AKİS yanın değişmesi, sinemanın değişmes savaştan sonraki Savaştan sonraki dünya, top- tancı düzenden demokratik düzene; soğuk savaştan barış içinde yanya- na yaşamağa; iki blokta kutuplaş- maktan blokların dağılmasına; bü- yük, fakat eskimiş, yaşlı ülkelerin egemenliğinden küçük, fakat canlı, genç ülkelerin ağırlıklarım duyur- malarına; komünist - kapitalist ça- tışmasından gelişmiş - gelişmemiş ülkelerin çatışmasına yönelmektey- di. Bir yandan da yirmi yıllık kısa süre içinde nükleer çağ, uzay çağı, -bir de sinema yönünden önem ta- şıyan- televizyon çağı, peykler yar- dımıyla haberleşme çağı gibi, büyük teknolojik gelişmeler yer alıyordu. nema, bu değişikliklere para- lel Gs savaştan sonra köklü dönüşümlere uğradı. Her şeyden önce, sinema, birkaç büyük ülkenin tekelinde olmaktan çıktı. İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar za- man zaman üç büyüklerden -Birle- şik Amerika, Fransa, Sovyetler Bir- his veya üç küçüklerden -Almanya, İtalya, İngiltere- birinin ya da bir- kaçının egemenliğinde geçen sine- ma tarihi, savaştan sonra bağımsız- lığına kavuşan hemen her ülkede gelişti, hattâ yeni ve a ulusal sinemalardan çoğu s sana- tında eski, büyük amman da- ha büyük başarı göstermeye başla- dılar. Nitekim savaşın sona erme- siyle birlikte İtalyada yenigerçek- cilik akımıyla dikkati çeken ilk u- lusal sinemayı (Meksika, Japonya izledi. Doğu Avrupa ülkeleri ve İs- veç bunlara katıldı. Son olarak Lâ- tin Amerika ülkeleriyle, yakın zama- na kadar sinemaya kapalı kal- mış olan Afrika ülkeleri bunları iz- ledi. Uluslar arasındaki sinema alış- verişi -ticaret ve kültür alışverişi o- larak- büyük bir hız ve gelişme gös- terdi. Sayıları her yıl biraz daha ar- tan uluslararası festivaller, en uzak ve küçük ülkelerin bile seslerini du- yurabilmelerini sağladı. Başlangıç - ta büyük ülkelerin sinemasını ada- makıllı sarsan televizyon, gerek te- levizyonda film, gerekse televizyon filmi yoluyla osinemanın dağıtım, teknik ve estetiğini büyük çapta et- kiledi. Hepsinden önemli ve hepsi- nin sonucu olarak, sinema kültürü gün geçtikçe daha yaygın hale gel- meğe başladı, Bunun sonunda sine- ma, bir yandan gittikçe daha çok sayıda genç sanatçının anlatım ara- 15 Nisan 1967 cı olduğu gibi, bir yandan da bu genç sanatçıların çalışmalarını bes- liyebilecek yetişmiş bir seyirci top- luluğu ortaya çıktı. Sinema tekni- gindeki bazı ilerlemeler de yeni si- nemanın eh kolaylaştırdı. Meselâ film duy; artması, sinema- cının dışarda, içerde, her çeşit ha- va şartında, aydınlatmaya fazla bağ- lı kalmaksızın çalışmasını sağladı. Son derece küçük, hafif alıcıların yapılması sinemacıya büyük bir ra- hatlık, hareketlilik getirdi. Ses al- ma araçlarının gelişmesi, seslendir- meyi bir sorun olmaktan çıkardı Kaynaklar yeni sinema, geleneksel sinemaya karşı çıkıyordu ama, bu durum yeni sinemanın kendinden önceki si- nemanın zengin tecrübesinden ya- rarlanmasına egel olmadı. Özellikle yeni sinemanın en büyük niteliği o- lan gerçekçiliği, sinemada daha ön- ceki bütün gerçekçi akımlardan un- surlar almaktadır: Dziga Vertovun, sinemaya aykırı saydığı bütün un- surları bir yana atıp, alıcısını so- kaklarda, fabrikalarda, okullarda, evlerde, alanlarda gezdirerek çalış- tırmasından meydana gelen 1920- lerin "Sinema - Gözü bunlardan biridir. Sovyet sinemasının, çevresi- SİNEMA ni değiştirmek için tabiatla müca- dele eden ve çevresiyle birlikte ken- disi de değişen insanı anlatan En çekçiliği bir başkasıdır. Yalnız ken- di toplumlarım değil, yeryüzünün bütün toplumlarım ilgilendiren bel- libaşlı sorunları insancıl bir açıdan ele alan, bu sorunların mutlaka çö- zülmesi gerektiğine seyircileri kan- dırmağa çalışan ingiliz belgeci oku- lu bir başka kaynaktır. Bu sayılan gerçekçi akımların tecrübelerini sa- vaş-Öncesi, Savaş-içi ve savaş-sonrası italyan toplumunun yaşayışına uy- gulayan italyan yeni - gerçekçiliği yine bir başka kaynaktır. Televizyo- nun, günlük ,gerçekleri, meydana geldiği anda, "dumanı üstünde" ve- ren tekniği, savaş - sonrasının orta- ya çıkardığı yeni bir kaynaktır. Ver- tovun "Sinema Göz"ünü, televizyo- nun tekniğini, “röportaj film" ile "etnografik film" çalışmalarını bir- leştirerek 1960'larda ortaya çıkan "sinema - gerçek" de yeni bir kay- naktır Yeni sinema, gerçekçiliğe ayır- dığı bu Önemli yerle nesnel -objek- tif- bir nitelik göstermektedir. Ama bu kuru bir gerçekçilik değildir; çünkü sanatçının görüş ve duyuşu- na da üyük bir yer ayırmakta, sa- (AKİS: 136) 33