1 Kasım 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24

1 Kasım 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sağından tırı idi, ı biribi- Püre, de edin Papacı- Alman ı hitab zordu: , incim. en $ Katı- misiniz? antelâli e rengi * tokalı i rnca kadar askerleri. i gümüş bir ip üzerinde boyuna dansedilen Kimseye karşı haddini bilmi- Katırdan başkasına ne bir iltifat, na, daima devam etti. yordu. ne bir ihtimam gösteriyordu. sarayın avlularında elinde bir avuç yulaf veya bir demet yonca ile rasgeliniyor- du. Salkımları, Saint - Pöre'in balkonuna bakıp: (Kimin için bunlar?.. Hal..) der gibi iz tavırla kibar kibar sallıyordu. k gölürmek vazifesini ona bıraki vardı, Bu, kardinallerini hoşlandırmadı. # *» Katırı da hoşlandırmamıştı bu. Şimdi şarap saatlerinde beş altı çömez, pelerin ve dantelâlarile gelip acele acele saman- ların içine sokuluyordu. Biraz sonrada gözüküyordu. Zavallı e için de işte o vakit azap başlıyordı ona birer ii takan o kadar sevdiği bu kokulu şarabı, önüne ge- tirip oracıkta yemlikte koklatmak gaddar. lığını gösteriyorlar, Sonra da kemali iştiha ile burun deliklerini kabariti mı haydi, yallah, Pembe alevli güzel likörün hepsi bu haylâzların midesine iniyordu... Sad şarabını çalsalar bari. Kafalar tütsülenince bu bacaksız çömezlerin hepsi birer şey- tan kesiliyordul.. Biri kulaklarına, bir baş- kası kuyruğuna asılıyordu. Öuiguet üstüne çıkıyor. Böluguet takkesini ona giydiri- yordu. We bu külhanilerin hiçbiri düşün- hayvan, bir tekmede yıldızına, belkide daha uzaklara, yollıyabilirdi... Fakat hayırl o, boşu boşuna Papanın, hayır ve merhamet ashabının katırı değildi. Çocuklar beyhude çini ısıtan, uğraşiyorlardi, eğik sade Tistet Vödene'i kolluyordu... Meselâ onu arka- sında e zaman yapm altı kaşı- nıyordu. i de bunda birşey vardı. Bu ni dengi çapkın, ona pek fena dolaplar ya va sonra pek alaz buluşları vardı!... Bir gün onu, venlyle bike n — rayın Öl kilisenin çan kules karmıya kalkmasın mil. Siz e bu söyledi. #im, masal değildir. İki yüz bin PE oy enes li bunu gözüyle görmüştür. Bir saat mü- kapalı ıktan, oOve 151Z elm a en mersi e tan gözleri kamaşi elem rinde ballı kade: safa çarşnın fındık ke ike barakalar, kışlalarının önünda Papanın kırmızı ka- ve daha ötede, küçücük, mikroskopik bir köprü ile hayali bir Avignon gördüğü zaman; zavallı katı. nn korkusunu vwwur edin Ahl, Zavallı hayvan! Ne telâş! Attığı nara- dan sara ayın bütün camları tirtir titrerdi... Saf ii bolkonuna fırlayarak arp Ne yapıyorlar ona? diye eşine bedeli Tistet Vödöne hemen avluya inmiş, yn gırpınıyor, saçını başını yoluyor- ş gibi birtakım hareketler yapıyordu. — Ah' Ulu Saint “Pöre. Ne mi var? Şu var ki katırınız... Allahım! Ne olaca giz? Katırınız çan kulesinin tepesine çıkmış... — Yapayalnız mı? — Evet, ulu Saint-Pöre, yapayalnız Bakın! Ta tepeye, bakın. KULL Kulaklarının ucunu görüyor. İki kırlangıç sanılaca! Zi Papa, gözlerini yukarıya kal- dırınca : — Aman yarabbil.. dedi. Çıldırmış! Kendisini öldürecek... İn oradan, bedbaht! Zavallıcağız! Di da inmekten başka isteği yoktu... Fakat nereden insin? Mer. diven? Onu hatır ve hayalden geçirme- mek lâzım. O mahut nesneden çıkıla- biliyor; fakat e Bir deneyecek olsa yüz yürinden bacaklarını kıracaktı... Za- vallı katırcağız, kendini yese kaptırıyor- du. Ba > dönmüş, gözleri fallaşı gibi açılmı arasanın üzerinde oradan koşarak Tai Vedine'i düşünüyordu. aydut, Buradan bir kurtulur- raya sam... vz lal, Yaradana deyip sana öyle bir Sik atacağım kil deme gitsin. Bu tekme fikri, içine biraz ferahlık eriyordu, © da olmasa, ayakta duracak hali kalmıyackatı... Ni mıya muvaffak oldular. mesele oldu. Onu yük mengeneleri, ipler, sedyelerle indirmek icabetti. Pekâlâ dü- şünebilirsiniz ki bir Papa katırı için, ip ucuna takılmış bir mayısböceği gibi, böyle ayakları havada görünmek ne malı- cubiyetti. Tekmil Avignon ona bakıyordu! Zavallı hayvanın bu yüzden bütün gece gözü uyku tutmadı. Ona öyle geliyordu ki hep, aşağıda şehrin kahkahalarile o mel'un tarasanın üzerinde dönüyordu. Sonra o alçak Tistet Vedân'i, ve ertesi sabah pir aşkına yerleştireceği tekmeyi düşünüyordü. Ahl Destlarım, hem ne tekme | Ta Pampârigouste'tan dumanı gözükecekti .«» Şimdi asıl mesele ona o güzel kabul resmi hakeliya ken Tistet V&döne ne yapıyordu, bilir misiniz? Papanın kadırgası üzerinde şarkı söyliye- rek Rhöne'u iniyor; ve şehrin her sene, siyaset ve âdab öğrenmek üzere, kraliçe Jennne'ın yanına gönderildiği asil genç. ler kafilesile Napoli sarayına gidiyordu Tistet asil değildi. hakkında, gösterdiği ihtimam ve ta dn Sa onu mükâfatlandırmıştı. Ertesi gü yus oldul ali hiddetli hiddetli sallıya- rak gdlüşüiyor Ahl Haydutl Anladı bunul,. Fakat zararı yok, git, haini Dönüşte tekmeyi hazır bulacaksın... Onu sana saklıyorum. Hakikatan da sakladı. Tistet'nin gidişinden sonra Papanın katırı, eski sakin hayatını tekrar buldu. Artık ahırda ne Oüiguet ne de Röluguet vardı, Kâse dolusu güzel Fransız şarabı günleri tekrar başlamıştı, Onunla birlikte neş'e, uzun öğle uykuları ve Avignon köprüsünden geçtiği zaman dansederek yürüyüşler. Bununla beraber, mahut mace- radanberi, şehirde ep soğu mele ediliyordu. Yolu üzerinde fısıltılar oluyor, ihtiyarlar başlarını sallıyor, ço. cuklar çan kulesini göstererek gülüşüyor- lardı. İyi kalpli Papanın bile artık dostu- na eski itimadi yoktu. Pazarları bağdan dönerken sırlı üzerinde biraz kestirmeğe niyetlenecek olsa, hep aklına gizliden gizliye şu düşünce geliyordu: (Ya kendi- mi larasanin üzerinde bulursaml) Katır bunu görüyor (oOve birşey söylemeden muztarib oluyordu. Sade, yanında Tistet Wedöne'in adı geçtiği zaman uzun kulak. ları titriyor, ve hafif hafif gülerek nalları. nın demirini kaldırımın üzerinde bileyordu. e edi sene geçti. Nihayet Tistet Vödöne Napoli sarayından döndü. Müddeti henüz bitmemişti, Fakat, Papanın hardalcıbaşısının o birdenbire o öldüğünü haher almıştı. Bu mevki hoşuna gittiğin den, namzetler arasına girmek üzere acele İmişti, Bu entrikacı Vedöne sarayın salonuna girdiği zaman, Saint - Pre onu tanımakta güçlük çekti. O kadar büyümüş, irileş- mişti. Şunu da ilâve etmeli ki Papa da artık ihtiyarlamıştı ve gözlüksüz pek iyi seçemiyordu Tistet'nin cesareti kırılmıştı ; — Nasıll Ulu Saint. Pöre, beni tanı- miyor musunuzr.. ea Tistet Vedönel,, — Vödöne mi? — Evet, pekâlâ tanıyacaksınız... rınıza Fransız e gölüren Vöd — Ha! Evet... Evet... Hakrladağ; b bir oğlancık, şu Tistet Vedönel. Peki istiyor şimdi bizden — Oh ! Çok birşey değil, ulu Saint Pöre ... Sizden ufak birşey istemeğe geldim... Hal Söz gelişi, katırınız hep yanınızda mı ? Keyilleri iyi mi?.. Ahl ne iyil... Boş kalan başhardalcılık için geldim. — Sen, başhardalcıl... Fakat sen pek gençsin. Yaşın kaç? — Yirmi sene m aylığım şanlı reisl katırınızdan tam yaş büyük... Ahl nusratı ilâhi, mert kayak Bu katır ne kadar severdim bilseniz!,.. İtalyada, ondan ayrıldığım için, nekadar sararıp solduml., Onu görmeme müsaade eder misiniz? Papa, müteheyyiç — Elhette özlemi, görürsün, dedi... Mademki bu mert hayvanı bu kadar çok seviyorsun, artık ondan uzak yaşamanı istemem. Bugünden tezi yok seni hardalcı- li

Bu sayıdan diğer sayfalar: