TİYATRO Paris 1967 gubat başlarında Paris, altmışa yakın çeşitli tiyat- 5 rosuyla, tiyatroseverlere göz alıcı bir manzara su- nuyor. Bir yanda, geçen mevsimin, hattâ daha önceki mevsimlerin sürüp giden başarıları: "Budala", "Üç Kızkardeş", "Sassafras dallarında rüzgâr" ve lones- co'lar... Bir yanda, bu mevsimin "yüzüncü"yü aşmış veya aşmak üzere olan oyunları: "Marat - Sade", Sa- unders'in yer bulmaya imkan olmıyan "La Prochaine fois je vous la chanterai"si... Bir yanda da eski başa- rıların -veya başarısızlıkların yerini alan yepyeni o- yunlar... Bunlara her akşam oyun değiştiren Come- die - Française'ın, T.N.P.'nin ve şimdi Theâtre de Fran- ce adını alan eski Odeon'un repertuvarlarındaki eser- leri, müzikalleri, revüleri ve Kabare Tiyatrosunun ye- ni bir şekli halinde gelişmekte olan Kahve Tiyatrola- rının oyunlarını eklerseniz, kısa bir süre için Parise gelenlerin, hattâ Pariste oturanların hangi tiyatroya gideceklerini nasıl şaşırdıklarını kolayca tasavvur edebilirsiniz. Bu tiyatro ve oyun bolluğu içinde dikkati çeken bir nokta, Paris sahnelerini yabancı yazarların kap- lamış olmasıdır. Bir derginin yayınladığı tabloda, Pa- ris tiyatrolarında sahneye konulan 35 Fransız oyunu- nun yanısıra 27 nu oyun yer alıyor. Üçte ikinin de üstünde bir'rakam... Buna bakınca, bizde sayısı yıl- dan yıla artan' ye yabancı oyunları bu nisbetin çok altına düşüren yerli oyunun gösterdiği gelişme daha bir önem kazanıyor Paris Giyme arının bu kadar çok yabancı oyun oynamalarım, tiyatro sanatının da kendini kurtara- madığı modanın etkisinde arayanlar var. Pek sanmı- yorum... En güç-beğenir oldukları fikir ve sanat ala- nında fransızlar sırf modaya uymak için, yabancı o- yunları kolay kolay sahnelerine çıkarmazlar. Çıkar- salar bile bu ölçüde aşırdığa düşmezler. Böyle yapı- yorlarsa, oynadıkları, yabancı oyunlarda, çağımızın sanat anlayışına göre gerçek bir fikir ve sanat değeri, yeniliği buldukları içindir. Dünya sahnelerinin reper- tuvarlarına bir göz atmak da bunu anlamıya yeter. Fransız tiyatrosu, Anouilh'dan bu yana, bulvar tar- zının zaman, zaman tekrar parlayan yıldızı bir yana, duraklama demeğe dilim varmıyor ama- bir bekleyiş içindedir. Bu yabancı oyunlar arasında Çekhov, Dostoyevs- ki, Gogol gibi Pitoefllerin vaktiyle tanıtıp sevdirdiği, Barsacg ve Sacha Pitoefin de hazır buldukları zemin üzerinde geliştirdikleri (klâsik rus oyunları genişçe Ur yer tutuyor. Bunlara yenileri de katılmış. Meselâ Comedie - Française, Soukhovo - Kobyline adında bir yazarın "Kreçinskinin Evlenmesi" adlı bir komedisi- ni, Leningraddan bir rejisörle dekoratör getirterek, sahnesine çıkarmıştır. Ama şu sıralarda Paris tiyatrolarında oynanan yabancı oyunlar çoğunlukla ingiliz oyunlarıdır. James Saunders'in, yukarıda adım andığım oyunundan baş- ka iki küçük oyunu daha Lutece tiyatrosunda oyna- nıyor. Pinter'in "Dönüş"ü, Osborne'un "Dinlenemiye- cek tanıklık"ı ve Ann Jellicoe'nun "Le Knack"ı. Ayrı- ca Shakespeare'in VI. Henry'si Theâtre de France'ın, rden'in "Domuzlar gibi yaşayacaksınız" adlı a .P'in repertuvarında. İtalyanlar Gozzi, Goldoni ve Pirandello ile, almanlar da Georg Kaiser -"Şafaktan Geceyarısına"-, Peter