15 Nisan 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

15 Nisan 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA natçının üslübuna da "aslan payı" vermektedir. Bu bakımdan ele alın- dığı vakit, yeni sinemanın bir kay- nağı daha ortaya çıkmaktadır. Bu kaynak, aynı zamanda Fransadaki "yeni dalga"ya da bir bakıma çıkış noktası olan "alıcı - kalem" görüşü- dür. Fransız yönetmen Alexandre Astruc'ün daha bundan yirmi yıl ön- ce ortaya attığı bu görüş, alıcının -yani sinema omakinesinin- kalem yerine geçmesi, sinemacı tarafından bir kalem kadar rahatlık ve kolay- öngörüyordu. lıkla kullanılmasını Nitekim, yukarıda da görüldüğü gi- bi, sinema tekniğindeki ilerlemeler Astruc'ün bu dileğini, tam değilse bile, bir dereceye kadar gerçekleş- tirmişti. Yeni sinemacılardan çoğu, "el kadar" alıcılarını kendileri yük- lenip -boyunlarına asıp-, filmlerini istedikleri yerde meydana getirmek- tedirler. Böylelikle, eski sinemanın bütün dekor, stüdyo, aydınlatma, akustik... gibi bağlarından 'kurtulan sinema makinesi, yalnızca sinema- cının duygu ve düşüncelerine bağlı kalmaktadır. (Basın A: 20248) — 132 AKİS Çıkışlar gütün bunlar, aynı zamanda, yeni sinemanın geleneksel sinemanın hangi unsurlarına karşı çıktığını da ortaya koymaktadır: Stüdyo teknik- leri, yapma dekorlar, makiyaj, yıl- dız sistemi, geniş bütçeli filmler... Ama yeni sinemanın geleneksel si- nemada asıl karşı çıktığı şey, bu teknik ve mali yönlerden çok, este- tik yöndedir. Bu da her şeyden ön- ce, geleneksel osinemanın klâsik dramatik yapısına karşı çıkıştır. Geleneksel sinemanın bütün çabası, bir hikâye anlatmağa, bir konu düz- meğe yönelmektedir. Geleneksel film, belli bir konuyu ele alır, ko- nunun önemli bir noktasından yola çıkar, konu ilerledikçe ortaya dü- gümler atar, sonra bu düğümleri çözüp hikâyeyi bir sonuca ulaştırır, aynı zamanda "kıssadan hisse" çı- karır. Tâ Aristodanberi temele göre, geleneksel sinemanın dramatik yapısının bir başı, bir or- tası, bir de sonu vardır. Yeni sine- ma en çok bu çemberi kırmakla dikkati çekmektedir. Yeni sinema, hayatin günlük akışı içinde, her- hangi bir noktadan yola çıkmakta, bu akışı bütün tabiiliğiyle yansıt- mağa çalışmaktadır. Bu akış için- de, geleneksel sinemada olduğu gi- bi mutlaka büyük olaylar, önemli durumlar, olağanüstü (davranışlar yer almamaktadır. Tersine, günlük yaşayışta en çok rastlanılan küçük langıç noktası gibi, kahramanın ha- yatının herhangi bir noktasıdır. Yeni sinemanın geleneksel dra- matik yapıyı altüst eden bu tutumu ele alındığı vakit, ortaya yeni kay- naklar çıkmaktadır. Bu kaynaklar da, kendileri de yeni sinemadan ön- ce yeni sinemayı yaratan ve yaşlan şimdi oldukça geçkin olmakla bir- likte bu çeşit sinemanın en önemli eserlerini ortaya koyan Michelange- lo Antonioni ile Resnais'dir. Nasıl Eisenstein'ın "Potemkin'iyle -1925- birlikte sinema eski sinema olmak- tan çıkmışsa, Orson Welles'in "Yurt- taş Kane"inden 4941- önceki sinema ile sonraki sinema nasıl birbirinden ayrılmışsa, Oo Resnais'nin "Sevgilim Hiroshima" sı -1959- ile Antonioni'- liyen filmlerinden sonra sinema ar- tık eski sinema değildir. 15 Nisan 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: