Çaresi var! Politik çıkmazlar yaratmakla' vakit geçiren, milletin seçtiği ve Anayasanın yalnızca ( işlerine gelen taraflarını alıp diğer taraflarını, güçleri yettiği oranda, çiğnemeye yeltenen hükümetler oldukça, po- litik olayları sosyal olaylardan ayrı tutmak, oturup- kalkıp, sadece politika ile meşgul olmamak mümkün değildir. Gerçi politika ile meşgul olmak her Vatan- daşın hakkıdır ve hiç olmazsa, politik olayları, seçim- lerde isabetli oy kullanacak veya kullanmış olduğu oyun sonucunu görecek kadar izlemek görevidir. An- cak vatandaşın, işini-gücünü bırakıp, endişe ile gazete ve radyoları izlemesi, "acaba sabaha ne olacak?" di- ye kara kara düşünmesi, bu yüzden normal gündelik işlerini yapamayıp, herhangi bir yarınına girişeme- mesi, siyasi havanın yatışmasını beklemesi çok kö- tüdür. Dalın da kötü olan, Anayasanın kendisine ver- diği özgür düşünme ve düşündüklerini özgür şekilde anlatabilme hakkından kendisini yoksun hissedip, ço- cukları ve kendisi için devamlı bir endişe içinde ya- şamasıdır. Hele, bir kimsenin, rahat yaşamak için fi- kir ve kanaatlerinden fedakârlık etmesi veya susması gerektiğine inanması, bunu akıllılık sayıp, konuşma- sı gereken yerde susması veya tam tersi, baskıya di- renip, baskıya karşı koyup, hapislerde sürünmeyi, ço- luk çocuğunu perişan etmeyi göze alması bir toplum için sıhhatli bir durum değildir. Böyle bir toplumda işlerin görülmesi mümkün olmadığı gibi, en sade vatandaştan en yüksek mevki- lerde bulunan sayın kişilere kadar toplumun bütün fertlerinin tedirgin olduğu, sosyal gelişmenin hızını yitirdiği, ekonomik düzenin iyileşecek yerde sarsıldı- ğı kalkınma çabasının bir yana itildiği ve o toplu- mun yerinde saydığı bir gerçektir. 27 Mayıs Devriminden sonra Türkiyede, hiç ool- mazsa rejim buhranının sona erdiğini, ekonomik ve sosyal olayları çözüm yollarıyla birlikte ele alan, sos- yal devlet nizamını kurup, somürücü zihniyete, özgür- lükleri yok edecek teşebbüslere set çeken 1961 Anaya- sası ile yepyeni bir döneme girildiğini düşünmek pek âlâ mümkündü. Nitekim, bütün güçlüklere rağmen, askeri idarenin, serbest seçimlere imkân vermesi ve bundan sonra kurulan koalisyon hükümetlerinin, çe- şitli ekonomik imkânsızlıklar ve ihtilâl sonu krizle- rine rağmen, rejimi yerleştirme, ekonomik ve sosyal sorunlara doğru yönelme konusunda o gösterdikleri başarı, vatandaşa bir süre nefes alma, özgürlüğünü hissetme ve yarına güvenle bakma cesaret ve umudu- nu kazandırmıştı. CHP'nin hakim olduğu koalisyon hü- kümetlerine, sonradan CHP'nin bağımsızlarla kurdu- gu ve "azınlık hükümeti" diye adlandırılan hükümetin yönetimindeki devreye bir bakılacak olursa, plânlı ekonomik çalışma alanında ve işçi hakları gibi çok önemli sosyal konularda küçümsenemiyecek işlerin renkli, klâsiktir ama, hepsinin bo- yu çok kısadır. Sarı ve 'portakal renginin bütün tonları o özellikle modadır. Bu renkli tayyör ve man- tolar, renkli çoraplar ve renkli a- 30 yakkabılarla