla yapı- lamıyan ihracatı kolaylaştırmak için ihracatçılara destek olsun diye veril- mektedir. Bu usul 1929 depresyonun- dan beri çeşitli devletlerin ihracatla- rını teşvik için ir u- ir. Üstelik paranın kıymetinin tamamen düşmesi neticesini verme- Yalnız ihracatı bilmeleri için koltuklarına birer değ- nek temin olunmaktadır. prim hangi esasa göre verilecektir. Bunu da bilmek lâzımdır. Eğer bir tevzin fonu meydana getirilecek, ya- ni ithalâtçıdan prim alıp 1hracatçıya prim verilecekse bu halde halât dolambaçlı bir yolla rilmiş olacaktır Eğer bu yola b larının yükselmesine i yecek, hem de ihracat cekse bu ancak aradaki vazenei umumiyeden karşılanması yoluyla mumkun olacaktır. Bunun neticesi ise çenin muayyen bir kısmının ihracatçılara tahsisine mün- cer olacak, vatandaşlardan — menfi vergi alınmış gibi bir durum husule gelecektir. Görülüyor ki primlerle yürütülmek ıstenen ir dış ticaret rejimi bizim anlayışımıza göre mem- leketimiz bakımından daha iyi neti- celer tevlid edecektir. Çünkü devalü- asyon paramızın kıymetinin düştüğünü teslim etmek ve fiili duru- ma meşru bir hüviyet vermek, bir yazarımızın dediği gibi doğmuş bir çocuğun adını koymaktır. Prim ise paranın kıymetinin tamamen düşme- diği iddiasında bulunmak ve geçici bir devreden sonra paranın eski ğerini iktisap edeceği Üümidini taşı- maktır. Zira mevcut sistem topalla- maktadır. Koltuk değneği ile topallı- yan sistem, bir müddet sonra aksa- maksızın yürümeğe başlıyacaktır. teşvik edile- farkın mu- Bütün bu söylediklerimizi bir kaç satır içinde hülâsa etmek gerekirse dıyecegız ki ister devalüasyon olsun, ister prim; bunlar ıhracatı teşvik i- çin başvurulan vasıtaları ketimizde milli gelirin azalmasmı, iktisadi hayatın deflasyona girmesi- ni arzu etmek istemiyorsak bu iki şıktan birini tercih şarttır. Prim u- AKİS, 26 MART 1955