Haftanın İçinden Biraz Vize konusunda bugünlerde umumi efkârda açılan tartışma, sistemimizin aslında bir büyük meselesi- ni ele almış bulunuyor. Maliye bakanlığının getirdiği ve getireceği tasarılarla 5 yıllık plânın muhtaç olduğu maddi imkân sağlanacak mıdır, sağlanmayacak mıdır, bu bir sorudur. Tartışma da bunun üzerinde döner gö- rünmektedir. Ancak bu işin dış manzarasından ibaret- tir. Başbakanın, İstanbuldaki basın toplantısında çok açıkca bildirdiği gibi "Maliye Bakanının görevi, plâ- nın iç finansmanını sağlamaktır." Bu demektir ki, fi- nansman imkânsızlığı dolayısıyla plânın sekteye (ouğ- ratılması bahis konusu değildir. Maliye Bakanı kendi kafasında bir sistem kurmuştur. Bu sistemle Plânla- ma Teşkilâtının lüzum gösterdiği parayı (o bulabileceği kanaatindedir. Tasarısı evvelâ Hükümette, sonra Mec- liste görüşülecektir. Teknik yetkililer görüşlerini | bil- direcelerdir. Hesap ve kitap yapılacaktır. Gerçekten, bu nisbetlerle plânın iç finansmanı sağlanırsa ne âlâ.. Yok, Maliye Bakanının aşırı bir iyimserliğe kapıldığı meydana çıkarsa, gerekli ayarlama mutlaka o yapıla- caktır. Her halde, milletimizin mutluluğunun tek ger- çek vasıtası olan plânın uygulanması geri okalmaya- caktır. Bu yolda, diğer masrafları kısmaktan milleti daha fazla fedakârlığa davete, gerekli her tedbir alı- nacaktır. Bunun, demokratik yoldan yapılamayacağı- na inananlar yapılabileceğini göreceklerdir. Zaruret açık ve inandırıcı şekilde izah olunduğunda, Parlamen- todaki iktidar ekseriyeti sorumluluğunu (o bilmezlikten gelmeyecektir. Zira bu, mutluluğumuzla birlikte — de- mokrasimiz için de hayat memat meselesidir. mi efkârda açılan tartışma, daha ziyade Hü- kümetin temel felsefesini alakadar etmektedir. o Vergi- ler, hangi maksat göz önünde tutularak konulacaktır? Mesele burada düğümlenmektedir. Hükümet, politikasını bir mali politika olarak gördüğünü ka olarak ele alınmasını ve sosyal adaletin vergilen- dirme suretiyle tahakkukunu istemektedirler. Bunlar, sosyal tabakalar arasındaki farkın büyük (o servetlere ağır vergiler konulması suretiyle azaltılması ve bir denge yaratılması taraftarıdırlar. Hükümetin Başkanı bunun, kütleleri aşağı seviyede beraberliğe (götürmek olduğunu belirtmiş ve açıkça reddetmiştir. Vergilen- dirmede mali zaruretler, diğer her zaruretin üstünde tutulacaktır. Bu, elbette demek değildir ki verginin sosyal ve eko- nomik neticeleri inkâr olunmaktadır. Her vergi, isten- sin veya istenmesin tabakaların durumunda bir fark yapmakta, memleket ekonomisinde de tesir icra etmek- tedir. Bu bakımdan, vergiler konulurken sosyal o ve ekonomik durumu göz önünde bulundurmak zarureti hiç kimse tarafından reddolunamaz. Prensip tartışma- lı, bu neticelerin asıl hedef bilinip bilinmemesidir. Bi- lindi mi, o zaman vergiler İktidarların elinde belki de bütün silâhların en kudretlilerinden biri oOolmaktadır ki demokratik düzen içinde plânlı bir kalkınma yapmak isteyen tam gelişmemiş memleketlerde bu yolun itibar görmesi rejimin felsefesine uygun düşmemektedir. o De- mokratik düzen içinde plânlı bir kalkınmada, verginin sâdece gelir sayılmasını yadırgamak kolay anlaşılır AKİS, 13 AĞUSTOS 1962 Maliye