beraber giyilmektedir. Beyaz eşarp, kapalı beyaz sveterler- reli, le giyilen lâcivert mantolar çoktur. Ayrıca açık renkli, kısacık boylu, e- teğe doğru gittikçe evaze olarak a- yapıldığı, toprak e gibi ana dâvalara da el atıl- a görülür. CHP'nin o zamanki en büyük şanssızlığı- , Mecliste yeteri kadar oya sahip olmaması ve Mec- lislerdeki üyelerinin, gerçekte, tümü ile, örneğin top- rak reformu gibi köklü bir dâvanın ve öteki büyük reformların gerektirdiği cesaretten yoksun bulunma- ları teşkil etmiştir. Nitekim XVIII. Kurultayın Orta- nın Solu politikası ve kadrosu ile bu cesareti ve güç- lülüğü memlekette büyük bir umut ışığı olarak orta- ya atması, CHP Meclis gruplarında derhal tutucu bir ekibin harekete geçmesine yol açmıştır. e Türkiyeyi, aşırı akımlara kapılmadan, ekonomik ve sosyal dert- lerinden kurtarmaya, bir defa daha tarihi görevini yerine getirmeye çalışan CHP, bu defa da, kendi Mec- lis gruplarında mukavemetle karşılaşmıştır. Türk milleti, AP'yi, kuvvetli bir hükümet kuracak şekilde iktidara getirirken, onun, şu veya bu yoldan ekonomik dertleri çözümleyebileceğine inanıyordu. İ- ki yıllık iktidarı sırasında ciddi hiçbir konuya el ata- mıyan ve geçici, gündelik tedbirlerle dahi ekonomik istikran devam ettiremeyip, kısa süre içinde, daya- nılmaz bir pahalılık yaratan tecrübesiz AP İktidarı, bugün, birdenbire 1960 öncesine doğru kaymış, düşün- ce özgürlüğünü boğacak ve Türkiyenin gitgide bozul- maya mahküm ekonomik durumunu dikkatlerden uzak tutma amacını güden baskı kanunları peşine düşmüştür. Üzülerek söylemek gerekir ki, AP İkti- darı bugün, bu yolda yalnız görünmüyor. Başbakanın Anayasamız hakkında inanılmaz beyanlarına yakın beyanlarda bulunan bazı'sorumlu mevki sahipleri ve bazı tanınmış CHP'liler, hiç şüphe yok ki, bu tutucu Anayasa ile bağdaşmıyan zihniyetin dayanağı haline gelmişlerdir. Vatandaş bugün, yarın ekmek bulup bulanın aca- gı kaygusu içindedir. Ama en büyük ıstırabı, yedi yıl sonra kendisini birdenbire 1960 öncesinde buluver- mesidir. Ancak durum, sanıldığı gibi, 1960 öncesinden daha fena değildir. Gerçi o zaman birlik halinde bir CHP vardı ye bugün CHP bu beraberliği göstereme- mektedir ama, gerçek birlik, fikir ve ülkü birliğidir. Bugün CHP içindeki mücadeleye, geleceğin müjdecisi olarak bakmak gerekir. Çünkü CHP'lilerin büyük ço- gunluğu bugün, memleketi refaha kavuşturacak eko- nomik görüşler ve sosyal adaleti sağlıyacak bir ülkü birliği etrafında toplanmaktadır. Eğer azınlık hü- kümeti sırasında bu birlik olsaydı, örneğin toprak kündü. Bu bakım- umutsuzluğa kapılmak yerine, memleketseverlerin bu,ülkü etrafında genel seçim- lere hazırlanmaları gerekir. İş, önce CHP teşkilâtına, sonra da millete düşmektedir. CHP'yi önce ayıklamak, sonra da iktidara getirmek, ufuktaki tek umuttur! Jale CANDAN çılan bol mantolar ve renk renk ka- eköseli pelerinler de çok mo- dadır. Bu pelerinler de romantik erkek tipi tayyör modasını tamam- lamaktadır. 18 Mart 1967