AKİS ciddi ve farklı fikir söyleyen parti olarak TİP'in bulunduğu devre ge- ride kalmıştı. Bu, TİP için bir şans- sızlıktır. Ortanın hemen solundan en uca kadar bütün sol muhalefeti TİP'in tek başına temsil edemiye- ceği anlaşılmıştır. TİP, artık, dokt- riner solun temsilcisidir. TİP sözcü- sü Sadun Aren, plân üzerinde yap- tığı konuşmada, meseleyi doktriner Ortanın Solunda sosyalist OTİP'in farkı te ısrar etti ama-, artık açık açık ortaya çıkmıştır. Müşahhas mese- lelerde farklar daha iyi görülmekte- dir. Bu iki parti aynı haksızlığa karşı çıkmakta, aynı sosyal denge- sizlikleri ve (o adaletsizlikleri teşhis etmektedirler. Ama benzerlik ora- da bitmektedir. İş çare aramaya ve metoda geldi mi, TİP'in marksist hüviyeti ile CHP'nin doktrinden u- zak faydacı tutumu ak ile kara gibi ayrıllmaktadır. Sadun Aren, kürsü- de, merkeziyetçi plânı savundu. Merkezi olmıyan bir plânın tasav- vur edilemiyeceğini o ifade etti ve plânın hem merkeziyetçi, hem em- redici ve aynı zamanda demokratik olabileceğini söyledi. Emek bütün değerlerin (kaynağı idi, ki bu da doktriner bir görüştür. Bu görüşten hareket eden Aren, sosyal adaletin sağlanması için, fertler arasındaki sermaye farklarının azaltılması ge- rektiğini, bunun tek yolunun, ser- mayenin fertler elinde değil devlet elinde birikmesi olduğunu söyledi. Plânda toprak reformuna yer veril- memiş olmasını, Özel sektöre beş yılda iç ve dış kredi olarak 7 mil- yarı aşkın kredi sağlanmasını tenkit eden TİP sözcüsü, ilginç ve değişik bir fikir ileri sürdü: yüzde 7 olarak tesbit edilen kalkınma hızı azdı ve bunun daha arttırılması, yüzde 8'e çıkarılması mümkündü. “Aren, geti- rilen vesikanın, Başbakanın "izm- lere karşı" olduğunu iddia etmesi- ne rağmen kapitalist kalkınma me- todunu benimsediğini, aslında bu- nun bir plân olmadığını ifade etti, konuşmasını şöyle tamamladı: — Buna rağmen, türk ekonomi- si bir miktar gelişecektir. Ancak, bu gelişme ne gereği kadar hızlı, ne de gereği kadar dengeli olmıyaca- gğından, meselelerimizi çözmiyecek, kine daha da arttıracaktır.. YTP, Azizoğlunun "Türkiyede ge- ri kalmış bölgeler diğer bölgelerin müstemlekesi halindedirler" şeklin- 8 Temmuz 1967 Prof. Abadan Memleketimizin tanınmış bi- im adamlarından, Siya- sal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Yavuz Abadan, bir kalp yetersizliği sonucu yatı- rıldığı ve tedavi edilmekte ol- duğu Tıp Fakültesi Hastaha- nesinde, geçtiğimiz hafta Cu- ma günü saat 21.55'te hayata gözlerini yumdu. Türk düşünce hayatında önemli bir yeri olan Prof. A- adanın cenazesi, Pazartesi günü kaldırıldı Bu münase- betle lı törende, baş- ta CH.P. Genel Başkanı İs- met İnönü olmak üzere, siya- sı parti temsilcileri, oGene Kurmay İkinci Başkanı Org. Refik Tulga, Üniversite öğre- tim üyeleri, çok kalabalık bir öğrenci topluluğu ve merhu- mun aile dostları hazır bu- lundular. Siyasal Bilgiler Fa- kültesinde törende lek arkadaşları, kendisini çe- şitli yönleriyle tanıtan konuş- malar yaptılar. Prof. Abadan, son ânına kadar, fikir ve inanç özgürlü- gü için savaşmış, gerçekten az bulunur bir insandı. YURTTA OLUP BİTENLER deki cümlesinin dışında pek dikkati çekmedi, YTP'li Alican, partisinin plâna beyaz oy vereceğini ilân et- mişti. Fakat sonra YIP de GP gibi kırmızı oy kullandı. MP, Bölükbaşı- sızdı. Partizanlık İnce bir politika! Türkiyede şu sıralarda birçok il ve ilçe heyecanlı, gergin ve endişe- lidir. Bunun sebebi, bir politikadır. Bir zamanlar Kırşehiri durduk yer- de önce ilçe, sonra da il haline ge- tiren Menderesinkine benzeyen bir politika... O günlerde, "Beyfendi"- nin hoşuna gitmeyen siyasi bir man- zara gösteren herhangi bir il, "ka- şının üstünde gözün var" gibisin- den gerekçelerle ilçe haline getiri- lebilirdi. Şimdi daha ince bir üslüp- la hareket edilmektedir. Meselâ bir federasyon başkanı, ulufe dağıtan padişahların edasıyla Anadolu gezi- sine çıkmakta, şehirlere törenlerle, kurban kanlarına basarak girmek- te, hiç bir objektif ölçüye dayan- madan, şu il veya ilçe takımının i- kinci milli lige girebileceğini yahut giremiyeceğini açıklamaktadır. Bir şehir takımının ikinci milli lige gir- mesi o şehrin iktisadi ve sosyal ge- lişmesini büyük ölçüde etkilediğe için, alınacak karar büyük heyecan- la beklenilmekte, o şehrin milletve- killeri ve halkı ii olmaktadır. Tabii, eğer iktidar partisizim yüksek menfaatlerine uygun değilse, o şe- hir için ümit yoktur. Buna benzeyen ve yine aynı öl- çülerle yürütülen bir başka iş de, kurulması kararlaştırılmış o sanayi tesislerinin yerinin tayinidir. Bu politikanın perde arkasında kalmış bir örneği, Akdeniz Gübre Kompleksi projesidir. 533 milyon li- raya çıkacak olan ve Memleket eko- nomisi balonundan çok büyük ö- nem taşıyan bu dev tesisin daha kuruluştan önce başından geçenler gerçekten ibret vericidir, , Nisan balığı 1967 Nisanının ilk günü, Başbakan Süleyman Demirel, “çok acele" kaydını taşıyan bir yazıyı imzala- dı. Yazının üst sol kısmında, "Ko- nu: Büyük sanayi projelerinin yer seçimi hk." ibaresi yer almıştı. Bü- tün Bakanlıklara, iktisadi devlet te- şekküllerine ve Azot Sanayii TA.Ç. Genel Müdürlüğüne gönderilen ya- zıda özetle şöyle deniliyordu: "Bi- 9