YURTTA OLUP BİTENLER deki bu güvensizlik yeni de değil- dir. Gerçi rektörlük meselesi söz konusu olunca bu, açıkça ortaya konulmuştur ama,, daha önce cere- yan eden bir başka olay, Üniversi- te öğretim üyelerinin Karataşa da- ha o günlerden cephe almalarına se- bep olmuştur. Olay, 1965 yılı sonla rında hazırlanmış olan bir kanun teklifi o sebebiyle patlak vermiştir. Şaban Karataş, o zamanki Rektör Osman Okyarı da ikna ederek, ken- di kafa yapısındaki bi kişi ile bir- likte yeni bir teklifi hazırla- ER Üniversite kurullarından geç- eden ve amerikalı profesörlere danışılarak ri söylenen bu tasan, Milli Eğitim Bakanlığına Üniversite Giaindali hazırlanılmış gibi takdim edilmiş, ancak Üniver- sitedeki 67 öğretim üyesi ve yardım- cısının, Bakanlığa başvurmaları üze- rine bunun "çok özel" bir kanun teklifi olduğu anlaşılmıştır. Pro- fesör, doçent, asistan ve öteki öğ- retim (görevlilerinden müteşekkil -57 imzalı bu bildiriden sonradır ki Bakanlık da teklifi incelemiş ve ile- ri sürülen "Anayasaya aykırılık" id- dialarını haklı görmüştür. Halen Milli Eğitim Bakanlığında bulunan 10 sayfa ve 47 maddelik bu kanun teklifi gerçekten çok ilginçtir. Bir kere tasarıda, 1967 e . tam özerkliğe kavuşması daha önce ka- bul edilen ve Üniversitenin kurulu, şuyla ilgili 6990 sayılı kanunun kap- samına alınan kararın ertelenmesi ve tecrübe devresinin devamı isten- mektedir. Ayrıca, Üniversitenin bir "mütevelli 'heyet” tarafından yöne- timi oOöngörülmekte ve bu heyete rektör tâyininden (o başlayan geniş yetkiler, verilmektedir. e Mütevelli heyet üyelerini seçecek komitede AKİS Erzurum Üniversitesi Cadı kazanı Doğu Anadoludan dört belediye, baş- kanının da bulunması hükmü, Üni-" versiteye politik bir takım faaliyet- lerin girmesini osağlıyacaktır. Ayrı- ca, mütevelli heyete girecek "kişiler- de aranan nitelikler de kesin olarak belirtilmemiş, ancak, "başarılı hiz- metleri görülen türk vatandaşı" şar- tı konulmuştur. -"Başarılı hizmet" sözüyle, herhalde, AP'ye hizmet kastedilmektedir. Anayasa, üniver- site öğretim üyelerine, rektörleri kendi aralarından seçme hakkını ta- nıdığı halde, bu kanun teklifinde rektörün dışardan, "iyi karakter sahibi" kimseler arasından da seçilebileceği kabul edilmektedir. Tasarı, akademik kurul ve or- ganlara da herhangi bir yetki tanı- mamaktadır. Bu organlar sadece bi- rer örn organ olarak kabul e- dilme Dikenli Tollu ÖZ olarak, Atatürk Üniversitesin- deki birçok öğretim üye ve gö- revlisinin bu konudaki görüşleri kendileri tarafından şöyle tesbit e- dilmiştir: "Bazı devletlerin Orta Do- ğudaki çıkarları icabı, bunların po- litik faaliyetlerine m olabile- ece Atatürk Üniversite- sinde uygulanacak özel bir kanun tasarısının memleket için faydalı o- lacağına kani değiliz. Bizleri bu dü- şünceye sevkeden sebep, amerikalı- ların böyle bir tasarının hazırlan- ması için gösterdikleri âzami gay- ret ve muhtelif cephelerden yaptık- ları baskıdır. Kendileri ile yapılan sekiz yıllık işbirliği edrübeiiz, a- merikalıların. Üniversitenin geliş- mesinde faydalı olmadıkları nokta- sındadır İşte bu ve buna benzer sebeplerle- dir ki, Erzurum Atatürk Üniversite- sinde Şaban Karataşa karşı beliren güvensizlik ve tepki, çeşitli olaylar- la gelişerek devam etmektedir. Bu- na rağmen, Prof. Karataşın rektör- dük sevdasından vazgeçmeyişi, her- halde sadece, memlekete olan aşırı 1 aşkından ileri gelse gerektir! r keresinde, halen Üniversite- de Rektör Vekili bulunan Prof. Ali Ertuğruldan izin alma lüzumunu dahi duymaksızın, sırf bu işlerin peşini kovalamak için Ankaraya ge- len Karataşın bir an için rektör ola- bileceği düşünülse bile, "amerika- lıların özel adamı", “nurcu w aşırı sağcıların Doğudaki akıl hocası" söylentileri (o devam ettiği sürece, Şaban Karataşın, oturacağı koltuk- ta uzun zaman kalabileceği sanıl- mamaktadır, Hattâ, Faruk Sükanın has hemşehrisi, AP'nin Erzurum Ü- niversitesindeki mutemed adamı ol- masına rağmen... 18 Mart 1967