AKİS rin iyi yürümediğini söylemiştir. A- nayasaların o"haklar beyannamesi niteliği taşıdığı"nı ileri sürmüş ve şöyle e "— Anayasamız da bir hak- lar bi ii İşte Demirel, Anayasayı DYE görmek istemektedir. Çünkü bu nayasa, Demirelin kafasına hiç uy- mayan ve onun rahata düşkün mi- zacında -çok kullandığı bir deyimle- "dar ceket" tesiri yaratan direktif- ler getirmiştir. 1961 Anayasası sos- yal ve ekonomik demokrasiyi hedef göstermektedir. Dengeli kalkınma- dan, sosyal adaletten, âdil gelir da- ğılımından bahsetmekte, "iktisadi ve sosyal hayat, adalete, tam çalış- ma esasına ve herkes için insanlık Bülent Ecevit Açık ve seçik haysiyetine yaraşır bir yaşayış sevi- yesi sağlanması amacına göre dü- zenlenir" demektedir. İktidar ise, açık açık, kapitalist kalkınma metodlarını denemek ni- yetindedir. Bu görüş, artık çok gerilerde kalmıştır. Bu metodu en son uygu- layan ve başarı kazanan ülke, Ja- ponyadır. Ama Japonya bir avanta- ja sahiptir: (o Yüzyıllarca sınırlan Batıya kapalı olduğu için, fakir Ja- pon köylüsü, dininin de etkisiyle, kanaatkar kalmış, memleketi sana- yileşirken bir lokma bir hırkaya razı olmuştur. Japonya kalkmalı çok olduğu halde, ücretler hâlâ dü- şüktür, kalkınmanın asıl cefasını çekenler, haklarını hâlâ alamamış- 8 Temmuz 1967 lardır. Çünkü japon sanayii, düşük ücrete, ucuz maliyete dayanmakta- dır. Bu şartlar değiştiği takdirde, dünya piyasalarında (zorluklarla karşılaşabilir. Bugün için bu usülü uygulamak, artık iyice imkânsızlaşmıştır. Hele de az gelişmiş ülkelerde... Çünkü bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülke- lerde dahi fakir kitleler, haberleş- me imkânlarının bolluğu yüzünden ileri yaşama örneklerini görmüşler, "yükselen bekleyişler" denilen duru- ma gelmişlerdir. Bu fakir, fakat ye- ni ihtiyaç maddelerini tanımış kit- leler, tüketim ve ücret seviyesini yükseltme yönünde baskı yapmak- tadırlar. Hele Türkiyede kitleler, hiç bir şekilde geri dönülemiyecek ölçüde uyanmıştır. Destekleme a- lımları ile eline para geçen köylü, transistor, şeker, gaz ve basma dev- rinden daha ileri tüketim seviyesi- ne geçmek istemektedir. Toplu Söz- leşme ve Grev Kanunlarıyla ise iş- çiler, ücretlerini yükseltmek için, kanuni silâhlara kavuşturulmuşlar- dır. Verilen hakları işçilerden geri almak teşebbüsü çok tehlikelidir. Ama buna rağmen, AP İktidarı bu yolu denemek niyetinde görünmek- tedir. Mecliste plân görüşülürken; Aydın, Yalçın, açıkça Japonyayı mi- sal göstermiş, plânlı devrede tüke- tim harcamalarını arttıracak ücret politikasından kaçınılması gerekti- ğini söylemiştir! Getirilen plân, bu alkınma metodunun hedef edinil- diğini anlatmaktadır. Bu teşhisi en açık ve net şekilde koyan, Ge- nel Sekreteri Bülent Ecevit olmuş- tur. Ortanın Solunda tenkit Ecevit, geçen hafta Çarşamba gü- nü yaptığı konuşmada, toprak reformuna yer vermeyen, buna kar- şılık, köyden şehre akım hızlandır- mayı hedef alan, bunu "sanayileş- menin itici gücü" kabul eden İkinci beş yıllık plân ve bu dokümanla bir daha suntan kalkınma felsefesi hak- kli şöyle dedi: — Kentlerde işsizler çoğaldıkça, iş arayanlar, bir ekmek parası uğ- runda en ağır çalışma şartlarına, en düşük ücretlere razı olanlar arttık- ça, yatırımcılar ucuz işçi çalıştır- mak, işçi ücretlerini kırmak, toplu sözleşme düzenine, grev hakkına rağmen ücretleri düşük 1 tutmak im- kânını bulacaklardır. Öylelikle o düşük ücretli, o asgari yaşama düze- yindeki işçilerin cılız omuzlarında ve yalnız halkı değil devleti de sö- YURTTA OLUP BİTENLER mürecek bir avuç sözde iş adamının eliyle sayın Demirelin hayal ettiği "büyük, endüstriyel türk toplumu' kurulacaktır." Plândan ve iktidarın tutumun- dan, asgari ücret üstünde ücret ar- tışlarının durdurulması için her şe- yin yapılacağının, hattâ grev hak- kım kaldırma teşebbüsüne girişile- ceğinin anlaşıldığını ifade eden Ece- vit, Demirelin, Senatoda "biz asgari yaşama seviyesini (hedef alıyoruz" cümlesini kullandığını hatırlattı ve, "— Anayasada belirtildiği gibi, 'insan haysiyetine yaraşır bir yaşa- yış seviyesi” değil, 'asgari yaşama seviyesi. İşte, büyük ( Türkiyeyi, endüstrileşmiş Türkiyeyi yaratacak köylüsüyle, AP İktidarı plânının, Turhan Feyzioğlu ğ "Karakolda doğru söyledi” işçisiyle ve küçük memuruyla yok- sul türk halkına verdiği söz budur. Milli gelirden ancak yüzde 24.5 pay alabilen alt ve orta gelir dilimlerin- deki yüzde 60 nüfusa verdiği söz budur! Fakat, kolay yoldan servet yapmak isteyenlerin, topluma bir şey katmaksızın servetlerine ser- vet katmak isteyenlerin, büyük top- rak sahiplerinin, şimdilik korkma- ları, kaygılanmalar için bir sebep yoktur. Büyük toprak sahibinin bü- tün toprağı elinde kalacaktır. Be- lirli bazı iş adamlarına, başka hiç bir kaynak bulunamazsa, Meclisten geçirilecek plân uygulaması ile ilgi- li kanun uyannca, Sosyal Sigorta- lar Kurumunun sosyal güvenlik fonlarından, yani işçinin yaşlılık, 7