gibi Sd akat olan min hâla “Hayatın tefrikası keskin ve münkeşil bir zekâya nasıl malik olabileceğini ben hâla anlıya bilmekten aci En mülki ve hicivci bir vod- vil muharriri bile, bu kadar ince bir istihfai ve istihza ile karışık, meraklı, cazip aynı zamanda zari, mukabele- ler bulup yazamaz. Hükümleri, şimşek gibi mukabele- leri, şelfaf ve isabetli, sözleri berrak ve temizdi. Ötekinin tavurlarına, tekliflerine, ilânı aşklarına, o, dudaklarını ısıracak derecede gülüyordu. Yezimoviç avını kolaylıkla ele geçireceğini zannetmiş, böyle bir mukavemeti hatırına bile getirmemişti. Süfli bir intikam arzu- suna kapılarak kızı rencide edeceğin- den korkuyordum. Hakikat güneş gibi aşikârd.. Ö, sırf tecrübesizliğinden ve bana karşı beslediği nefretten dolayı, herne su- tette olursa olsun a tahkir edebil- mek için böyle bış bir daveti kabul etmiş ulm Sizi temin ederim ki ben bu sah» neyi İâkaydiye yakin bir itimatla te- maşa edi,ordum. Gelirken tüververi cebime koymuş olmaklığıma rağmen izzeti nefsime dokunacak bir şeyin vaki olmiıyacağına emindim. Ben onu Yoksa onu sever, r ve onunla evlenir miydim? Onun ne Kadar asil ve temiz ol- duğunu bilirdim. Makat benden ne rece nefret ettiğini ancak o gün dim. Kapının o kanatlarını o birdenbire açım. Yezimoviç yerinden sıçardı. Zevcemi elinden tuttum, benimle beraber gelmeye davet etti Mülâ mm Yezimoviç ax zamandı kendisini topladı ve yüksek sesle gülerek: — Doğrusu zevcin kutsi olan kukuna hiç bir suretle karşı geline- kendisini alıp götürebilirsiniz... - Biliyor musunuz?, diye ar- Munisler kamdan seslendi: Vakıa haysiyetini bilen bir adam sizinle vuruşmazsada ben yine şu vaziyetten dolayı, emrini- ze müheyyayım. Cesaretiniz Onu basamaklarda ma “İşitiyorsunuz değil mi? , dedim Eve avdet ederken bir kelime ko- nuşmdık. Öna kolumu (vermiştim. Yanı başımda bir çocuk mutavaatile yürüyordu. Fena halde sarsılmıştı. Eve gelince bir sandalyaya oturdu ve mütahaccir nazarlarını gözlerime dikti. Fevkalâde solmuştu: dudaklarında bir damla kan yoktu. Bana “acip, resmi, teşvik edici bir tavurla bakıyor ve kendisini derhal yere sereceğime ka- nimiş gibi görünüyordu. sükunetle (cebimden çıkararak masanın üzerine bıraktım. Ü , nazarlarını bir bana birde rüver- vere çevirdi. (Şu noktaya nazarı dikkatinizi çelbederim; Bu rüververi o eskiden- beri tanıyordu. Bu silâh faizciliğe başlarken satın alm ştım; daima dolu- dur. Diğer faizcilerin ya kuvvetli bir uşağı yahut ta iri yarı bir köp gi var- dır. Halbuki benim kapımı aşçı kadın açar. oMamafik bir faizçı, icabında nefsini müdafaa etmeyi düşünür. Rü- ververi bundan dolayı tedarik etmiş- tm. Bir gün, merak ettiğinden, silâ- hin nasıl. istimal edileceğini ona öğ- retmiştim; hatta ona, ilerde bir kır gezintisi yapığ.mız vakit, endaht ta- limleri yaptıracağımı da vadetmiştim. Bütün bunlara nazarı dikkatinizi celp ederim. ) Onun. fasılalı bakışlarına ehemmi- yet vermeksizin yarı giyinmiş bir hal- de yarağa uzandım. Çok yorğun ve bezğindim. Saat on bir oluştu. O, daha bir saat sandalyesinde kaldı. Sonra giyayı söndürdü; dıvarın yanın- daki şezlong üzerine giyinmiş olarak Rüververi uzandı. İlik defa olarak benimle beraber HAYAT,2I. Dostoyevski” den İM buna da nazarı dikkatinizi celbederi v1 Bir korkunç hatıra Şimdi şu korkunç hatira... yedi ile Oda aydınlanıyordu. Bir anda, bütün me- lekâtıma sahip olarak gözlerimi açı- yordum. O, masanın yanında duruyor ve rüververi tutuyordu. Benim uyandı- ğımı ve ona doğru bakdığını farketmedi. Birdenbire onun, elinde rüverver, bana doğru geldiğini gördüm; süratle göz- lerimi kapadım ve kendimi ukuda Gi gösterdim. : Yatağın yanını kadar geldi ve üzerime doğru eğildi. Onun her bir hareketini kulağım haber veriyordu. ir ölü süküneti vardı ve ben bu süküneti duyuyordum! Bir raşe vücuduma yayıldı ve ira demin hilâfına birdenbire gö lerimi açtım; O, doğru gözlerime bakıyordu. Rüverver ta şakğımın yanında DE a Birbirimize, bir saniyenin belki onda ii nis batinde bakıştık. Bütün ruhi kudretimi topladım, gözlerimi tekrar kapamaya ve bir daha sçma- maya kendimi icbar ettim... Ne olur- sa olsun... Eler ne olursa olsun! Bir insanın, derin bir uyku esna- sinda bir lâhza için gözlerini açması, hatta başını kaldırıp etrafına bakınma- sile beraber yine kendini bilmeksizin tekrar başını, yastığa düşürerek uy- kuya dalması, sonra da bütün bunları hatırlıyamaması, vakidir. Nazarlarımızın karşilaşmasile be- nim roververi şakağıma doğru çeviril- miş gördüğüm anda gözlerimi birden- bire Kapayarak kendimi uyuyor gibi göstermekliğim, ona, hiç bir şeyin far- kında o olmadığımı o zannettirebilirdi. Benim gördüğümü gören bir kimsenin,