i.e ... Alaca karanlıkta, tipiden müş- külâtla ilerileyen araba durdu. Üzeri kardan bembeyaz olan arabacı, biraz tereddütten sonra yere atladı, ve ara- banın içinde küçük çocuğunu uyutmağa çalışan genç kadına hitaben: olumuzu kaybettik! Dedi. Genç kadının korku ve hele” candan büyümüş gözleri, büsbütün açıl dediniz? oAman O yarabbi! Şimdi ne yapacağızl.. Paltosunun kalkık yakasından ve başına sardığı örtülerden yüzü hiç gö- rünmeyen arabacı homurdand — bir karaltı görünüyor. Sığınılabilecek”bir yerse, geceyi orada geçiririz... Ve genç kadının cevabını bekleme- den yürüdü, tipi arasında kayboldu. kadın korkadan çıldırmak raddesine gelmişti. Kucağındaki çocu- ğuna sımsıkı sarılmış, gittikçe yakla- şan korkunç gecenin hertürlü tehlike- sini düşünerek ağlıyordu. alay binerken ona: köyüne iki saat sonra vasıl Slirrisiz, demişlerdi. Hasta kocasını biran evvel görmek için can atan yenç kadın, hiç tereddüt etmeden tavsiye edilen bu arabacile öğleden sonra yola çıkmıştı. Fakat biraz sonra, hafif hafif yağan kar birdenbire tipiye dönmüş. ve gecenin de çokmesile araba yo- lunu şaşırmıştı. Şimdi ne yapacaktı?. Hiçbir taraf ,görünmiyen bu geniş arazide tanımadığı bir adamla geceyi nasıl geçirecekti?.. Bu arabacı kimdi?. Nasıl adamdır. Kaç saatlir hiç yüzünü görmemişti. Genç miydi? İhtiyar mıydıP. Hem ni- çin yüzünü saklıyordu, Genç kadın bunları düşünürken, bu boş ve ıssız yerlerde vahşi hayvanların da bulundu- işle rüzgârın uğultusunu dinli- yor Yaklaşan bir karaltıya dikkatle ba- ize kadın arabacıyı tanıdı. Me- o rakla: — Nasıl yer? Diye sordu. Barını- labilir mi? Güçlükle, anlaşılan bir homurtu ce- vap verdi: — Evet.. yalnız arabadan inmeniz lâzım.. yürüyerek gideceğiz... Genç kadın doğruldu. Çocuğunu sımsıkı sardı. İçinde ufak tefek eşyası bulunan bavulunu ee çalışırken, ayni homurtu duyuldu — Onu bırakın.. ben alızım ! Genç kadın arabadan indi. Bavul ve arabanın yastıklarını alan arabacı öne geçli. Dizboyu olan kar üzerinde, tipiden güçlükle nefes alarak, görünen karaltıya doğru ilerlemeğe başladılar. Yaklaştıkça şekil alan bu karaltı, bir viran kulubeye benziyordu. Çökmüş damile, yıkılmış bacasile metrük oldu- ğu anlaşılan bu dağ evi, kimbilir ne zamandanberi b Arabacı ilerliyerek aralık duran ka- pıyı itti, ve elindekileri yere bıraka- rak bir kibrit çaktı nl Genç kadın korkak adımlarla, aydın- lanıp kararan dar methale girdi. Geri- de kalan arabacı kapıyı kapadıktan sonra birkaç kibrit daha çaktı ve sol tarafına tesadüf eden genişçe bir oda- ya girdiler Genç adın etrafına bakındı. EM örümceklerle kapalı ve tozlu bir o idi. Köşede bir ocak vardı. Yerde par- çalanmış bir hasır duruyordu. Arabacı Şimdi odanın içine kızıl bir aydın- lik yayılmıştı. Genç kadın oturacak bir yer göremeyince, ateşle uğraşan ara- basıya döndü: u yastıkları koyar mısınız? Ço- cuğu yatıracağım... Garip adam derhal le e e Bir dakika müsaade Diyerek kapıdan çıkıp Se Ve biraz sonra arabanın hasırı ve örtüle- rile beraber geldi. Yerde bulduğu kırık bir süpürgeyle çabucak, sarkan örüm- cekleri aldı, ocağın önüne hasırı, örtü- leri serdi, ve ayakta kendisini seyre- den, genç kadına İşte ! dedi, buyurun.. size yer bazaldım Genç kadın, yüzüne bakmadan ko- nuşan bu garip adamdan hem ürküyor, hem de biraz kuvvet alıyordu Ç u yatırdı ve soğuktan uyuşan ellerini ısıtmak için ocağın yanına konmuş yastığın üzerine ilişti. Ayakta duran arabacı tekrar dışarı çıkmıştı. Yalnız kalınca genç kadın, bu garip adamı merak etmeğe başlamıştı. Bu gayritabii haller neye delâlet ediyordu? Neden sözlerine kısa ve tek cevaplar veriyor, niçin yüzü hiç görünmüyordu?.. esnada dışarıdan birtakım gürül- tüler geldi oKulaklarına nal sesleri ye kişnemeler aksetti. Birân o sesler dur. du; sonra bir ayak sesi yaklaştı ve kapıdan içeri arabacı girdi. Elinde bir- kaç tahta parçası vardı. Genç kadının sualine meydan bırakmadan — Atları içeri aldım, dedi. da çabaha kadar donarlar ateşe yaklaşarak getirdiği tah- Salami: içine attı. Donan ellerini alevlere yaklaştırarak ısınırken, genç kadın cepheden, belli etmiyerek onu tetkik ediyordu. Biraz konuşturmak ve yüzü- nü görebilmek için: — Buralarda vahşi hayvanlar var- dir, değilmi? dedi. Gece neyapacağız?, O, hiç kımıldamadan cevap verdi: — Hiçbir tehlike yok.. merak et- meyinl.. Genç kadının merakı büsbütün art- mıştı. Mümkün olsa onun üzerine atı- lacak ve başındaki örtüleri çekip çıka- racaktı. Aralarında uzun bir süküt oldu.. genç kadın tekrar sordu : — Siz nerelisinizr.. Bu suale, gayri ihtiyari başını çevi- ren garip adam, derhal ayağa kalktı ve boğuk bir sesle; Dışarı- — İstanbulluyum!.. eş ve sarhoş gibi sendeliyerek kap doğru yürüdü. Genç kadın, islerin kızıllığında karşılaştığı bu nazarları birden tanır gibi olmuştu. Kalbi şiddetle çarptı, ve titreyen dudakları arasından : Diye mırıldandı. Arabacı müteheyyiç bir sesle: — Ocağa biraz tahta getireyim, müsaade ediniz... Diyerek telâşla kapı- dan çıktı. Genç kadın şaşırmıştı, Bu nasıl ga- rip bir tesadüftü?. Kendi kendine: o | — O, diyordu, ta kendisi... Evet, bu adam Ecvettir... Fakat o buralarda ne arıyordu? Niçin arabacılık ediyordu?. Ortadan kaybo- lalı tam dört sene olmuştu, Bu müddet zarfında niçin kimseye izini belli etme: mişti?.. e kadın, dimağında eski bir mazinin hatıralarını canlandırdı. Ecvetle üç sene çılgın gibi sevişmişlerdi. Er: kânıharp kaymakamı olan babası, kızı- ? Yazan: Kerime Nadir 4