SPOR zimetlere uğradık. Atletizminde, — elimizde — mahdut eleman vardı. Her seferinde bu ele- manları saha saha dolaştırdık. Yenileri dogdu teşvik görmedi. Ezildiler. Hat- o kadar ileriye gıttık kı zaman Za- man atletlerimize antremanların un- m yapmaları ıçın gıttıklerı stadyom— ları kapadık. Gürültü kıy: t oldu, me- sulıyetleri bu memleket kım Üze- e almadığı bir çok kımseler araların- da paylaşamadıkları için bütü diseler gurultuye gitti. Bir sıra h t ten, Belgrat'ta yıkım haline geldikten sonra, ka Oyunları için faaliyete geçildi ve hakikaten bizde de bir komi- te kuruldu. Mesuliyet bugüne kadar bir kişiye, bir kaç kişiye yüklenerek isteniliyordu Tabii olarak, bu kimse ir: edıyor atletizm gıbı bizde yeni mkışaf mek- olan bir spor branşında yanlız bıra— kıldığından şikâyet ediyordu. Naili Moran, atletleri iyi yetiştir- medi, bütün hezımetlerımızin sebebi hıkmetı odur, diyorduk. Fakat biliyor- mesuliyetleri paylaşması, rafını söylemesi ve işleri halletmek için herkesi yardıma çagırmas şarttı. O gün ugündür gelecek gunlerde de gene ayni terane devam edecektir, ve biz Balkan — Oyunlarına iştirak edece— ğiz. Hazırlık? Yok.... Sebeb? Bilinmez... Mesul şahıs... Tertıplı iddialara gure bir kişi.. Ve bu arada Atletizm Genel Sekreterlerı Atletizmin federasyonu bil- mem necileri hergün gazetelerde, güya iş başındadır. Ve inanılsın ki, biz Balkan oyun- larına hazırlanıyoruz! Atletlerimizi, na- sıl çalışacaklarını tespit etmeden bakın neler buluyor, nelerle meşgul oluyoru Balkan oyunlarını hazırlamak 1ç1n aşağıdaki komiteler tespit — edilmiştir: Şeref komitesi, Federasyon komitesi, karşılama—uğurlama komitesi, — tertip komitesi, teknik komitesi, propağanda komitesi, kongre ve toplantılar komite- İ Ve komitelerde bir sürü isim, bir çığlından komitelerin yazdık- ları çizdiklen' her şey masaların gözle- rinde kalacak, gene gazetelerde sütun sütun kıyametler kopacaktır. ref ko- mitesi edineceğimiz birinciliklerden son- ra tespit edilse daha iyi olurdu. Hiç de- ğilse bütün bu gürültülere «papuç bı- rakmış» olurduk. Atatürk koşusu Ankara Atletizm Ajanlığı. Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin yıldönümü mü- nasebetiyle bir «Atatürk Koşusu» tertip etmiştir. Atatürk koşusunun sadece An- kara'ya inhisar ettirmek istemiyen bir zihniyet harekete geçmiş, her ilde Ata- türk koşuları yapılmasını — kararlaştır- mıştır. Bu sene, 27 Aralık'ta her ilde Atatürk koşusu namı altında müsabaka- lar tertip edilecektir. Bizim, Atatürk'ün hatırasına hür- 34 Dört beş gülle bahar acar futbol üstadlarının İstan- bul'da oynadıkları dört maçtan sonra şimdi bizim oyuncuları Macar- lara benzetmek, bızımkılere bu usta- ların ismini takmak m oldu. Se- yircilerin, daha dogrulu kulup hasta— larının, kimlere ne ısımler taktıgını burada savmak istem Mac ların belkı kulağına kadar gider de alınırlar ve futbol oynadıklarına piş- man olurlar! Su gerçektir ki bizimkilerle onlar arasında böyle bir isim özentisini bi- le insana yadırgattıracak kadar fark vardır; Macarların futbol nu ne- gılmış'» dıyecek oluyorlardı arkasından, şimdi biz klâsik lig atmak ne güç şeymiş!» Tonla bera- ber dolu dizgin hasmın üzerine doğ- ru inadla giden, sanki karşısındakine göğsünden delip öte tarafa geçebile- cekmiş gibi hasmı zorlamağa kalkan, topu futbolculuğun şanındanmış gibi ille ayağında dakikalarca geveleyen, stoplarda sut çekmiş gıbı topu aya- nd. ğından açan, kafasından — —beynin- den— çok bac, aklarını ısleten futbol- cularımızı gördükten a bizimkileri onlara benzetmek ye rıne, onların i simlerini desturla ağza almak icabe- der sanırız. Halbuki bir de bizim has- ta seyircilere ve — şöhret — meraklısı futbolcuya sorun. Seyirci ağzını açtı- meten tertip edilen bu musabakalara ait söyliyecek bir kaç sözümüz va kara'da Atatürk koşusunun ter- tip edilmesinin sebebi, büyük kurtarı- cının bu şehre gelişinin yıldönümü ol- ması dolayısiyledir.. Gönül islerdi ki, federasyon tarafından — başka bir gün tespit edilsin, mahallı bir tarıhten uzak- laşılsın Atatürk'ün büyük adı için bu yyen tarihte dun her yerinde sportif faaliyetler — yapılsın. Bu sadece atletizme ait olmasın, bütün spor hare- ketlerini ihtiva etsin. Böyle hareket edildiği, atletizm, ajanlığı diğer ajanlar- la müşterek bir mesai sonunda, bu me- seleyi hallettiği takdirde, hareketin ma- nâsı daha büyük, daha güzel ve daha hareketli olacaktır. Ankara'da yapılacak olan Ataturk koşusuna gelince: Bu sene de, bu ik koşu sadece mahalli atletlerın ıştı— raki ile yapılacaktır. —Atatürk'ün Anka- ra'ya gelişindeki tarihi manâ büyüktür, bir buyuk yurdu etrafında toplıyan bu büyük insan teşkılatlandırdıgı bır ıstık— lâl dâvasını idare etmek için alık- ta Ankara'ya gelmiştir. O'nun Ankaraya gelişi ile, bütün memleketin kalbi de Tevfik ÜNSİ ği zaman saydığı meziyetler ne Hi- de kuti'de — vardır, ne arias'ta. Futbolcunun da saha içinde ve dışın- da öyle tavırları vardır ki, sanırsınız ki her açta bir şampıyonluk kazan- dırmıştır Bir de Macarlara sorun; yaptıkları dört maç tan nra, azami misafir nezaketı 1le begendıklerı fut- bolcularımızın — isimlerini — saydılar: Dört isim Ali İhsan, Kadri, Lefter, Ali... İşte biz boyle dört beş gül 1le futbolumuzda bahar olmasını bek- iyoruz. Peki, bu bekleyiş ne zamana ka- dar sürecektir? Muhakkak ki bu da bir devirdir, gelip geçecektir. Eski- ler futbolu bir spor olarak memle- kete getirdiler, daha sonrakiler sev- dirdiler, memlekete yaydılar. Bu- günküler de arak bu sporun babadan kalma zihniyetle, çalışma metodları ile veya kendi kendine gelişip yük- selmiyeceğini ispat ediyorlar ve bu halleri ile basarının yolunu g sten yorlar. maları modern fi te yerleştirmelerini ümit yoruz. Artık bu spora karşı alâkta büyümüş- tür, oynıyanlar çoğalmıştır, maddi ve manevi birçok imkânlar hazırlanmak- tadır. Gecen her gün futbolumuzda bir ders sahifesi oluyor. Bu sporda ileri gidenlerin metodlarını tarzlarım benim: sanımız arak gözükü- yor. samimiyetle inanıp — ona gore tedbır almıyacaksak, özenti i- simlerle kendimizi aldatmad bu ki- tabı kapatmaktan başka çare yoktur. bu şehre yerleşmiştir. Ankara, istiklâl mücadelesinin nabzı, beyni olmuştur. İki büyük atlet Olimpiyat şampiyonlarından Ameri- kalı M. Whitfield yeni bir dünya rekoru kırmak azminden olduğunu, ça- lışmalarını buna göre ayarladığını söy- lemişti. Bu çalışmalar, on beş senedir, muhtelif atletler tarafından yapılan ça- lışmaların neticesine — ulaştı. Müteveffa Alman Harbig'in rekoru egale dahi edi- lemedi... g bu büyük rekoru 1939 se- nesınde şohretlı İtalyan atleti Lanzi ile yaptığı müsabakada elde etmişti, günküler Whitfield'ler, tee'ler rakıplerının yan değil, eserini dahi o aya koyamamışlar— dır. Whitfield her ne kadar Harbig'in rekorunu tazelemedi, yenisini de ihdas edemedi, fakat vücut benz zerliği, müsa- baka kaabiliyeti ile ayni evsafta olduğu- nu ispat etti. Her iki atlette 800 metre- de girdikleri yarışlardan önce, sürat ve yarı mukavemet müsabakalarında mü- him dereceler yapmışlardır. Bu müsaba- kalardan sonra, 800 metreye kendileri- ni alıştırmışlardır. AKİS, 11 ARALIK 1954