Konuşalım! Metin TOKER bir davranış değildir. Vergi elbette, tabiatının icabı olan sosyal ve ekonomik neticelerinin dışında, esas iti- bariyle bir gelir diye mütalea olunacaktır. Bu gelirle finanse edilen plânlarladır ki kalkınma ve sosyal ada- let hedefleri gerçekleşecektir. İstanbulda toplanan bir seminerde bir iktisatçı gayet yerinde olarak belirtmiş bulunuyor: Sosyal adalet gelirlerin dağıtılışında değil, malların dağıtılışındaki adalettir. Plan, malların mik- tarını ve dağıtılışını düzene sokacaktır. Memleket va- tandaştan vergi yoluyla sağlanan gelirin finanse ettiği plânla ve programlı şekilde zenginleşirken sosyal ada- let ilkeleri de paralel tedbirlerle uygulanacaktır. o De- mokratik düzen içinde plânlı kalkınmanın felsefesi budur. Vergi konusunda, üzerinde durulacak, nokta başka- dır. Vergi gelirdir. Vergi, tabakalar arasında tesviye vasıtası değildir. Ama vergi bir sınıfın sırtına oyükle- necek vatandaşlık ödevi de sayılamaz. Bizde, sabit ge- lirli ücretlilerin normal vergi verdikleri, buna mukabil bir çok büyük kazancın çeşitli yollardan vergi dışı kal- manın çâresini bulduğu şikâyet konusudur ve gerçek- tir. Mutlaka önlenmesi gereken durum budur. Vergiyi sosyal hedefleri ön plânda tutarak kullanmak ve var- lıklı sınıfları "versin, kerata!" zihniyeti içinde sızdır- mak demokratik düzen içinde plânlı kalkınmanın fel- sefesine (o aykırıdır ama, varlıklı sınıflara, hele politik düşüncelerle kaçamak tanımanın da bu felsefeyle o bir ilgisi yoktur. Vergi konusunda oy kaygısı, Kaldoro- fillerin sosyal kaygılarından da çok daha az asil bir düşüncedir. Bu kaygılara prim tanındı mı toplum bütün felaketlere açık hale gelir, tabakalar arasındaki mesa- fe açıldıkça açılır, kısa vadeli bütün avantajlar uzun vadeli her avantajı yitirir ve en sonda öyle bir durum hasıl olur ki başka sistemlerin uygulanmasını önlemek kimsenin kudreti dahilinde kalmaz. Toplumda, kelle başına oy itibariyle değersiz öyle zümreler vardır ki memleketin asıl kuvvetleri bunlardır ve bunlara yapı- lan haksızlık telafisi imkânsız zararların sebebini teş- kil eder Vergi konusunda iki aşırı uç, vergilendirmeyi o s0s- yal gayelerin veya politik gayelerin vasıtası sayanların teşkil ettikleri uçlardır. Bunlardan ikisinin de bizim için uygunsuz, lüzumsuz ve yersiz olduğu açıktır. Ver- giyi, gelir olarak ele alalım. Vatandaşın, devletin mas- raflarına iştirak hissesi bilelim. Ama ağırlığı, oadalet ölçüleri içinde omuzlara dağıtalım. Kazanan çok ka- zansın. Pek çok. Büyük zenginler bulunsun. Korkma- yalım. Sade, çok kazanan çok, pek çok kazanan pek çok vergi versin ve asgari geçim indirimi yatırım indi- riminden daha önemli sayılmasın. Bir insanın gelirinin sabit olması, ondan kolay vergi kesilebilmesi bir umu- mi plânın finansmanı yükünü ona taşıtmanın sebebi de- ğildir. Hele, bazı gelirlerin tesbitinde güçlük bulunma- sı bahanesi bunların vergi dışı kalmasını, hiç gösteremez. Herkes kazancı nisbetinde devletin raflarına iştirak edecek, devlet herkese sosyal adaletin ışığında imkân sağlayacak. Plânın bilhassa Büyük Mecliste (o görüşülmesi oObu prensip söz önünde tutularak cereyan ederse, kazançlı çıkacak demokratik rejim olacaktır