tarip bir cemiyet olur. Binacnaleyh bir milli cemiyet içindeki kuvvetlerin biririne karşı harekete gelmesi yerine onların bir milli beraberlik ve iş birliği içinde ahenkleştirilmeleri devletçi- liğin tabit gayesidir ve bu da cemiyet için tam ve şamil bir te- fekkür ve madde disiplininden başka bir şey değildir. Büyük fikirler ve prensiplerin talii daima tarihteki büyük adamların talii gibidir. Bunlar daima tezatların ortasında yaşar- lar ve bunlara karşı muhakemeler ve kanaatlar hiç bir zaman sakin ve bitaraf değildir. Binaenaleyh milli rejimimizin temel unsurlarmdan biri olan devletçilikten bahsederken onun etra- fında daima kaynayan idealistçe iman ve feragatle, idrak dar- lığı veya şahsf menfaat endişesinden gelen muhalefeti göz önünde tutmamak kabil değildir. Fakat büyük milli fikirlerin, tıpkı büyük milli rehberler gibi bir zaman mukavemetle karşı- laşmaları, yine tıpkı o rehberler gibi büyük fikirlerin de zaferi- ne hiç bir zaman mani olmaz. Kaldı ki, tarihteki hüyük milli rehberler, kendi peşlerinde yürüyen unsurlardan idrak ufukla- rinin sonuna gelen ve hadisatı daha ileri takibe artık gücü yet- miyenleri zaman zaman nasıl terkederlerse, milletlerin taliini tayin eden büyük fikirler de kendi etraflarında daima safların değiştiğini ve bu fikirlere uzaktan katılmış olan arka plânda veya küçük menfaatlar peşindeki — unsurların zaman zaman kendilerini terkettiklerini görürler. Çünkü büyük fikirlere inan- mak ve onları takip edehilmek kabiliyeti de nihayet büyük ve enerjik insanların işidir. Küçük, dar ufuklu basit unsurdan bu kabiliyet beklenemez. Bu itibarle Türkiyede devletçilik prensibinin talii de nihayet tarihi kaderin bu değişmez kaidesinden elbette ki müstesna o- lamazdı. Binaenaleyh bu fikir de zahiren kendi safları etrafın- da millet davasından heyecan duymıyan tali unsurların vefasız- lığına uğrarsa bu hiç bir zaman onun hezimeti demek olmıya- 12 tak «M yat gel du: