ven Kurtuluş sırları: 2 Yeşil Bursa kan kırmızı bir istilâya uğramıştı. Düşmanın her neferinde bir kunduz, her zabitinde bir sırt- lan tıyneti vardı. Konuşan: kamçı.. süngü idi. ( Bizim mekteb) in çocukları Zehra Ablanın etrafına toplan- dılar. Muallimleri ve ablaları onlara izahat verdi: — Bir vatana giren düşma- nın zalimi de, adili de birdir. Vatan, ne çeşit olursa olsun, düşman kabul etmez. Vatana giren bu düşman mutlaka bir gün çıkarılacaktır. Onu biz çıkaracağız. İlk önce bunu bel- leyiniz. — Hepimiz belledik. — İnandınız mı — İnandık, ablal — Şimdi size mektebin Mü- hürile mühürlenmiş ve elimle imzalanmış birer beş yazı def- teri vereceğim. Her gün bu deftere şunları (yazacaksınız: Düşman ne yapıyor? Hangi fe- nalıklarını gördünüz ? Nnler işittiniz ; öğrendiklerinizden , duyduklarınızdan ne anladınız? Kalbiniz nasıl çarptı? Neler düşündünüz? Her gün bir ka- çar satırla bu duygularınızı defterinize yazacaksınız. Yalnız şuna çok dikkat ediniz: Bu def- İşleyen: k terleri saklayacaksınz, gâyet Sus! HAYAT, 3. “Size birer boş yazı defteri vereceğim. Her gün ona şunları yazacaksınız: Düşman ne yapıyor? Hangi fenalıklarını gördünüz? Neler işittiniz? Kalbiniz nasıl çarptı? Neler düşündünüz?.., gizlidir ve tehlikelidir, düşman elinizde bir defter yakalarsa hepimiz' kurşuna dizer. Kurşuna dizmesi bir şey değil, fakat bir dikkatsizlik yüzünden öldürü- lürsek sonra vatanı kurtarmak için istediğimiz gib çalışamayız. Bütün çocuklar bu korkonç işi sevinerek kabul ettiler ve ablanın tenbihlerine riayet ede- ceklerine söz verdiler. günden sonra kız, Erkek, bütün çocuklar evler nin birer köşesine sakladıkları defterle- rine ointibalarını, duygularını ve görgülerini yazmağa baş- ladılar. Zehra abla iki üç günde bir defterleri alıyor, okuyor, tetkik ediyor, içlernbe ordu- muza yarar malümat varsa not tutuyordu. Çocukların gördük- leri, duydukları, araştırdıkları büyüklerinkinden daha kolay ve korkusuzdu. Her çocuk, defter'ni evinin bir gzli köşesinde muhafaza ediyor ve her günkü intiba ve muslümatı yazdıktan sonra sak- liyor. Ancak Müdür hanımın istediği zaman gizlice getiri- yordu. Zehra Abla bir gün sokakta giderken çocuklardan birinin evine uğr dı. Çocuk sevinçle muallimini karşıladı. — Kızım, annen yok mu? — Dışarıya çıktı. Ve sekiz ön yaçında olma- sına rağmen misafirine büyük- lerden büyük ikramlar etti. — Kızım, delterin nerede? Çocuk duymaz göründü, ve bu yapmacığını saklayamadı. Zehra abla endişelendi: — Defterin nerede diyorum? Hadi getir, bakayım. Çocuk önce sapsarı, sonra kıpkırmızı kesildi. Defteriget r- m'yor, cevap vermiyordu. Zehra abla büsbütün şüpheye, korku- ya düşlü: — Yoksa kayıp mı ettin? — Hayır, hayır hç kayıp eder myim? Her gün yazıyo- rum. — Acaba birisine mi verdin? — Sizden başka hiç, hiç kimseye vermedim. — Öyleyse defterin nerede? — Burada değil. — Peki ama nerede? — mektepte gizledim. — Mektepte mi? ne mü- nasebet? Hayır, mektepte değil, mut- laka bir şey oldu deftere. — Bir şey olmadı. İnan ki mektepte. — Her kes evinde saklıyor. — Ben.. şey.. ne yapayım abla? Kuşkusu , hayreti, merakı art n Zehra Abia kızı sıkıştır.