1 Ocak 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23

1 Ocak 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sanki her yandan bir tehlike onu hab veren suratlar görüyordu lüşleri ve bağrışları ile kulübeye neş'e ve bayat getireceklerdi. “ lümsiyordu. “Çocuk, ah, onun en büyük arzusu değilmi idi? Cavalı delikanlı böyle derin ve mesut düşünceler içinde işini O kadar dalgın KL Saranga gü“ evet, çocuk görüyordu. V; akını na gelm olan bir sürü sivri- sineğin vals bitmedi Dibe ye bu bir yığın neğin acı uşlar onu hadim çekici, Kork ku ve aye vücudunu Te, hayvanları tarağile kovdu akat bir- denbi Ni ii Sarangaya korkunç göründüler yvanlar, onu ekseriya batak- tarlalarında rahatsız eden büsbütün başka idiler. yerler ağrıyordu. Midesi a or ve kuw- veti Kekler Birdenbire ateş gibi yanmağa başladı. ve arkasını soğuk ürpermeler kapladı. O kadar takatsızlık 22 bekyor, her tarafta ona musibetler hissediyordu ki elindeki aletleri olduğu gibi yere fırlattı ve evin yoluna doğruldu. Birkaç saat evvel şarkı nerek geldiği bu yolu, şimdi bin zahmetle sürünerek yürüyordu. Kulbesine yakın bir yerde büsbütün kendini kaybederek düştü. Komşuları Sarangayı köyün kirli soka- ğında yatıyor gördüler ve alıp kulbesine götürdüler. Yatağına ağzına limon suyu sıktılar, Bir komşu heman köyün doktoruna koştu. Doktor nöbeti düşürmek için bir ilâç hazırladı. Fakat, höstayı m rür görmez, ona artık yardım etmek e den gelmediğini anladı, Söka a a söyliyerek, sevi- kulbesinin önünde oturmuş, gelinlik esva- bina rengârenk çiçekler ve kelebekler işliyordu. Bu fena haberi alır almaz, korku ve dehşetten titreyen kalbiyle sev- gilisinin yanına koştu. Ve artık hayatı kalmamış gibi görünen vücudunun üzerine kapandı : — Öldün mü sevgilim söyler.. Sa- ranga yaşıyor musun ?.,. di hıçkırdı. Gece karanlığı kadar siyah gözlerinden, yaşlar boşanmıştı. Köyün doktoru yavaşca Sökanın ellerini tuttu ve fısıldadı: — Hayır, henüz daha yaşıyor yavrum. Fakat benim sanatım Onun iki urlaramaz, ve yalnız bir mu onu kurtarabilir)... dedi. — Bir mucize mi? bir mucize hal... diye sordu. Ve birdenbire gözlerinde küçük bir ümidin ışıltıları parladı: — Öyle ise şimdi ben Ruh-Hiburkan'a gideceğim; o bana yardım edecek, Beni Allahım koruyacak ve e büyük ruhu benim yardımcım Glac. İhtiyar doktor beyaz sağ ann sal- ladı ve genç kadını takdis el Söka heman yola koyuldu. Fakat ga- yesine nasıl erişecekti bilmiyordu. Yalnız Ruh-Hiburkan'ın doğu taraflarında bir hur- ma ağacı ormanında yaşadığını a onun için oda do doğ Güneş, bu hattıistiva semasında mabli bir sıcaklıkla parlıyordu. Öğle sıcaklığı Söka yı adeta yakıyordu, Fakat o her türlü ıstıraba tahammül runa çıkmak lâzımdı. Saatlarca yürüdükten sonra yolun kenarında bir büyük muz ağacı gördü. Söka çok susamış ve acıkmış idi. Ağacın en güzel muzlarından bir kaç tane kopardı. Bir dakika ağacın serin gölgesinde oturdu. Allah ona kısacık bir uyku verdi, ve rüyada ne yapacağını gös- terdi. Söka de rhal uyandı. Ağaçtan bir muz yaprağı kopararak, bir şemsiye gibi başına tuttu ve acele acele oradan uzak- laştı. Bütün düşünceleri yalnız bir noktada idi; Sarangaya yardım etmek.Ruh-Hiburkan elbette ona yardım edecekti. O, Saranga- hayatının kurtulması için herşeyi.. evet herşeyi feda etmeğe hazırdı. Söka o kadar koşuyordu ki, vücudu ter içinde kalmıştı. Nihayet uzaklarda birkaç hurma ağacının, parlak ufuk önündeki karanlık siluetlerini gördü. İşte o aradığı hurma ağacı ormanı e arkasında olmalı idi, Söka daha hızlı koşmağa baş İM ve ai yelpazeleri yolunu göl- gelendirmeğe başladığı zaman gözleri, etrafını araştırmaktan artık li ayak- ları koşmaktan kanayord n bunaltıcı sıcağından sonra Ormanın asik inde güzel ri onu kucağına almıştı. Yumuşak çimenler yaralı ayaklarını okşuyor, hurma dallarının koyu yeşillikleri ağrıyan gözlerini dinlendiriyordu. Yumuşak «Örehidevler etrafı tatlı ik boğmuştu. Ağaçların dallarında kuşlar ötüşüyorlardı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: