Bol sigara dumanlı toplantıda iş- çi temsilcileri bir ara genç Bakanla- rı OEcevitin iş sahasına giren bir dertlerini ileri sürdüler. Türkiyede işçi vasfına haiz olmakla beraber, iş kanununa girmiyen iş yerlerinde çalı şan pek çok işçi vardı. Bunlar pat- ronlar tarafından sekiz saatten fazla çalıştırılıyor, buna rağmen fazla me- sai verilmiyordu. Bu konu hakikaten Çalışma Ba- kanlığının üzerinde durduğu bir ko- nuydu. Bu hususta bir kararname hazırlanıyordu. e plân T oplantının sonları (o Türkiyenin 5 yılık kalkınma o plânının muvaf- fak olabilmesi için geniş işçi kitlele- rinin bu hususta yardımcı olmaları konusunun tartışmasıyla geçti. İşçi liderleri plânın tamamen be- nimsendiğini belirttiler. İşçi, plânın tatbikatında Hükümetin yanında ra- hatlıkla yer alacak, plânın muvaffak olmasında azami gayreti gösterecek- ti. Zira plân aynı zamanda, işçi hak- larının teminini gerçekleştirecekti. Hükümet temsilcileri İşçi liderle- rine, bir hususta daha söz verdiler. tün dallara teşmil edilecek, ağır ağır mesele kökünden halledilerek özel sektörde çalışan işçilerin de bu hak- lardan faydalanması Oo sağlanacaktır. Böylece kısa bir süre sonra özel sek- törde çalışan işçilerin, çocuk zammı, em parası gibi hususlardan fay- dalanması mümkün olacaktır. Toplantı dağıldığı zaman, işçiler ve Hükümet temsilcileri memnun- Her iki taraf anlayış göster- . Şimdi bu anlayışın tatbikatı gene iki tarafın müşterek çalışması- na kalıyordu. Başbakanlık "Adamı tanıyınca..." B' haftanın sonlarında bir gün, İz- mirdeki Tekel Sigara Fabrikasın- da bir adam, gözlerinin Önündeki manzaraya baktı baktı, sonra şöyle dedi: "— Bu İsmet Paşayı en iyi tanı- yan, anlayan şahıs Celâl Bayardır!" Yanında duran arkadaşına izah etti. "— Bütün arkadaşlarına, muha- lefet ve iktidar yıllarında İsmet Pa- şayla görüşmeyi yasak etmiştir. İlk başta, İsmet Paşa Cumhurbaşkanıy- dı. Başkente heyetler gelirdi. Bunla- rın içinde tüm Demokrat heyetler de bulunur, diğer heyetlerde Demokrat üyeler olurdu. Bayar, bunların İsmet Paşayı görmemeleri için ne mümkün- se onu yapardı. Kendisi iktidara geç- tikten sonra da, başta Adnan Mende- Akıllı Hükümete Düşen Hökümet, eğer akıllıysa, bütün resmi dairelere derhal bir tamim yol- lar ve bunların gazetelere kanun yoluyla tekzipler, profesyonel olmayan ve puntolama tekni- dermelerini önler. Başlıkları, tavzihler gön- ğinden habersiz kimseler tarafından hazırlandığı için yazı müdürleri ta- rafından kolaylıkla dejenere edilen bu tekziplerin hiç kusurları olma- sa, geride kalan "eski devir"i hatırlatıyorlar. "Eski devir"i ise nelerin sevimsiz hale getirdiği hiç kimsenin meçhulü değildir. Gerçi, dığı, doğrudur. Yalanın, bazı gazetelerde kasıtlı halde yayınlan- hatta meslek haline getirildiği görülüyor. Ama, bu bile resmi dai- relerin kanun yoluyla gazete sütunlarına oturmalarına cevaz verecek bir durum değildir. Kaldı ki, resmi tekziplerden hepsinin gerçekleri söylediği ve yanlışları düzelttiği de iddia olunamaz. Her memur efendi, kendisi veya işiyle alakalı olarak yazılan her yazıya cevap yetiştirme- ye kalkıştı mı mutlaka F.K.G.'ye döner Bunun yanında, tekzip müessesesinin işleyiş tarzı da Hükümetin resmi dairelere bir yasaklama tamimi yapmasını gerekli kılmaktadır. Hemen her tekzip, hatta kanunun ruhuna hiç uymayan ve olayları değil, fikirleri düzeltmeye kalkan, yazıyı yazana yahut üçüncü şahıslara te- cavüz eden tekzipler dahi adalet barajını kolaylıkla aşmakta ve gelip, gazetelere musallat olmaktadır. Bu bakımdan, Meclis açıldığında tek- zip müessesesinin işleyiş tarzı konusunda bir tefsir kararı alınmasına lüzum hasıl olacaktır. Gazete, esas itibariyle haber verir. Kendisine inanılmasını istiyor- sa, gerçek haber verecektir. Ancak, haberin gazetecilik tekniğinde bir elde ediliş ve yazılış şekli vardır. Bu yüzden zaman zaman küçük hata- lar, masum mübalâğalar, aksak noktalar bulunabilir. Devletin ve Hü- kümetin bunlar karşısında aşırı hassasiyetine hiç lüzum yoktur. Eğer tekzip, hele başı sonda, sonu başta, kelimelerinin harfleri paralanmış tekzip bir inanç doğduğunda onu yok edecek kudrette olsaydı her şey pek kolay halledilirdi. Ama durum bu değildir. D.P. idaresinde bu mü- essese tamamiyle itibarsız, gülünç hale geldiğinden, tekzip edilen ha- berlerin doğruluğuna inanılmaya başlandığından bu itibarsızlık resmi dairelerden gelen tekzipler dolayısıyla mektedir. bugünkü iktidara sirayet et- Devletin ve Hükümetin Basına karşı tutumu, belirtilen aksaklık- ları düzeltmek bakımından daha hassas, ama cevap yetiştirme konu- sunda daha vurdumduymaz hale getirilmelidir. Bir husus doğru değil- se, bir hadise yoksa onun yazılmasındaki Yalan ve çamurun gerçek kıymetleri zarar hiç mesabesindedir. yere serdiği hiç görülmemiştir. Yere serilen olmuşsa o, yazılanlar doğru ve kendisi de gerçek kıymet olmadığındandır. Resmi daireler, mümkün nisbetinde kusurdan uzak davransınlar. gereken bir yalanla karşılaşırlarsa o zaman işin doğrusunu gene havadis olarak Basına iletsinler. Değen bir konuy- sa, yayınlayan mutlaka çıkacak, hatta hatayı yapan gazete iyi niyet- liyse düzeltmeyi o yapacaktır. Ama, kanun yoluyla tekzip! Aman Allahım, ne sevimsiz bir usül.. res, arkadaşlarının İsmet Paşayla te- mas etmesini daima engelledi. Sebep mi? İşte, bu!" Bir işçi kız, çalıştığı fabrikayı ha- bersiz olarak ziyaret eden Başbakan İsmet İnönüyü karşısında (görünce şaşırmış ve sevinç gözyaşları içinde boynuna sarılmıştı. Herkes bu güzel levhaya bakıyor, İnönü bembeyaz saçları ve bembeyaz dişlerinin daha sıhhatli gösterdiği güneşten yanmış yüzüyle tatlı tatlı gülüyor, çok kim- se gözlerinin sulandığını hissediyor- du. Bitirdiğimiz hafta bir (baştan ötekine, Başbakan için böyle İnönü haftanın bütün günlerini, kın arasında yaşadı. Habersiz fabri- kalar ziyaret etti. Her sınıftan kim- 11