HAFTANIN İÇİNDEN Türkiye değişiyor, beyler! Şon seçimlerde çok kimse, muhakkak ki, seçmene kızmıştır. O kadar basit gerçekleri bir büyük küt- le anlamadı veya bir büyük kütle öylesine iptidai yutturmacalara kandı diye.. C.H.P. elinden gelen gay- retle Ortanın Solunun ne olduğunu, Türkiyenin ihti- yacına niçin onun karşılık verebileceğini anlatmaya çalışırken insanları aptal yerine koyan bir kampanya işletilmekteydi. "Aman dikkat! Eğer C.H.P.'ye oy verirseniz hepimiz komünist oluruz.." sloganı bu kampanyanın parolasıydı ve A.P.'liler diyorlardı ki: Bizi iktidara getirmediğiniz takdirde memleket C.H.P. * T.İ.P. ikilisinin eline geçecektir.. Ama seçmen acaba, kendisine kızıldığı kadar haksız mıydı? Ortanın Solu formülü ortaya geç atıl- mamış mıydı ve T.İ.P. gerçekten, Türkiyeye korkula- cak bir istikbal söylemiyor muydu? C.H.P.'liler Orta- nın Solunun ne olduğunu anlamışlar mıydı ki bunu başkalarına anlatabilşinlerdi? Bizzat kendilerinin ba- zı en akıllıları bir takım şüphelere ve endişelere sa- hip değiller miydi? Bir C.H.P. * T.İ.P. kombinezonu- nun Türkiyeyi, böyle kombinezonların oBulgaristanı veya Çekoslavakyayı götürdüğü akıbete götürmeme- si hiç mi imkânsızdı? Zira komünizm elbette ki "evi- ne geldiğinde kapının arkasında bir yabancı kasket görürsen karının yanında başkası var demektir, sen hemen dışarı çıkıp bir kaç tur atacaksın, tekrar öyle geleceksin" değildir ama, komünizm de komünizmdir ve bu rejim en gerçek çehresiyle dahi gıpta edilecek Ur sistem olmaktan uzaktır Seçimlerden sonra Türkiyede iki grup insan seç- menin davranışını bu unsurlara (bağlamamıştır ve bunlar, onun kolay kandırılır, hep kandırılır bir kütle olduğu hesabıyla kendilerine Ur politika çizmişler- dir. Bu gruplardan biri "Demirel Takımı", diğeri "Feyzioğlu Takımı"dır. Her iki grup ta temel inanç olarak Menderesin bir inancını almışlardır: Ben bu millete aday diye odunu göstersem onu milletvekili seçtiririm! Bu kafayla Demirel, seçimlerde bolluk ve ucuzluk, refah ve huzur vaad ettiği kütlelerin sırtla- rındaki yükü biraz daha ağırlaştırmaktan çekinme- miş, sonra da onun gözü İçine bakarak "Mesele pa- halılık değil, fıkaralık meselesidir" diye inciler para- lamıştır. Belki seçmenin odunu bir defa milletvekili seçmesi kabildir ama bunu bir ikinci defa daha tek- rarlayıp otekrarlamayacağını oOönümüzdeki seçimler gösterecektir. Ya, "Feyzioğlu Takımı"nın halini görüyor musu- nuz? Bu takım bir yerde hatasını anlayıp duramadığı için nasıl, çırpındıkça batıyor ve battıkça çırpınıyor.. Aman yarabbi, bugünkü Feyzioğlunun söylediklerini dünkü Feyzioğlu işitseydi, bugünkü Orhan Öztrağın seviyesiz polemiklerini dünün seviyeli Orhan Öztrağı okusaydı ve Maliye Bakanı Ferit Melen Ç.E.P. mensu- bu Ferit Meleni görseydi oyürekleri hiç burkulmaz olur muydu? Takımın başını çeken Feyzioğlunun Mil- 15 Nisan 1967 MetinTOKER liyet gazetesinde Abdi İpekçiyle giriştiği tartışmanın en sonda, sabırlı ve nazik İpekçiyi bile "Hadi canım sen de.." dedirtecek hale getirmiş bulunması sebepsiz değildir. Feyzioğlu bugüne kadar, yeni girdiği kam- panyada incir çekirdeğini dolduracak tek bir lâf ede- memiştir ve Ecevit Ortanın Solunu inanılmaz başa- rıyla kütlelere anlatırken bütün o takım "benim oğ- lum bina okur.." tertibi hep aynı yaveleri söylemekte- dir: Ulus gazetesinde bir adam v. o marksist görüşler savunuyormuş; Kim dergisinin sahibi C.HP. yayın organları da, ah, bu Feyzioğlunu ve arkadaşları- nı yıpratıyorlarmış! Bu üçlü mucip sebebe eklenen bir yenisi, çamur atma teşebbüsleridir. Bu teşebbü- sün ilk kurbanları, Ortanın Solu politikasının yanın- da yer alan "C.H.P.'nin âkil adamları"dır. "Demirel Takımı" ve "Feyzioğlu Takımı" seçme- ni hep kanan, hep kandırılan bir kütle saymanın ge- tirdiği (zararları (bünyesinde hissetmektedir de "T.İ.P. Takımı" daha mı iyi bir durumdadır? Bir za- manlar Üniversitede bir "yeni rüzgâr" gibi rağbet gö- ren ve ilericiliği, yeniliği temsil ettiği sanıldığı için bol taraftar bulan aşırı solcu parti aynı tarz olmasa bile aynı seviyede yutturmacalara giriştiğinden hızı kesilmiş haldedir. Üniversiteli genç solcu yazarlar- dan o zamana kadar duymadığı bir sesi duyunca bun- dan hoşlanmış, ama sesin tek tonlu bir melodiden başka şey bilmediğini ve herkese kazaska oynatmak tan başka gaye tanımadığını kolay farketmiştir. T.İ.P.'in itibarı devam ederdi, eğer bir tek gün şu bir tek lâfı bir tek yazarı söylyebilseydi: Elbette Türki- yede de bir komünist faaliyet vardır ve elbette ki ko- münizm Türkiyede de bir köprübaşı kurmanın gay- reti içindedir, ama bu biz değiliz! T.İ.P. hep ameri- kan tehlikesine çatmış, gericiliğe çatmış, sömürücülü- ge çatmış, fakat hep "Türkiyede bir komünizm tehli- kesi yoktur. Türkiyede komünist yoktur" edebiyatını yapmıştır. A.P.'nin hep rus tehlikesinden, komünizm tehlikesinden bahsedip Amerikayla ve bilhassa ame- rikan şirketleriyle münasebetlerimizden ve gerici ce- reyanlardan hiç bahsetmemesi gibi.. Türkiye değişmeseydi, Türkiye bundan onbeş yıl önceki Türkiye olsaydı, seneler Türkiyeye bir tecrübe getirmemiş bulunsaydı herkesi kör ve âlemi sersem sanan bu zihniyet belki bir şansa malik bulunurdu. Ama bakınız, nerede Demirelin iki yıl önceki presti- ji, nerede bugün muhatap olduğu -halktan yana mu- hatap olduğu- tenkitler; nerene Feyzioğlu, nerede bugünün zavallı politika esnafı ve nihayet nerede genç üniversitelilerin yüreğini hopla- tan T.İ.P., nerede bugünkü eli kırmızı bayraklı bir takım demagog.. Dünya dönüyor ve e değişiyor. Bu, karam- sar olmamak için bir sebeptir