Uzun hikâye : Sepetçi Thom (Sahyra'nın bir Manasır gibi bembeyaz evi, Ventani denilen tepenin rüstni varı üzerin naçiz bir kuş yuvasını andırırdı. Ora- larda öyle bir ev Rz duğunu bilmi yen bir kimse, a a EE ufaka göz erirken birdenbi ta PN çıkıp çakıl aldin Bi hiya atlıva sel çukuruna koşan köpük- lü ir su sanabilii rdi, ünde, tertem lendi irat a lu ardı, » üç pencerenin aliçlarla çevrilmiş bir Bahçe ( kapısından sil e dü icimi diye ei sabah porta- kallar koparmak lâzım Evin etrafında, ağaçların gölgesi altında domuzların ei eylen ağılı, kümes ve akşrmları ineklerin sığındığı çarı vardı. Aşağıda, ovada Thomö Sahyra'nın güzel, adeta mühteşem denilecek bir dari yetiştiren toprağı ile fasulya tarlası vardı. Helvacıka- bakları hayli yer işgal ediyordu; siya- ha yeşil ii tepenin bir kısmını ağaçları arasına. giri bolluk İhtiyar kadar bol meyva verirlerdi ki senelerinde sandıklar taşardı. a götürüp pi pamuklu kumaşlarla kışın çok soğuk zamanlarında lâzım sın te erinin ihtiyacımız var. Her sene , bu gibi kıymetli ve zenğin ul işini Re- şıt Nur. Beyin, bu arzunuza hemen “hayır, cevabile muka- be'e etmeyeceklerind-n eminiz. Hikmet Sevki İhtiyarlar HAYAT, 16. “Bize Amerika'nın bir köşesini aydınlatan bu canlı ve heycanlı hikâyeyi, Nurullah Ata Beyin güzel tercümesi ile, sütunlarımıza naklediyoruz. Okuyucularımızın zevk ve ala “ İhtiyarlar ,, cekleri dit olacaktır , alet- tirirdi. ? Eşvası tamam altlarına olan leri Para p ân ne ape bir ev, ekseriya sertanejolar n vaydıkları darı samanından set şilte- ler yerine yumuşacık bir yatak parı- dan daha iyi değil mi? Hiç bir tamahkâr el gece silahla gelip rahatını bozmasın, ein öldürmeğe kalkmasın diye rasını sarfederdi; Terra Santa mağaçları tarafında yüz glük ihtiy: r Si medo yu, odasının tahtaları alına sak- ladığı alın dolu testiyi çalmak | bir geçe öldürmemişler miydi? “Thom Sahvra evinde beş altı doplinden Tazla e bunu da karısı Roma bir kumbaraya koyup Hazreti Namal heykelinin altındâki çuha örtü ile kapalı dün kitabı dolabına saklardı İkisi de e e bir ömür sürüyorlardı. Thomt Sahyra sepet ve küfe örer, ir ve saba vi e Yen ed ppi hum r, meydana iğ Köklerin üzerine ep de ii veri kazıp nyoka koparirdı; ev işlerine bakan Koruna da çörek yapmak icin tuğla fırını yakar, tavuklara ve domuzlara bakardı, 'Thomö Sahyra. altmış yaşında idi ama o kadar cılız ve kurku idi ki tarla- ların güneşi alurda gölgesi bir deli- DA andırırdı. Tunç renkli yü- zünde sakal çıkmamıştı. Çenesi diki “ibi sivri, gözleri de serhoş- larınki gibr uykulu idi. ie irkaç yaş büyük bem z başlı, Gmt derili Romi ama kuvvetli, sıhhati yerin- den ve bir kuş gibi neşeli bir kadındı. Sahyra'nın daha yirmi yaşında bir belikanlı iken sertanın geniş bir mın- takasında saz topladığı zamanlarda, ile takip ede- iki, nihayet üç sayıda tanışmışlardı. Bir- bu aşk kenarında gönül bir çay birlerine onları birleşti çinin gö ebe hayatının b ayıramamıştı. Bazan dehile bazan bir kasabada serse.i serseri dolaşmış- lar; bazan bir ranchoya misafir olup ertesi gün öküz arabasında başka yer- lere doğru yol almızlardı. Hiç şikâyet etmemiş, Allah'tan ü:itlerini kesme mişlerdi ve ağır tekerleklerin çizdiği, gözleri önünde vadiler, dağlar teşkil eden toprağa itimatları asla azalma- mışti, yermişlerdi; Günün birinde, adeta bir köşeye çekilmiş gibi duran bu tepeyi bulmuş- Jar ve toprak ancak Allah'ın malı ol- duğu için Thomâ, başka bir sahibi olup (Olmadığını hiç düşünmeden oraya, karısının yardımı ile, bir kulübe kurmuştu. Soğuk ve amansız bir ağus- tos gecesi fırtına damın samanlarını uçurunca kaç para topladılı fena havaya mukavemet edecek, ken- dilerini soğuktan da, sıcaktan da koruyacak kalın duvarlı, damı kiremit örtülü bir ev yapmağa kar r vermişti. Sonra hatır bilen üç arkadaşla işe baş'adı. o Destekleri için braunaları kendi eli ile seçmiş, gidip ormndân ağaçlar kesmiş, bir kalıp vapmışik öyle ki on ün içinde adeta bir ki.emit gelmişti. o Böylece ev, ortaşınd . O zari ve sölam vükselmişti. Bu yüksek ve beyaz bina voldan bakılınca göze çarpan ilk bina idi,