tuluşu asr! olmasında ve yepyeni vasıfta bir Asya milliyetçili- ginin doğuşunda en büyük emeği geçmiş millet olacaktır. Bir buçuk asırlık bir müstemleke hayatı, Asyanın bütün milletlerine istiylâcmın görüşünü aşılamışlır. Öyle ki, bu milletlerin bir çoğunda, milli kudrete iİnanmak duygusu kör- leşmiştir. Hele Asyanm, Orta-çağ İtalyası imiş gibi, mütevali ve devamlı istiylâlara uğramış olan Hindistanda,bir taraftan da din ayrılıkları ve kastlar (müstemleke kalabalıklarmda haddı- zatında güç doğan) milli şuuru o kadar uyuşturmuştur ki, oradaki kımıldanışlara, ancak ümmet zihniyetinin kendini son bir müdafaaya vermesi nazarı ile bakabiliriz. Fakat uyanma ve ayağa kalkma ihtiyacı, Asyanın mahmur gövdesini çaprazvari dolaşmaktadır. İstiklâl ateşi, ana kıtanın hemen bütün eteklerini "sarmıştır. Derhal işaret edelim ki, Asyanın avrupalaşması, hiç bir zaman bu hareketin mevzuunu teşkil edemez. Ayvrupa, mey- dana koyduğu ileri bilgi ve ileri teknik'e, insanlığın şüphesiz en ileri merhalelerinden birini kaydetmiştir. Fakat, yarattığı tezatlar yüzünden milletleri milletlere parçalatan ve şimdi de, sınıfları sınıflara 'parçalatmağa hazırlanan böyle bir “hastalık kutusu,, , Asya milletleri için hiç bir zaman Öörnek olamaz. Davayı daha ziyade şöyle koymak lâzımdır: Asya, Avrupanın ileri bilgi ve tekniğini, bu tekniğin şart kıldığı ileri içtimai görüşle alıyor. Bunu yapabilmesinin en büyük srri, ileri tekniği, onsuz kaldığı müddetçe kâfi derece fetişleştirmiş olmasıdır. Bu bakımdan, teknik, milletin bünyesi kadar mukad- des ve o bünyenin sağlamlığını temin eden bir içtimai 'unsuru esasi,, oluyor. Bnnun içindir ki, Avrupalı millet için millet bünyesini çözücü bir unsur olarak gelişmiş olan ileri teknik, en ileri şeklinde de alınsa, Asyalı millet tarafından milletçe alındığı için, Tlisan ve yuürt kadar lâzım, mukaddes bir milletleşme harcı oluyor. Burjuva, amele, sermayedarlık rejimi, sosyalizm gibi, ancak avrupalı milletlerin hastalıklarına ait isimler ve cereyanlarla, ÂAsya milletlerinin hiç bir alâkaları olmıyacaktır. Nasıl ki, Pasteur'den sonra doğan çocuklar, “Çiçek hastalığı,,' nn ismini duymuşlar, fakat, kendisini tanımamışlardır. 15