Weiss -"Marat -Sa- 32 Lütfi AY de"- ve Tankred Dorst'la -"Duvarların Önünde"- üçün- cü sıradalar. Amerikalılara gelince, onların bu sıra Paris afişlerinde pek adları görünmüyor Bunca oyun içinde -ve on günde- görebildiğim se- kiz oyundan biri, pek merak ettiğim "Marat - Sade" oldu. Peter Weiss'ın Saran Bernhardt'da oynanan oyunu, Jean Tasso'nun rejisiyle görülmeğe değer bir temsil, daha doğrusu bir sahne gösterisi. Üç saat, bir yığın akıl hastasının, dev cüsseli erkekler tarafından oynanan- rahibelerin tokmak gibi tepelerine inen haçlarıyla ve sahne müdürünün kamçısıyla zor zapte- dilen yüzlerce delinin çığlıklarını ,bu arada da Marki de Sade ile Marat'nın, İhtilâl konusunda söylenmiş ve yazılmış olanlara pek yeni bir şey katmıyan, o şan- gırtı, şungurtu ve patırtı içinde yansı da güme giden tartışmalarım dinliyoruz. Nihayet, Charlette Corday, banyosunun içindeki Marat'ya hançerini saplıyor ve bu düzenli şamata sona eriyor. -Rejinin büyük başa- rısı, delilerin dünyasını, Charenton tımarhanesinin bütün sefaletini -ve fecaatini- aksamıyan bir kitle oyu- nu içinde yansıtması: Marat'yı oynaman Michel Vi- told'a gelince, o, aylardanberi bağırmaktan kısılmış sesiyle -ve hayli semizlemiş fiziğiyle- eski dinamik oyununu anyanlan hayal kırıklığına uğratıyor. Dostoyevskinin Atelier'de devam eden "Budala"- sı, bir beyaz rus olan Barsacg'ın bütün bilgisine, tec- rübesine, Catherine Sellers -Nastasia-'in de çekici oyu- nuna rağmen, çok "fransız" kalmaktan kurtulamıyor. Oyunun en başardı yönü, Prens Mişkin'de Philippe Avron'un, Rogojin'de de Charles Denner'in güçlü kompozisyonları. Madeleine Robinson'un, Saint-Georges tiyatrosun- da yeni başlıyan ve ayrılık teması üzerine yazılmış üç kısa oyunda -Jules Renard.F. Billetdoux ve A. Rous- sin'in oyunları- çizdiği üç ayrı kadın karakteri, prö- miyer gecesinin olumlu tepkisi yanıltıcı olmazsa, bu ünlü sanatçıya yeni bir başarı sağlıyacak gibi görü- nüyor Gördüğüm oyunlardan, kendi tarzları içinde, tam başarıya ulaşanlar, özleri kadar şekilleri ve oynanış- larıyla da gerçek değer taşıyanlar, öyle sanıyorum ki Obaldia'nın "Sassafras dallarında rüzgâr"ı ile Piran- dello'nun "Kendini bulmak" diye (o çevirebileceğimiz "Se Trouver"si ve Ionesco'nun "Kral can çekişiyor"'u Obaldla'nın hoş bir western parodisi plan oyununa Michel Simon; lonesco'nun beşeri yönüyle kalıcı tra- jedisine de Jacgues Mauclair, nefis kompozisyonla- rıyla çok şey kazandırıyorlar. Pirandello'nun, sahne hayatı ile özel hayatını aynı gerçeklikle duymak ve yaşamak isteyen nn aktrisin düştüğü ruh ve duygu bunalımına ayna tutan ince Oyununu da Delphine Seyrig, Paris mele im şimdi bu en çekici ve zarif kadın sanatçısı, aynı incelikle, zekâ dolu bir oyunla süslüyor. Son olarak bizim Coşkun Tunçtandı -Paristeki adıyla Georges Daniel'in- aylardanberi Chaptal tiyat- rosunun afişinden inmeyen "Godot'yu beklerken" re- jJisinin kazandığı başarıyı belirtmek isterim. Coşku- nun o garip görünüşlü Beckett kişilerine kazandırdı- ğı sıcak ve beşeri ifade, bu eski oyuna bir yenilik, bir aydınlık kazandırıyor. Parislileri bu oyuna yaklaştı- ran, çeken de galiba bu oluyor. 18 Mart 1967