28 Mayıs 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

28 Mayıs 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genel Başkanı oldukça Öyle ki, bir ara Başbakan — Bakanlarımla aramdaki irtibat Benden şikâyetçiler. En ni diye soracak kadar işi ileri götürdü. Başbakan İnönü, Gümüşpalanın bu şikâyetini mütebessim bir edayla dinledi. Sonra: — Hiçbir A. P. 11 Bakan sizden şi- kayette bulunmadı. Eyidoğan böy- le bir dedikodu yapmadı. Siz aranız- da konuştuysanız, onu bilmiyorum" dedi. Müzakereler, böylesine bir hava içinde cereyan ederken A. P. Grup Başkanı Saadettin Bilgiç son derece enteresan bir teklifte bulundu. Ko- nuşmasına milli iradenin tecellisi ve milletin temsilcilerinin Parlâme daki Bilgiç, manın içinden geçirilerek, milli ira- denin istekleri gözönünde tutulmak suretiyle çıkarılması gerektiğini obe- lirtti. Bilgicin teklifi, masanın etra- fında oturanların çoğunu şaşkına çe- virdi. . Grup Başkanı meseleyi en sonunda Silâhlı Kuvvetlerin o ve 27 Mayıs İhtilâlinin çerçevesine sok- tu ve sözlerine şunları ilâve etti: — Ordunun içinde bir plebisit ya- palım..' Müzakereler sırasında af konusun- da en enteresan bilgiyi A. P. Genel Sekreteri Şinasü Osma verdi. m af konusunda derin incelemelerde bu- lunmuş, vatandaşın nabzını yokla- mıştı! o Öyle ki, af konusunda Harp Okulu talebeleriyle bile (konuşmuş, çoğunluğunun affa taraftar olduğu- nu öğrenmişti!. Osmanın müzakereler sırasında söylediği bu sözler, Meclis koridor- larında asker milletvekillerinden ba- zılarının gülümsemelerine yol açtı. Bu arada emekli General Kenan E- sengin söyle dedi: "— Harp Okuluna Osmanın git- mesi bir meseledir. Değil okula gir- için güç mesel Okulu öğrencisiyle karşı karşıya gel- mediğini rahatlıkla ifade edebili- rim." Bıçak ve kemik A, P. Genel İdare Kurulu üyele- rinin görüşlerini parlak misaller- le belirtmelerinden sonra Bayındırlık Bakanı Paksüt bir konuşma yaptı ve meseleleri derleyip toparladı. Ağzı çok lâf yapan Bakanın İlk Sözü: " — Bir ihtilâlden sıyrılıp normal AKİS, 28 MAYIS 1962 Turhan Bilgin Çifte banyodan çık- ei ilmek, mağa benzemez" oldu. Paksüt ui ve ihtilâl sonrası- nın kısa bir izahını yaptıktan sonra, Koalisyonun bir kanadını teşkil eden A. P. nin durumunu tahlil etti. Bir- kaç noktada A. P. politikacılara hücumda bulundu. Bir parti ki, Hü- kümetin sorumluluğuna ortak o olu- yor, sonra Genel Sekreteri gidip Hü- kümetin teklifiyle taban tabana zıt bir af teklifine imza koyuyordu! Bir parti Genel Başkanı ki, ortak bu- lunduğu Hükümetin bir üyesi köy, yollarıyla ilgili bir açıklama yaptı- ğında, sorumlu Bakandan tek kelime sormadan, meselenin ne olduğunu anlamadan sayfalar dolusu bir muh- tırayla karşılarına çıkıyor ve tama- men aykırı görüşü savunarak me- seleyi polemik mevzuu haline ogeti- riyordu. Aynı parti, af konusunda, ortak bulunduğu Hükümetin bildirisine ce- vaben yayınladığı (o tebliğde (affın şefkat, atıfet ve adalet kaidelerine uygun olduğunu ileri sürüyordu! Gene o parti ki bütün bunları sa- vunuyor, milli iradenin tecellisi sloganını kendisine (okalkan yapıyor ve her tebliğinde de Türk Silahlı Kuvvetlerine kucak kucak selâm ve sevgi yolluyordu! Bu nasıl bir oyun- du? Kestirmek mümkün olmuyor- du. Hükümet A. P. ye fikrini dikte et- mek istemiyor, sadece sorumluluğun ortağma durumu izah etmek lüzu- munu hissediyordu. Bunu anlayabil- YURTTA OLUP BİTENLER — Ata Bodur kumrular mek karşı tarafın ferasetine obağlıy- dı. Paksüt sözlerini bitirirken, A. P. Genel Sekreterinin kendisini dikkatle izleyen gözlerine bakarak, konuş- masını bağladı: ” nların kafasında, bazı me- seleleri halledebilmek için et yerine beyin olması gerekir..." işin aslı A. P. içinde, orduyu herkesten iyi tanıdığını ve onlarla yakın teması olduğunu iddia eden Osmadan başka türlü düşünenler de vardır. Mesela Halük Nurbaki, Turhan Kapanlı bu blokun öncülüğünü yapan iki A.P.li politikacıydı. o Genel Başkanlarının aksine, af konusunda daha temkinli|| davranmanın, daha dikkatli hareketi etmenin, aklı selimin gösterdiği yol- da gitmenin savunucusu olan b grup, bu konuyu Hükümetin hallet- mesini doğru buluyordu. Bu bakım- dan A. P. Genel İdare Kurulu top- lantıları her zaman büyük arbedele- re sahne oluyor, devamlı hâtıralar anlatılıyordu. Öyle ki, Gümüşpala toplantılarda uğradığı hücumlardan bezmiş, sinmiş ve Genel İdare Ku- rulunu toplamamağa başlamıştı. Mecburi toplantılar ise ayak divanı halinde birkaç dakikaya sıkıştırıla- rak geçiştiriliyordu. üyelerinden bazıları, dilerine tanıdığı le düşündüler. biri ardı sıra cereyanı vermedi. buna fırsat

Bu sayıdan diğer sayfalar: