er içinde ılonlarda ile 'çemiyor” yuncakla” ik bir iki A e . yaş büyük olan kardeşi hırçınlaştırıyor, ma eN almak uh yakınlığı ç min, Hira istünden uzaklaşmaması olacak Suna kucağ atıldı. nimini kollas rını boynuma döğümleşerek i bilmem”? - gözleri. Bana —Gel, biz se e e oyuncakların güzelle vurarak yem Dedi. O gece hep Suna ile beraber oy” namıştık, Karnına bastıkça ağlayan mavi gözlü taş bebek, kapağı açılmayan kırmızı bakır tencere, kurulunca gagasını yere yiyen kuş ve küçük bir iskemle.. İşte onbeş yıl önce biz küçük Suna ile başbaşa bu oyuncaklarla oy» namıştık. Onları dizmiş, öteki çocuklardan kaçırmıştık. odanın bir köşesine Küçük Sunayı, bir iş için Ankaraya Beni hiç yadırgamamış: «Seninle nasıl oyna- gittiğim zaman gene görmüşlüm. mıştıkl? diye o ziyafet gecesini hatırla. mıştı, O gün, gene Sunayı hiç kuca” ğımdan indirmemiş, hep onunla konuş» muş, oynamıştım. Sunanın saçlarını okşarken., ne renk olduğu belli güzel gözlerine bakarken, hep büyük bir eme lin, sonsuz bir isteğin içimde canlı, olmayan canlan- dığını duyuyor... ve bu uzak hayale gü- lâmsemekten kendimi'alamıyordum. Bir aralık bir kuş, bir su sesi gibi tatlı ve cana yakın bir sesle düşünce- lerimden silkindim. idi: Sunam karşımda — Sizi Bertanla tanıştırayım. Uzun boylu, siyahlı genç, önümde eğildi. Beraberce büfeye Gittik. güzel Sunam kiii — Adresinizd ni koyulduk Ça ağar diye ne Benim ğiri kâğı dım kadar üzülmüştüm. Gelmseydiniz düğü- nümde büyük bir eksiklik duyacaktım bay Ekrem. Sonra, üçümüz birden şampanyala- kadar içtik. Ona, bir tesadüfün beni buraya sürüklediğini, dönüşte büsbütün başka maksatlarla Ankaraya uğrayacağımı söyleyemezdim. Sunam eğilerek kulağıma fısıldadı : — Pek mesudum bay Ekrem. Kocasından dans salonuna götürd sesi küçük kuşumun güzel kollarını, boynunu men örtmüştü. Yalnız ensesi açıktı. Beyaz eteği, köpüre köpü- re arkasında uzayan duvağıle ir kollarımıza sarılmıştı, dönüyordu rımızı sonuna u valsin hiç bitmemesini... ir) lere kadar böyle ses verip gitmesini istiyordum . Herşeyi Oounulmuştum. nun çok değerli bir kültür adamı olan babasını, çok samimi, fevkalâde güzel annesini, vakur ve deşlerini, onu “benim bayallerime, emellerime set olan uçak mühendisini: arkada bırakmak.. bu güzel genç kizı böyle ilâhi bir mü iğin derinliği içinde dön- düre döndüre, bahçeye çıkarmak, orada dizili duran otolardan birine atlayarak kaçırmak istiyordum 5 unam, korkudan büyüyen gözlerle bana soracaktı : — Lâkin ne oluyor, beni uçar gibi nereye götürüyorsunuz? O zaman kulağına, tıpkı onbeş sene ki gibi, Ceceli; büyük ee ek — Seni evime götürüyorum küçük — Arkası 32 inci sayfada — böyle sirrimi 5