DÜNYADA OLUP BİTENLER Taylanda (çıkarılan Amerikan kuv- vetlerinin mühim bir kısmı Japonya- daki üslerden hareket etmişlerdi. A- merikanın, Japon makamlarının rı- zasını almadan böyle bir harekete geçmeye hakkı var mıydı? Anlaş- malar buna müsaade ediyor muydu? Bir bakıma, Tayland harekâtı bir harp harekâtı olmayıp bir tedbirden ibaret olduğuna göre, Japonyanın bundan zarar görmesi düşünülemez- di. Fakat harekâttan Japonlar ha- berdar edilmişler miydi? oOAmerika- lılara göre, evet; Japonlara göre, ha- yır. Mesele zahiren kapanmıştır. (o Fa- kat, günün birinde ikinci ve o belki daha önemli bir harekât göz Önünde tutularak Japonların bu bahsi bir esasa raptetmek istedikleri (o anlaşıl- maktadır. Ancak, şimdilik buna res- men "Üsleri bırak" mânası tanınma- maktadır. Malezya İngiltere de SEATO üyesi sıfatile Taylanda yardım etmeye teşeb- büs edince, Çinhindi yarımadasının Güney-Batısında bir apandisit gibi sarkan Malezyadan endişe ve itiraz Besleri yükseldi. o Tayland ile hem- hudut olan ve senelerce komünist- lerle mücadele etmiş bulunan Malez- ya federasyonu, kendi topraklarında- ki İngiliz üslerinin Tayland üzerine yapılacak harekâtta kullanılmasına razı olmuyordu. Zaten bir süredir münakaşa konusu olan bu üslerin ka- deri tayin edilmek için sanki (böyle bir fırsat beklenmişti. Nitekim, A- vam Kamarasında bu münasebetle verilen beyanatta Malezya üslerinin başka yere taşınması işinin hükümet tarafından tekrar ve bu defa ciddi surette ele alındığı bildirildi. Görülüyor ki, SEATO'nun eli aya- -ı tutar başlıca iki üyesinin bu böl- gede üzerine basabileceği kara par- çaları gittikçe azalmaktadır. Mev- cut olanlar da kıpırdamakta, tâbir caizse, toprak ayaklar altından kay- adır. Bu şartlar altında, Pasifikte Ame- rika ve İngiltere kadar dahi üssü ve dostu bulunmayan Fransanın Tay- land harekâtına iştirak etmemesini anlamak biraz daha kolaylaşıyor. Gerçi, bu işte olmamasının sebebini Fransa daha "akademik" bir dille ifade etmiştir ama, Fransanın diğer meselelerdeki huysuzluğu gibi bu son dâvadaki davranışı da hem büyük devlet iddiasına halel getirmemek, em de maddi imkânsızlıklarını giz- lemek mülâhazasından ileri gelmek- tedir. Hong-Kong A syada kımıldamayan yer yok. Fa- kat bazan öyle belirtiler oluyor 22 ki, bu, kımıldamanın tamamını bü- tün genişliğiyle gösteriyor. Meselâ Tayland oharekâtına tesadüf eden Hong-Kong olayları gibi... Komünist Çinin bir kıyıcığına ya- pışmış olan bu İngiliz sömürgesine Çinden hemen dalma ilticalar olmak- tadır. Uzak Doğunun ticari, mali, siyasi ve her hususta tam bir "ba- takhane'si olan Hong-Kong, seneler- den beri Çinin diline doladığı bir dâ- vadır. Fakat, Amerikanın aksine o- larak, o İngilterenin Pekin ile siyasi münasebetleri vardır ve bu münase- betler bir maslahatgüzar o delâletile idame edilmektedir. Yine Amerika- nınkine nazaran İngilterenin Çin ile ticari münasebetlerinin hacmi bü- yüktür. Bu suretle Hong-Kong işi günü gününe ve iyi kötü idare edilip gitmektedir. Bu pazardan komünist Çinliler de faydalanmaktadırlar. Ge- çen yıl oOKanadadan satın aldıkları buğdayın bedeli olarak verdikleri İn- giliz liralarım ve dolarları bu yoldan kazanmışlardır. İşte bu Hong-Kongda Çinden ka- çışmalar son haftalar