Halk Romanı : Cemal Ataç, Yarım Ay okuyuc büyük bir alâka ve heyecanla okuduğunuz Mevzularını, daima Anayurdun içtimai derdlerind. Ataç; |Erenler ve Erdirenler| halk romanında, asır kara cahil tahakkümü altında yaşatan bir zümre 1 Hacı Sadık efendi, devrin bütün ris calini birer birer eteklemiş.. kırk kona- gın eşiğini dolaşmış, bir hayli papuç eski- tip yüz suyu dökmüştü. En ve nihayet Anadoluda bir vilâyet Evkaf müdürlü- pü payesini opararak, o gece Edirneka- pisindaki viran evine, çılgın bir sevinçle dönmüştü. Artık İstanbuldaki dar ge çiminin fena sıkıntılarını tamamen unut Hacı Sadık efendi, devrin bütün iicalini birer birer eteklermiş ... ve teşrih etmektedir. Yazı Elâziz Kültür Direktörü CEMAL ATAÇ * muş.. muhayyelesini yıllardanberi işgal eden refah ve ikbalin yolunu yakalamış” tı, Daha şimdiden, en parlak bir rical ha- yatı, ve konak âlemi yaşamayı kurmuşdu.Cübbesinin eteklerini savura savura, İüleymaniyeden Edirnekapisına gelinçiye kadar Konak, atlar, arabalar, halayıklar, cariye" herşeyi düşünmüştü : ler, odalıklar, elmaslar, altınlar, herşey herşey, bütün dünya saadeti temin edilmişdi. Şimdi iş, birân önce çoluğu çocuğu (foplayup, memuriyeti mahalline kadar gitmekde idi. Buna da çare bulmuştu. Babadan kalma ev, ne kadar harap olsa da yine beş on altın ederdi. Birkaç Obeşibiryerde altını da, halilesi Saliha hatunun boynun» da, şanğır şanğır her gün sallanı- Sada katın da, dost ahbab tarafından kundağına odikilmiş, beşiğine asılmış beş on nazarlık altını vardı. Bunların hepsi bir araya gelirse Hacı Sadık efendiyi, değil Anadoluya, öbür dünyadan daha öbür tarafa bile götürürdü. Kapıyı, sevinç dolu bir şiddet le, hızlı hızlı çaldı. Saliha hanı mın yüreği hopladı, kainvaldenin hafakanları kalkdı; küçük Sada- ularına hiçde yabancı olmıyan bir imzadır. Bundan önce (O, birgünâhkâr değildi|romanının muharriridir. en, hakiki yaşayışlarından seçen Cemal larca bu memleketi korkunç pençesinde.. ile, batıl zihniyetlerini tahlil kat dilini ısırdı. Evin içine bir musibet, bir felâket inecekmiş gibi; herkesin rengi kaçtı, Pamuk keli bile kamburunu çıkararak bu gürültülü sadmeye karşı bir kaç kere tısladı. Hüyükhanım esmaülhasnayı başladı; ve nihayet Saliha hanım sap” sarı çebresile kapıyı açtı. efendi, wilâyeti £ müdürü, ricalden, ashabı olduğu.. konaklar, halayıklar, odalıklar sahibi bulundu- ğu halde, kapınının bu kadar ' geç açılması ne demekti ? Bu pespaye mahlâklar, kendisine karşı bu küstahlı- ği; ve bata nankörlük denebilecik bu ağır ayaklığı, ne cesaretle gösterebi- lirlerdi?!.. Saliha hanım, fitriyen ellerile kap” nin bir kanadını açarak arkasına büzül- okumaya — Bire nabekârlar!... bu ne kepi zelikdir? İçerde ne halt işliyorsunuz da duymadınız? Neden kapıyı terkedip gi" diyorlar”?! Bu ne nankörlüktür: Alemal lah, cümlenizi kapı dışarı edeceğim; hele o uşaklara yapmıyacağım yoktur. Her birine kırkar sopa, kırkar tekme attık tan sonra, kâffesini kapup kapı dışarı edeceğim... habisler |... diye feryat feryat bağırıp çağırıyordu. Kendisini, haşmetli bir konak efendisi sayarak kafasını dikmiş, yumruklarını sıkmış, gözlerini Hacıbektaş faşı gibi yuvarlak bir genişlikle açmış, devire devire ateş püskürüyordu. Saliha hanım, birdenbire bu hale bir mana verememişti. Kocasının bu taşkın bezeyanını dinledikçe, aklını kaçırmış Sürünsünler