istikballe onun meselâ Ekseriya bende meşguldü. şu andaki düşüncesinin ne olduğunu keşletmek meak. oya- nirdı. Daha şunları da söylemek iste- rim; onun hastalığı esnasında ne kadar azap çektiğimi kimse tasavvur ede- mez. Fakat teessürlerimi içime akıtı- yordum. Hatta bazen müteessir oldu- ğu Lükemuryaya hissettirmemek için. nefsimi pek çok cebretme-litim lâzım reldi. Onun her şel ölrenmeden öle- ve kabil değil tasavvur edemi- Şu kadar ki tehlike pertaral 5 o eyileşmeye yüz tutunca - a eyi biliyorum - çarça'uk buldum, istikbale ait kabay ani adan ona bahsetmeyi hemen unutarak her şeyi eski halinde bırakmaya karar verdim i Ya... ken fevkalâde acayip ruhi istinaleler geçiririm, başka türlü bunu size ifade edemiyec gim; Galip g İ- mele kazanacağım şeyleri ben çoktan gelebenin kendisi beni unutmuştur: tatmin etmişti. Her vakirkinden Ziyade ei KN Bu vaziyet bütün kış devam € Zira. görüyor musunuz: hayatıma ari; olan bir ukde, şu rüverver hadi- sesine kadar, yıllarca, gece ve gündüz ve dakika, beni ezmiş, bitirmiş. p edip durmuştu. - Alaydan tardı- mı ve şerel ve namusumun Ziyan kasdediyorum. Kısaca, caniyane bir sui niyetle, kim- e bir fenalığım olmadığı halde bana reva görülen büyük bir haksıslıkla dir anda çiğnenmiş, mahvolmnştum. Vakıa hilkaten biraz gülüuç olan ta biatimin, meselâ süküüliğimin, bir çok insanlar için tahammülfersa olduğuna ben de hakvermez değilim. vi ve mukaddes hislerini her ancının nazarına maruz bırakmak- bunları o ülühiyetle (o bağrında gizlemeyi tercih etmi; bazı kimselerin her ne sebeptense gülün; görüldüğü ekseriyya varittir. Daha mektepte iken bile beni hiç kimse sevmedi. Lükerya bile beni sevmiyor. Hiç br zaman, hiç bir yerde sevilmedim. Buna rağ: men diyebilirim ki, alaydaki vaka siri tasadüfi bir mahiyete idi, Mamafih, bir görüşe nazaran, bu benim sevim- sizliğimin bim neticesi addolunabilir, Sonu Yar Hayat ve 30 Ağustos Baş kumandan muharebesi.. Yedi sene evel 26 ağustosta başlayan Türk taarruzuna son ve kat'i istikameti veren gün.. Bir hafta sonra orduarımız İzmire yaklaşıyor, kesit bir in- san nehrinin yuvarlana yuvar- lana Akdenize döküldüğünü görüyoruz. Halkın büyük bayramlarından biri olan 30 A ğustosu geçen zün gene büyük bir sevinçle yaşa- dık, ve o gün başlayarak 9 eylul de bitrn kahramanlık ve harikalar saf hasını bir kere da- da hayal gözü ile tetkik ettik: Gövelr mizn önünde bin misli büyüyen yiğit Anadolu türkü Mehmet, düşmanı kovalarken, başı yıldızlara değen boyu ile, ayaklarının birini bir tepeye, ö- tekini öt ür tepeye fırlatarak dev adımlari ile İzmire doğru yol alıysrdu. Dünman, sanki heye- lan eden bir dağın önünden kaçmaga çalışan şaşkın bir do- muz sürüsü idi. Bu zafer, galip çıktığı harp* lerden bile zararlı bir netce almağa alışmış bir milletin, asırlardan beri ilk ve büyük kazancıdır. Dünya tarihinin en büyüğü olan Gazi, bu zaferden sunra, muvaffakıyetinin o altın zinc'rine her gün yen bi: hal- ka ilave etti, ve meml-ket onun devrinde oldüğu kadar hiç bir zama» hür, çalışkan, neş el: ve yarından : mi olmadı. Hayat, bu büyük günü. bü- yük milleti ve büyük Gaziyi hörmet ve şükranla selamlar. HAYAT,23. neşriyat Yeni sene Maarifin senesi ne Milât, ne Hizret tarihlerine uyar: Mual- lim ve talebe içın yılbaşı, teş- rinevvelin dirinci günüdür. Bir ay sonra yeni seneye giriysruz. İstatistikler, Türkiyede talebe yekünu için, her sene kesif bir ziyadelik kaydedi- yor. Maarifte, rakam üzerinde görülen bir tekâmül, ketin her hangi bir sahasındaki terakkiye umumi bir işarettir. İrfan seviyesi yükseldikçe bir milletir yükselmiyen tarsfı yok demektir . İlk meptepler do u, orta mek- tepler ve liseler dolu.. Bunla- rin dolu olması, faza geln çocukların yabancı ve ekalliyet mekteplerine (o keydettir lmesi için bir sebep değil tir. Bu mü- nevver izdihamda herkes için yer bulunaolir. oBazılarınca, kız erkek, çocuklarını ecnebi mekteplerde okutmak bir nevi hastalık hal nı almıştır. İsrarla iddia edebiliriz«ı Türk mek- teplerinde ilk ve orta tahslıni gören bir çocukla ecneb mek- teplerde ayni tahsili ıkmal ed-n bir Türk çocuğu aras nda, mad- di manevi, hudutsuz bir fak vardr, ve hiç şüphesiz bu fırk Türk mekt-plernin lehiwedir. Ecnebi mektepler yalnız br lisan ve bize, hatta garbe ben- zemiyen bir terbiye verıyor. Turkiye'ye gelen yaba'cı bır muallimın ilminden istifade et- mek heniz şüpheli bir fikirdir. Ecnebi mektepleri ancak bir sınf çocuklar için tawiyeye şayandır: Tabiatın bin bir ma- memle-