sını kumlara gömmeyi kâfi tedbir addeden safderun deve kuşu gibi, selâmeti tasavvufun tevekkül halvetinde — aradı. Ruhunu oraya hapsetli ve vücudünü yer yer teslim etti. Asya, bu gafletini, köleleşmekle ödedi. Bir buçuk asır sürmüş olan bu gaflet, acaba sadece gaflet midir? İstiylâcının hiylesini bu uzun müddet zarfında keşfe- dememek, onun tekniğine bu uzun müddet zarfında bir türlü sahip olamamak, hazin bir dirayetsizlik ve anlaşılmaz bir kabiliyetsizlik midir? yoksa bunun ardında, derin bir mürakabe ve bir mizaç hususiyeti mi vardır? Her medeniyetinin üzerinde birkaç bin sene dinlenmesi, ana kıtanın mizacı hakkında bir işaret sayılamaz mı? İddia edeceğim ki, Asya, teokrasilrini adım adım ve ruhunun kabında tasfiye etmedikçe, getirdiğine inhimak göstermek istemedi. Onun bir köşesinde, 1932 senesinde bile bir Gandi'- nin, ayağa kalkmış bir maşa gibi dolaşabilmesi için, ruhunun içlerine doğru çok dolambaçlı ve çok derin dehlizlerin açılmış olması lâzımdır. Hiristiyanlık gibi oldukça özlü bir “mit,, ten altın buhurdanlar, sırma binişler ve epkem hareketler dekoru içinde ziynetli bir şano meydana getirmek hafifliğinden sonra, onu, bütün dışlaşma (haricileşme) unsurlarından tecrit ederek luteranizm ve puritanizm gibi reformasyon hareketleri ile keleşleştiren Avrupalı, elbette ki, makine tekniğinin felsefe ve tasavvufunu yapmıyacaktı. Elbette ki, hayvana karşı kendini korumak için yonttuğu baltayı, daha büyük lokma kendisinde kalsın diye, öz kardeşinin kafasına çalan yarı hayvan gibi; 2 beygir kavyetinden 300.000 beygir kuvvetine çıkardığı harikulâde eserle kendini ve insanlığı ıstırap içinde bırakacaktı. Elbette ki, tabiatı çözerken, bunu içten gelen bir inanışla yapmıyacak ve cahil putperestin adak kurban etmesi gibi yaratmış olduğu canavarı ele geçirebildiği insan kalabalıkları ile besliyecekti, Pazarlar tekniğini, pazarlar ahlâkıyatını ve pazarlar zilletini tedvin edecekti, Canlı ve cansız tabiatın hudutsuz ve ölçüsüz istismarında, elbette ki hiç bir beis görmiyecekti. İddia edeceğim ki Asyanın bir buçuk — asırlık kölelik pahasına bir buçuk asır süren mürakabesi, bilerek kabul edilmiş bir gaflettir. Asya, “Makine,, adını verdiğimiz İstihsal vasıtasını bütün katuniyetleri ile beraber anlamak istedi. 12