MUSİKİ Portre Değnekli genç adam Riyaseticumhur — Filârmoni — Orkest- rasının geçen cumartesi günü Bü- yük Tiyatro'da verdiği konseri Hayv mo Taeuber, Ferit Alnar, yahut Han Hörner degıl İstanbul Teknik Unı— versite Elektrik Fakültesi Yüksek Frekans Tekniği Kürsüsü Asistanı ıdare eÜti. im Apaydın, Ya etice: Mevsimin en başa- rdı orkestra konseri. Bu başarı, Pertev Apaydın'ın İs- tanbul Teknik Unıversıte Elektrik.. olmasından ileri gelmiyordu. Bir bakıma onun bir ses bılgını olması- nın da varılan neticede rolü vardı: musikinin sadece kâğıt üzerinde kala- mıyacağını, fatını gönül ı'ahatlıgıyle kullanırlar. Cumartesi günü, olağanüstü bir mu- siki olayını takip eden dinleyiciler a- rasında da bu kanaate varanlar çok- attâ orkestra üyeleri arasında bile Bir senfoni orkestrası mensupları, şeflerin en sert tenkitçileridir. Per- tev Apaydın'ın ilk provasından sonra orkestra musikişinasları, şef kürsü- sündeki gen angi bir i olmadığını anlamışlardı. Içlerınden bırı "kalbi var, musikiyi yaşıyor Bir başkası onun, or- kestraya daımı şef olmasını temenni * Gti Bır diğeri, gazeteci bir dostuna "bu çocuğ methet o en yüksek met- hiyelere layıktı Pertev Apaydın çok titiz, zaman zaman da çok sert bir şefti. Hataları muamele tuhaflarına gitti. rur meselesı yapacak Hattâ bu ırgama, orkesıranm tereddudu fakat alıştı- ğımızdan çok üstün ic crasında - sezi- liyordu. Fakat Pertev Apaydın ilerde Cumhurbaşkanlığı Filarmonisini sık sık idare ettiği takdirde neticenin çok parlak - ve her halde tamamen orkestranın lehine - olacağı belliydi. anın her yerinde orkestra- cı psikolojisi, sert ve müsamahasız şefleri takdir eder. Bu bakımdan bi- zim orkestranın davranışı da istisna teşkil etmedi. Herbir parçayı - Çay- kovski'nin Romeo ile Juliet'i ve Altın- cı Senfonisi, Lalo'nun Viyolonsel Kon- adar, AKİS, 26 MART 1938 onun telkinleriyle meşru bir musiki çıkaran ve işini bilen — şefler tarafından ıdare edildiği takdirde, bir mevcudiyeti olduğunu pekal isbat edebilen orkestraya da aitt Konserin solisti Feyha T alay da alkışlardan payını aldı ve orkestranın muntazam refakati ile bugüne kadar Ankara'da verdiği konserlerdekı ic- ralarının muhakkak ki onasyon aksamalarına rağmen - en ıyısını çı- 1L x B > Beyer'e isyan Pertev Apaydın, iki alaturkacı mu- sikişinasın, annesi ulya Apay- dın ile teyzesi Enise Can'ın, yardı- mıyla musikiye başladı Sekiz yaşın- a annesinden dört ay kadar piyano dersi aldı. Piyano çalışmaga başlayan her çocuk gibi Beyer metodunu takip etti. Beyer metodunu takip eden her Pertev Apaydın Nihayet bir şef çocuk gibi içi sıkıldı, hattâ hiddetlen- i eticede - her çocuk bunu ya z - bıraktı Daha sonra, musikiye şuurlu bir alâka duymaga başladığı zaman piyano onu gerçekten cezbet- ti. Kendi kendine bu aletı çalmayı ogrenmege başladı. Yeni bir meto a başvurma: Chopin'in "İhtilâl" e dünü aldı. Israrlı çalışmalardan son- ra parçayı s ıkıyle a]akası sadece Chopin eıüdu yönünden değildi. Bestekarlıga merak sardı. Neden? Bilmiyor. Ekse- ri bestekârlar bu suale cevap vere- mezler zaten. Belki, Kadıköy Halke- vi'ndeki koro çalışmaları onda çok sesli musikiye karşı büyük bir sevgi uyandırdığı için. Önceleri, koroyu ça- lıştıran annesinin nota sahifelerini çe- vırmekle bu çalışmalara katıldı. Son- 11 yaşındayken - sesi baritonlaş- mağa başlamıştı ki girdi. Hem, musiki nazariyatı öğrenmesi ı- çin etraftan teşvik görüy, - Öktem'den solfej derslerı aldı. Ilk bestelediği parçalar, Bethoven, Schu- basit i taraftan Chopın e ça adlı bir parçası Geçmiş zaman, hatırlamıyor. Cemal Reşit Devresi Annesi Fulya hanım bir taraftan da stanbul Konservatuarında, Cem Reşit Rey'den musiki tahlili derslerı alıyordu. Bir gün oğlunu ona tak- i "eserlerini" çaldı. Cemal Reşıl bunlarda çok şey buldu. Genç Apaydın'ın yetişmesini üstüne aldı. Müziği sevdirmesini, sevdirerek öğretmesini bilen dı. Gele- nekleri, atmosferi çok iyi bilirdi. Me- hazları boldu. Buraya kadar, Pertev Apaydın'ın orkestra Hıgın n — bahsetmedik. Zaten o sıralarda - 1945-47 yılları - İstanbul Senfoni Orkestrası yeni ruluyordu u ara Pertev, her yıl iftihar lev- hasına geçtikten sonra Lisesini bitirdi. Doktor olmak iste- di. Bir müddet bu sahayı denedi. A- melıyatlara filân girdi. Fakat, hayır! Ü, üsbet ilim ıstıyordu Fen Fakultesını seçti. Cemal Reşit onu caydırmak ve musikiden ayırmamak için çok çalıştı. Muvaffak olamadı. erlev, muhendıslıgı seçmıştı ama, musıkd en ayrılm yoktu ki! Bununla beraber Cemal Reşit ile çalışmaları seyrekleşti. Taa ki.. ada orkestra şefliği işin 1çıne giriyor. Nasreddin Hoca ve Beethoven Osırada Turgut Demirağ, Nasrettın Hoca hıkayelerını Walt Disney'in "canlı resımler tarzında anlatan bir için Pertev A, dildi. Pertev artık kompozisyon sa- natında tekniğini iyice geliştirmişti; fakat hiç orkestra ıdare etmemişti. ene Cemal Reşi y" Çalışmaya başladılar i larken Chopin etüdünü ele a tev, şefliğe başlarken de Beethoven'- Öördüncü senfonisini seçti Nasreddin Hoca ışı Pertev için ir netice veremedi. Fakat şefliği ge- lişmeğe başladı. Aynı amand İs- tanbul orkestrasında harp yerine pi- yano çalıyordu. Orkestrayı ilk olarak dört sene kadar önce bir konserde, Beethoven'in dördüncü senfonisinde idare etti. Büyük bır başarıya erişti. Orkestranın başın r müptedinin değil, fevkalâde kabılıyetlerı o]an bir gencin bulunduğu görülüyorı e- mal Reşit Reyin Avrupa seyahatıne 27 © S D n - < - aa e-