ettirdiklerini ve maddi imkânları dar olan bir gecekondu çevresinde oana- Fakat ne yazık ki Ana ve Çocuk Sağ- ı, hasta olmayan çocuğunun sağlı- (o lığı Merkezinin, birçok modern has- ğıyla ilgilendirmeye alıştırıp, hasta- tahanenin, bir büyük lise bina- 32 Böyle şey olmaz! Jale CANDAN Br milletvekilimiz tatilini değerlendirmeye karar vermiş, tutmuş mem- leket meselelerini kendi gö rüşüne göne tahlil ederek, 12 daktilo sahifesi tutarında bir sözlü soru önergesi ohazırlayıp (Başbakanlığa sunmuş. Gazete haberlerine göre milletvekili, dertlere pratik çâreler de göstermekte imiş. Bu arada, kadın memurların yalnızca milli oeği- tim hizmetlerinde kullanılması fikrini de savunmu yın milletvekilinin buna hangi amaçla Mi ei bilmiyoruz. Bel- ki milli eğitim kısmetlerinin erkekler tarafından o yürütülemediğine, belki kadınların diğer bakanlıklarda lüzumsuz olduğuna inanmış, belki tırmak değil; önemli olan, kadını hala kadınlık, yani dişilik (ölçüleri içinde ele alan ve toplumda ona yalnızca bu açıdan bir yer vermeye çalışan zihniyetin sık sık ve değişik (o vesilelerle karşımıza çıkmasıdır. Kadın memur bugün tıpkı erkek memur gibi hayatını kazanmak, aile- sini geçindirmek için çalışır. Bu onun topluma karşı bir ödevi, aynı zamanda bir hakkıdır ve bu hal Anayasamızın da teminatı altındadır. Memur kadrolarında bir boşalma düşünüldüğü zaman memuru Oka- dın - erkek olarak değil, ehliyetli . ehliyetsiz olarak ayırdetmek gere- kir. Yalnız pantalon taşımanın meziyet sayıldığı devirler artık kapan- mış ve bütün toplumlar ilerlemelerini ancak bundan sonra yapmışlar. Büyük şehirlerimizin okumuş çevrelerinde, gerçi kadın erkekle eşit haltlara sahip görünür ama, "kadın" olduğu gene de, birçok vesilelerle kendisine hatırlatılmaktadır. Birçok klanlarda kadın memurlar liya- Amirlik ettiklerini görmüşlerdir. Sosyal meselelerde kadının hendikapı daha da büyüktür. Erkeğe tanınan birçok haklar kadınlar için bugün toplumumuzda söz konunu bile olamaz. Aile geçimsizliklerinde, boşan- malarda toplum erkek kabahatli de olsa, daima kadına yüklenmeye temayül gösterir. Kadın erkeği idare edememiştir; kadın, kadına yakı- şır fedakârlıklara zamanında ve erkek lehine katlanamamış, onu oyalı- yamamıştır! Böyle durumlarda kadının gözünün rengi, kaşının biçimi, hatta meziyetleri, ev kadınlığı, çocuklarına düşkünlüğü, ciddiyeti, ti- tizliği kusur olarak öne sürülür. Kadın olması, ondan herşeyin, her fe- dakârlığın beklenmesine kâfidir! Onun herşeyden ewvel, kusur ve me- ziyetleriyle insan olduğu unutulur. O artık bilirken değer o ölçüleriyle değil, yalnızca dişilik ölçüleriyle ele alınır ve insafsız bir imtihandan geçirilir. Bir zihniyete göre kadın, kadın olduğu için hizmet etmekle mükelleftir. Tarlada çakşır, önde elini kolunu sallıyarak giden erke- ğin peşinde, sırtında yük taşır, çocuk doğurur, çocuk bakar, hayvan- lara bakar, eve bakar, evdeki erkeklere bakar, nefes almaz» Bir başka zihniyete göre kadın dışarda çalışmaz, tavlaya, devlet dâiresine gidemez. O, evde gizlenen, dört duvar arasında muhafaza edilen bir eşya bir ikinci sınıf yaratıktır. Birçok köy ve kasabaları- mızda, küçük şehirlerde işte kadın olmanın kaderi budur Kadın olduğumuz için, sırf kadın olduğumuzdan ötürü bazen bizi yerden yere vururlar. Bazen de yalnız kadın olmak, saygı görüp baş köşeye oturtulmak, övülmek, sevilmek, rahat yaşamak için yeter. Şairler kadın için şiirler yazar, ünlü ressamlar, yazarlar hep kadın konusunu işlerler. Kadına sırf kadın olarak doğduğu için bazen bütün kapılar açıktır. Bu iki tutum da toplum için küçültücüdür. Kadın yal- nızca ve düpedüz "insan"dır ve toplumun mutluluğu onun bu açıdan değerlendirilmesiyle yakından ilgilidir. ının insan olduğunu unut, onu mpi gibi yükselt, t olm K sonra İS- tediğin gibi yerden yere vur... İşte bu tokları böylece önlediklerini belirtti. sının, bir halk sitesinin yükselmekte olduğu Yenidoğanda birçok yerlerde lâğımlar açıkta akmaktadır. İyi ni- etle çalışanların emeklerinin boşa yaçların giderilmesi şarttır. İlgililerin herşeyden önce bunu anlamaları ge- rekir. Moda Gençkız giyimi gGgszar kendilerine bir giyim tar- zı buluncaya kadar epeyce ogüç- lük çekerler. Bunun başlıca (o sebebi kararsız oluşları, bir de güzel bulduk- ları tanınmış kadınları, artistleri, çev- relerinde ilgi uyandıran kimseleri is- teristemez taklit etme temayülleridir. Bir gençkiız, etrafını taklite özenme- den önce, kendisine yakışacak olan şeyi bulmalıdır. Bunun için dikkatli olması giydiği elbise ve kıyafetler i- çinde hangisiyle daha çok beğenildi- ğini, hangi tip elbiseyle daha zarif, ince durduğunu hatırlaması ve çok küçük yaştan kaprislere kapılmıya- rak, kendisine bir giyim tarzı seçme- ye çalışması lâzımdır. Küçük, kızların güzel giyinen kadınları taklit etmele- dan tavsiyeler alabilir. Bunu nazari olarak değil, tatbiki olarak yapması gerekir. Meselâ, bir hazır elbiseciye beraber gidilir ve gençkız giyinir, hangisinin daha iyi durduğu tespit edilir. Böylece her gençkız yavaş ya- vaş, kendisine giden tarzı bulur, mo- da ne olursa olsun, bu tarzı yakından veya uzaktan izler, modayı kendi tar- zına uydurmayı da öğrenir. Kendi ti- pine, kendi kişiliğine uygun şekilde giyinme kaygusu kararsızlığı da or- tadan kaldıracaktır. Giyimde dikkat edilecek bir husus da mübalâğaya kaçmamaktır. U- zun topukların fazla uzunu,. kısa ete- gin fazla kısası, kabarık saçın fazla kabarığı, dar eteğin fazla darı veya bolun fazla bolu insanı derhal kari- katürize eder. Gençkız, modaya uy- gun sade bir kıyafet yaptıktan ve bunu kendisine yakıştırdıktan sonra kişiliğini gösterecek bazı özelliklerden de kaçınmamalıdır. Meselâ, deniz ko- narından toplıyarak yaptığı bir deniz kabuğu kolyeyi, kendi boyadığı o bir hasır contayı, parçalardan meydana getirdiği bir renkli etek veya bluzu, kısaca kendi buluşlarını kullanmak- tan çekinmemelidir. Bluz - etek modası önümüzdeki mevsimde de devam edecektir. Düz ve hafif evaze eteklerin üzerine giyile- cek olan kısa kollu, yakasız, fakat, kemerli sokak bluzları (o sonbaharda gerçekten işe yarayacaktır. AKİS, 13 AĞUSTOS 1962