SOSYAL HAYAT kanı Lemis Akurgalın belgelere da- yanarak yaptığı konuşma. Mısırda- ki aile plânlamasının, milli bir ko- mitece ele alındıktan sonra, büyük çapta devlet yardımıyla daha çok gönüllü kuruluşlara devredildiğini göstermektedir. Özellikle Kadınlar Federasyonu veya Müslüman Ka- dınlar gibi kadın dernekleri, ko- nuyu ele alarak, bütün yurtta ör- gü denmektedirler. 1955'te Mısırda aile plânlaması ile ilgili 8 klinik ol- duğu halde, 1965'de klinik sayısı 98'e çıkmıştır. 1967'de ise 2000 mer- kezde aile plânlaması uygulaması- na geçilmiştir - İçten konuşanlar W ashington Restorandaki toplantı akşamın geç vakitlerine kadar sürdü. Üüheriidi Kadınlar Anka- ra Şubesi üyeleri, masa çalışmala- rıyla yetinmediklerini, gecekondu mahallelerinde yaptıkları çalışma- larla da ispat ettiler. Aynı hafta içinde Dernek, bu konuda 26. halk toplantısını düzenledi. Saimekadın AKİS Ortatepe İlkokulunda yapılan bu toplantıya 500'e yakın kadın katıldı. Lemis Akurgal, Demet Işık ve Ece Tuncay konuyu anlattılar ve teknik yönünü de projeksiyonla dile getir- diler. Bu toplantıda konuşanlar yal- nızca dernek üyelerinden ibaret de- ğildi. Dizlerinde, ellerinde ve karın- larında çocuk taşıyan birçok anne, dertlerini, tecrübelerini gerçekçi bir görüşle anlattılar ve "8 korunma metodu"nu dinlerken yetkililere il- ginç sorular yönelttiler. Biz de bilelim.. Bundan bir süre önce bazı şahıslar tarafından, "İs- lâm Devleti Anayasa Tasarısı" ve “Müslümanlığın Ölüm Kalım Meselesi" adlarını taşıyan, muntazam ba- sılmış iki broşürün gazetelere ve değişik adreslere gönderildiği bilinmektedir. Türkiyede şer'i devlet is- tiyenlerin -sayıları az da olsa- mevcut olduğu kimse- nin meçhulü değildir. “Demokratik rejimlerde, bazı ölçülere göre en ileri sayabileceğimiz toplumlarda bile, en geri eğilimlerin yaşıyabildiği, geri eğilimlile- rin -sayıları az da olsa- mevcut olduğu da gözönünde kurumlarını yerine oturtama- mış bir demokrasi ortamı içinde, eğitimden yoksun, dünyadan habersiz geniş halk kitleleri arasında, aza- lacak yerde çoğaldığını düşünmek de hayret uyandı- rıcı bir şey olmasa gerektir. Hele, bu geniş halk kitle- lerinin, politikacıların oy avcılığı sayesinde nasıl kan- dırıldıklarım ve geçim sıkıntısı bunalımı altında ne derece şaşkın ve çaresiz hale geldiklerini düşünecek olursak, mesele bütün açıklığı ile meydana çıkar. Bugün, yalnız uzak köylerde değil, büyük şehir lerde, şuracıkta, başkentin kenar mahallimfide bile gözden kaçmayan kontrolsüz kuran kursları, Türki- yenin geleceğini belirli maksatlara göre hazırlıyan, vadeli, geniş bir programın uygulayıcısı olarak faaliyet halindedirler. Bu iri ye Ee hocalı kurumlan, çeşitli gerici y yanlış dini yayınlar ve bütün bu alanlarla lgili çeşitli ticari a- lışveriş ile bugün memleketimizde, sömürücü ve al- datıcı bir din anlayışı üzerine kurulmuş yepyeni bir endüstri doğmuştur. Devlet, bütün imkânları ile bu endüstrinin hizmetinde görülmektedir..Okumak isti- yen köy gencinin, imam-hatip okullarına gitmekten başka umudu yoktur. Köyde refaha kavuşmanın en emin yollarından biri, kuran rl açmaktır. vallı halka gelince, onun da tek umudu, başkaları maddi refah peşinde koşarken, "maneviyat hikâyele- ri" ile oyalanmaktır. Çoluk çocuğunu doyuracak top- rağa sahip değildir. 'Toprağı bulsa tohumu yoktur, gübresi yoktur, âlet ve edevatı yoktur. İş yapacak ol- sa, kredi bulamaz. İyisi mi, din yolunda itibar kazan- 28 maya uğraşır. Hocaya sorarsanız, bütün köy halkı sa- bah-akşam dua etmesini öğrendiği zaman, tarlalar kendiliğinden yeşerecektir. İşte bu ortam içinde bazı şahısların, geri fikirle- rini, geri eğilim Ve niyetlerini temiz ve muntazam basılmış broşürler halinde halka duyurmaya çalışma- larına şaşmak mümkün değildir. Hattâ ben, broşürle- ri imzalamadıklarına dahi şaşıyorum. Şaştığım bir- şey daha var: Hani şu, memleketi aşırı akımlardan kurtarmak istiyen, kırmızı sokak lâmbası altında gi- tar çalmayı komünistlik olarak ilân eden, bugünkü düzenin aksaklıklarım belirtmeyi görev bilenleri -anayasa düzenine karşı çıkarak- ihtilâl hazırlamakla suçlayan anayasa tefsircileri ve yetkili devlet büyük- lerimiz nasıl oluyor da, yeni bir anayasa tasarısı ha- zırlıyan bu kimselerin, bugünkü devlet düzenini boz- maya yeltenen hareketlerini duymazlıktan geliyor- lar? Komünizmle mücadel il dernek kurmak şeklin- de kabul eden düzen düşkünleri, yine, nasıl oluyor da, bunlara karşı örgütlenmeyi akılla; arına getiremi- yor ve hattâ hattâ, bu gibi teşebbüsleri küçümsemek- le de yetinmeyip, bunları âdeta müsamaha ile karşılı- yorlar? Şaşıyorum; kırk yıllık CHP'yi bile fazla sola kayma tehlikesinden koruma endişesini duyacak ka- dar titizlik gösterenler, Islâm devleti kurma beyan- nameleri dağıtılırken, böyle açık bir anayasa ihlâli teşebbüsü karşısında nasıl oluyor da susuyorlar, ata- türkçülüklerini ilân etme lüzumunu duymuyorlar? Dünyanın birçok ülkesinde ne miktar komünist bulunduğu, tahmini de olsa, bilinir. azır, "Teme ve Hürriyetleri oruma Kanun Tasarısı" TBMM'ne getirilirken, Türkiyede aşırı akımların sağ- dan mı, yoksa soldan mı daha kuvvetle estiğini, han- gi kanun dışı akımın daha fazla örgütlendiğini, bun- ların bugüne kadar ne gibi teşebbüslerde bulund larını ve yine, bugün Türkiyede, tahminen, ne miktar komünistle ne miktar nurcu, Süleymancı, ticani, üm- metçi ve saire bulunduğunu bilmekte fayda vardır. Gerçek tablo ve bugünkü mücadelenin içyüzü, öyle sanıyorum ki, o zaman bütün çıplaklığıyla ortaya çı- kacaktır Jale CANDAN 15 Nisan 1967