Üstat “ Reşat Nuri,, ye İCİIMİN YANGINI TR eramürselin renkli bir akşamıydı. Akpınarı gölgeliyen çınarların altında son batı kızıllıklarını seyreder- ken, kaybettikleri sağlığı tekrar bulmak için pınara koşan solgun yüzlü hastalar, yavaş yavaş geçiyorlardı!.. Birden kalbim çarptı... Bir deli gibi sarı yüzlü ıslak benim koştum... karşımda gözlü bir kız gülüyordu.. Bu, mektep arkadaşlarımdan en sevdiğim, — Yavrum! onlar öyle inaslardır kı.. çiçekleri ancak... 20 ale öyle hazindi ki.. e bütün Vo en şen ve yaramaz bir çocuğuydu — Ne el) sana böyle?!.. Nen var? diye bağırdım... Me acı gülüş derinleşti.. Pınara doğru yürürken: “Oturalım da anlatırım, dedi... O kadar büyük bir acı için- bu, bana benden yakı k miz duygularile ördüğü kırık balim her ân az daha ve yüzünde görülen acı bir gülüşle anlattı... ülüşü öyle acı, ai batinidaki per- . İçinin yangı- nını içimde! titreyen tezin kalbimde duydum : “e — İçimdeki yangını anlamak m istiyorsun?.. Öyle ise, dinle! diye bar ladı. Ben, köyümün parlak çakıllı rini, çiçekli, çayırlarında otlıyan beyaz kuzucuklarını ayrı ayrı ii bir çiftlik kızıydım, Köyümün her köşesi, her dalı, her damla suyu bana öyle başka şeyler fısıldar, içimi öyle büyük, öyle Lİ ek heyecanlarla doldurur- ukil.. Ekin yığınlarının boş bıraktığı har- manları örten sarı yaprakların, beyaz örtülerle (o sarıldığı Okış gecelerinde, sobamızın çıtırdılarını dinliyerek sıcak odamızda Otururduk. Ben, çocuk başımı annemin dizle- e koyar, kızıl alevlerin duvarlarda ütreyişine 'dalardım Sevgili babam!.. Geni alnında par: layan müşfik bir çizgi, renkli gözlerini emi ılık bir sevgi ile bize bakar- en! — Annel.. derdim... Neden benim gözlerim yeşil, pil sarı, niçin sizin- kilere benzemiyor?.. Annemin kumral ER çevrilen ince yüzünde, çok sıcak bir gülüş ışık- lanır, nemli dudakları sarı başımda dolaşırdı.. Kalbim nasıl çarpar, nasıl büyük bir heyecanla annemin sıcak sesini dinlerdim bilsen !.. avru güneşin e ışıklarile m köyümüzün en eşil köşesinde, gdun.. Gözlerin nemli yaprakların ıslaklığını emdi.. Ve güneş parlak ışıklarla boyadı saçla- rini |... Gözlerim annemden babama, babam- dan anneme dolaşırken mırıldanırdım.. Ann — Söyle yavrum... — Sizin doğduğunuz yerlerde güneş daha mı donuk, yapraklar daha mi göl- geliydiP.. Annem, hafif hafif gülerdi. Nefesi ılık bir rüzgâr gibi yüzümde dolaşırken, renkten renge giren açık elâ gözlerini seyrederek tovabını beklerdim... Yavaş yavaş anlatırdı — Yayrum.. ” Sanatkârları bilmez misin nasıl kıskançtırlar.. Nasıl titiz bir itina ile hislerini, duygularını çok be- ğendikleri mevzular üzerine işlerler... Tabiat ta öylel.. Ancak çok sevdiği AAJANLALA renklerinin hakikisini veriyor. imiyorum neden, tabiat niçin beni sizden çok sevmiş, diyemezdim . . İşte ben köyümün yeşil Sollar ae) sevgili insanların himayesine sığınarak terte- miz heyecanlarla böyle yürümeğe alış- tım... Yolum köyümden dışarı uzadıkça, ailemden uzakta, yabancı insanlar ya- baneı hisler tanıyordum Bu yabancı yerlerde EŞ tanıyanlar, İçime sevinç tün çiçeklere tercih ederim. Demek ben, köyümün bu en güzel çiçeğine benziyordum. Ve bunu bana söyliyenler, beni can ları kadar sevdiklerini söyliyen samimi dostlardı! Ben, köyümde tertemiz büyümüş: tüm.. Genç, ihtiyar bütün insanlar, beni babam gibi, kardeşim gibi sever: lerdi. Yabancı ve çirkin hisler bilmedi- ğim gibi, insanların alçak fikirli olaca da düşünemiyordum Onun için!... Bu Tin yerlerdeki yeni tanıdığım insanların dostlukları beni çok sevindirmişti.. Tatilde, aileme Mika bir ba- har sabahı, köyümün renklerini parla- tarak doğan güneşin kızıllaştırdığı papatyaları seyrederek düşünüyordum.. nnemin cak sesi uyandırdı beni: — Ne düşünüyorsun kızım?!.. — Canı m... Kızın, cansız kardlenlorisi seyrediyor.. Artık ben papatya oldu e annemin hayretle açılan gözlerine gülerek herşeyi anlat tım. Annem kırık bir sesle : * Yazan: Muazzez Kaptanoğlu aa ii m