içinde önü alı- namayacak kadar çoğalmıştır. Ko- münist Çinlilerin isteseler (o bu kitle halindeki ilticalara pekâlâ mâni ola- bilecekleri bilinmektedir. o Fakat ne- dense ve Pekindeki İngiliz maslahat- güzarının müracaatına rağmen, Çin- liler bu kaçanları durdurmak şöyle dursun, hattâ bu kaçışları kolaylaştı- ryor gibi görünmektedirler. o Olay karşısında faraziyeler çoğalmakta- dır: "Halk senelerdir devam eden ku- raklık ve sellerden ürkmüştür", "Son haftalarda obolca yağmur yağması yine sel âfetini hatıra getirdiği için kaçışmalar (oçoğalmaktadır", o "Çin, nüfus artışından mustarip olduğu i- çin ilticalara göz yummaktadır. Bütün bunların hepsinde hakikat payı olabilir. Fakat müşahitlerin a- sıl üzerinde durdukları ihtimal bu göçün arkasındaki siyasi bir manev- ranın hazırlanmakta olmasıdır. Zira Rüzgârlı Matbaa KİTAP MECMUA GAZETE VE HER TÜRLÜ BASKI VE DİZGİ İŞLERİ İÇİN AKİS — 324 bu kitle halindeki Çinliler evvelâ Hong-Kongda huzursuzluk yarata- caklar, sonra da pek muhtemel ola- rak, sevkedilecekleri oFormozada bir fesat unsuru olabileceklerdir. Hong-Kong önümüzdeki günlerde kendisinden çok bahsettirecek gibi görünmektedir. Laosta durum Bütün bu kıpırdanmaların, nazari mânada da olsa. merkezini teşkil eden Laosta ise işlerin nasıl döndü- güne' dair belirli bir olaya rastlanma- maktadır. Tayland sınırı emniyete alınmıştır. Bu suretle belki Mekong vadisine sıkışıp kalmış olan o Krali- yet kuvvetleri de kurtuluş imkânla- rına sahip olacaklardır. Fakat dışa- rıdan müdahale ile işin uzun zaman idare edilemiyeceği aşikârdır. Ame- rika ve müttefikleri de bunu müdrik görünüyorlar. Onun için şu üç ak- raba prensin bir araya gelip bir mil- li birlik hükümeti okurmalarından başka çare görünmüyor. Ne var ki buna da bir türlü muvaffak olamı- yorlar. Sebep ilk bakışta sandalya kavgası ve (komünistlerin uzlaşmaz tavrı gibi görünüyorsa da, Kralcı kuvvetlerin başında bulunan ve A- merikan yardımıyla idame-i hayat eden Fumi Nosavanın da az inatçı- lardan olmadığı anlaşılmaktadır. No- savan bir kere Amerikan yardımını sağladıktan sonra, bundan tek başı- na faydalanmak varken, bir koalis- yona neden gidilsin gibi bir fikirle hareket etmektedir. Sırtını hem Kra- la, hem de Amerikalılara dayamış olan Nosavan, anlaşmaya yanaşmı- yorsa, bunu Şarkın, Uzak Şarkın köhnemiş ihtiras ve kurnazlığında aramak lâzımdır. Amerikalılar da bundan şikâyetçidirler. Zaman za- man Laosa yapılan aylık yardımın uzatılması ve kesilmesi bunu göster- miştir. Hattâ Uzak Doğu illeriyle vazifeli Dışişleri m Harriman'ın Fumi Nosavanın- işba- şından uzaklaştırılmasını son çare kabul ettiği öğrenilmiştir. Ne var ki zevahiri kurtarmak için bu haber yalanlanmıştır. Ama işin sonunda Kraldan meşru kuvvetleri temsil et- mek üzere daha mülayim şahsiyet- lerin ve daha ölçülü Generallerin isteneceğinden şüphe yoktur. mana kadar da Amerikanın ve mali desteğiyle bir yandan da Sovyet - Çin ihtilâfına güvenerek vaziyet idare edilecek, yani diğer bir deyimle, taşıma su ila değirmen döndürülmeye çalışılacaktır. (o Halbu- ki bu küçük değirmenin o etrafında öyle muazzam çarklar dönmektedir ki, günün birinde belki de alâkalılar boşuna nefes ve emek tükettiklerini anlayacaklardır. AKİS, 28 MAYIS 1962