* uyumadığım: öyle bir anda gözlerini tekrar kapaya- bilmesi imkânsızlığın, bir düşününüz. Evet, inarılmaz hal! Fakat o, ha- kikatı sezebilirdi. Bu nokta da o Hih- zada beynimi gıcıklıyordu. Kafamın içinde:hisler ve fikirler, o tek bir an zarfında, seller gibi kaynaştılar ve coş- tular. Bu bir MERA yaşayış asrının şidder ve kesafetini tarif edebilir? Yaşasın ime seyyal ve cevval elektriği! Eğer © hakikati anladise ( kend: kendime tekrarlıyordum) eğer obenim biliyorsa, benim Sırf böylece ölmeye razı ve müheyya bu- lanmaklığım Onun hareketini nizule uğratacak, eli bir türlü tetiği çekemi- vecek ve bötün eski katarlar darma e gelir lan bir ie bu uçurum taralından kendisini cezb- olunuyor hisseder. Zannediyorum ki bir çok intiharlar ve katiller siri failin bir kerre rüververi eline almış bulun- duğu için İcra edilmişlerdir. Burada da bir uçurum, ve kaygan bir satıh vardı. Kendisini bu baş döndü- rücü inişte tevkif edebilecek olan her şeyi gördüğüm ve bildiğimin ve sükünetle «nun elinden beklediğimin idraki olabilirdi. Sükürt temadi ediyordu. “Ben, birden bire şakağımda, saçlarımın ta dibinde tin demirin oOsouk temesin hissettim Allahın önünde size kasem ede - tim ki ümidim yoktu. Artık kurtuluş imkânı Okalmamıştı. Niçin ben ölüme bu kadar tevekkülle razı oldum? Bunu sizden sorarım. Benim tapındığım bu tek kul da dens karşı isyan ettikten sonra yaşamanın bence artık ne ehemmiyeti kalmıştı. Bundan başka ikinci .bir nokta: Kaderin yolu, ikimizin arasında, onun- la alaydan matrut vw dünkü korkak arasında, müthiş, amansız bir hayat ve memat mücadelesine müntehi ol- muştu. Harp en hat ve kari nokia- sında idi. Ben bunu biliyordum. O da, o anda benim uyumadığımı anla- ma şsa o da bunu biliyordu, Belki ben o esnada bu fikirlere hiç sahip olm dım; belki bana şimdi böyle io Fakat bu fikirlerin bende O vakt mevcut olmadığını farzetsek bile va- kayi yine aynı macrayı takiben cere- edecek ve perde kapanacaktı. Zira ben ondan evvel hep o anın hulü- ünü Ye a vakit geçirdim imdi yine bana: Niçin onu tasmim ettiği cürümden daha evelce alıkonmadın diyeceksiniz. Evet ben de o Jâhzayı her hatırlayışımda, aynı suali, ben de belki bin defa kendi gendime tekrar- ladım. Fakat © zamanlar çok müp- hem ve karanlık bir haleti ruhiyede idim; omütereddit ve endişenaktim, Ben mahivoluyordüm, nasıl olur da aynı zamarda kendimden başka da- hı birini de kurtarabilirdim? Ve ni- çin siz benim o:zaman tenden na- da daha bir kimseyi de kurtarmak istiyebileceğimi zannediyorsunuz? Be- nim © esnada neler hssettğimi kim bilir? Damarlarımda cevelân eden kanı duyuyordum: Beynim kayna ıyor, ku- laklarım uğulduyordu. Saniyeler ge- çiyordu... bir... iki... üç... ölü süküneti m vi ) daima benim üzerime doğru ekilmişti Birdenbire ümit râşesi vücuduma yayıldı; gözle- rimi süratle açtım. O artık odada değildi. Ayağa kalktım: Galip gelmiş- üm, O da arık ebediyen mağlup ol sırtımda soukluk dumarak muştu! Öteki odaya geçtim, çay masasına gittim. Semaver bizde birinci odada- dir ve çayı filcanlara o kor. Masaya oturdum; filcanımı bana o Uzattı, Beş akika sonra ona baktı ayet derecede solgundu, Gide daha fazla solgundu ve bana yabancı bakı- yordu. Ve birdenbire, benim ona baktığımı ferkedirce, onun renksiz dudaklarından mat bir (tebessüm uçlu, gözlerinde Okorkak bir istif ham belirdi. — Binaenaleyh o da hâla tereddütte; kendi kendine hâla “biliyor mu bilmeyor mu,, “gör- dü mu görmedi mi?,, diye soruyor. Gözlerimi lâkaydi ile başka tarafa çevircim. Kahvaltıdan sonra kasayı açtım, pazara gittim ve bir demir karyola ile bir pesravana : satın aldım. Eve dönünce karyola ile parvanayı birinci odaya kurdurdum. varyola ona mahsustu, fakat buna kendisine bir kelime söylemedim. bir şey söylemeksizin, bu il vasırasile benim “her şeyi gür- HAYAT,22. düğümü ve her şeyi bildiğimi, ve artık bu noktada şüphe ermenek lâzım geldiğini anladı. Rüvrvermi akşamlesin yine dünkü gibi masanın üzerine bırsktın. O bir söz sölemek- sizin yeni yatağına girdi ve izdivaç rabıtamız bu sureile ayrıldı: Vakia O mağluptu, fakat daha henüz beraat etmemişti. Geceleyin sayıklamaya baş- ladı, sabaha karşı da asabi bir hümma başladı. O, alı hafta yatakta kaldı. Vi Meğrurane bir rüya Lükerya bana şimdi, yanımda da- ha fazla kalmak istemediğini ve ha- nımının tetfinini müteakip evden gide ceğini, haber verdi. e; dakika diz üstü dua ettim. Wakıa evelce niyetim tam bir saat dua etmekti. düşünmeye, daima düşün- meye mecburum; hasta başımda yal- nız hasta fikirler uyanıyor. — Dua etmek günah değil mi? Güne de taaccüp ediyorum. çok şedit ilk tee buhranları geçince insan hemen daima uyumak İster, Öyle ya, bu da tabiidir, yoksa insanın kuvveti kifayet etmez kil. Şezlonga uzandım... Fakat uyanık kaldım. Altı hafta müddetle ona geceli gündüzlü ihtimam ettik, yani ben, Lükerya, bir de hasta bakıcı heç Parayı esir- gemiyordum, hatta kadar fazla bilime arzu duyuyor- dum. Ona doktor Sröderi getiıdim ve dökün her ziyareti için on ruble tediye ettim. Ö, tekrar ke'dine ge- lince gözüne mümkün olduğu kadar az görünmeğe gayret «itim, Şimdi ne diye bunları hatırlıyorum? Yataktan kalkınca o odamda oturdu; hastalığı esnasında kendisi icin ufak bir masa almıştım, onun yanında büyük acılarda Ben mümkün olduğu kadar az konuşmava cehdediyordum, fakat far- kediyordum ki o da fazla söz söy- emeye o mecbur seviniyordu. Pek tabii... çok fazla i toplıyabilmesi için ona zaman bırakmalı diyordum Böylece ikimiz de sustu fih ben daima istikbali dü zannediyordum ki onun Mama- nüyordum, fikirleri de istikt