TİYATRO Ankara "Gülümser" değil, "bunaltır" Devlet Tiyatrosunun mevsimin son oyunu olarak Büyük Tiyatroda sahneye koyduğu ve bugünlerde, İs- tanbul seyircisine sunmak için, Bo- gasın obatı kıyısına aktardığı "Ay Herkese Gülümserdin adını, O'Neil'e saygımız olmasa, "Herkesi Bunaltır" şeklinde değiştirmek yerinde olurdu. Bunu yazarın kendi yurttaşları daha iyi anlamış olacaklar ki, son yazdık- ları arasında yer alan oyunu, rodway uzun zaman bilmezlikten gelmiştir. O'Neil'in hemen her oyununda iç- ki ve tütün dumanları arasında, se- yirciyi bunaltan bir hava vardır. A- ma bu hava içinde ağır ağır gelişen, "erime" noktasına gelen beşeri bir dram da seyirciyi sarar, sahneye bağlar. "Ay Herkese Gülümser"de, üç uzun perde boyunca, seyircinin gördüğü, harap bir çiftlik binası Ö- nünde ve içinde kımıldayan, abuk sa- buk - bir hayli de açık saçık - konu- şan, durmadan aynı yavanlıkları, nı küfürleri tekrarlayan, kaba saba gölgeler.,. Bu gölgelerin de birer re- alitesi, şişe şişe viskileri devirirken yaşadıkları birtakım düşler var bel- ki. Ama hepsi Türk seyircisine o ka- dar uzak, o kadar yabancı ki insan, O'Neil'in bunca derlitoplu, daha il- ginç oyunu varken, genç ve alkolik bir çiftlik sahibinin, hinoğlu hin, ço- cuklarına bile çıkarıyla bağlı, hoy- rat mı hoyrat ihtiyar İrlandalı kira- cısının evde kalmış kızıyla (sonsuz cilveleşmelerinden ibaret bu alkoli- kosantimantal oyunun repertuvara alınmasındaki kerameti -hele "Gün- den Geceye" ve "Şair Ruhu" oynan- dıktan sonra - kolay kolay anlıyamı- yor. Sahnedeki oyun Böylesine sıkıcı bir oyunu, seyirciye kabulettirmek kolay değildi. Ama Muazzez Kurdoğlunun havalı sahne düzeni, Refik ve Hâle Brenin güzel dekorlarıyla kostümleri, Nuri Özak- yolun da başarılı ışıkları, kuvvetli bir kadronun yaratıcı gayretleriyle bir- leşince, Ortaya saygı duymak, diş- leri sıkıp son perde kapanıncaya ka- dar dayanmak gücünü seyirciye a- şılayan bir temsil çıkmıştır. Muazzez Kurdoğlu, çok değişik bir kompozisyonla, gözünü budaktan sakınmayan, nobranlıkta -ve nekre- likte- babasından geri kalmayan, a- ma o hamhalat görünüş altında gene de bir "kadınlık" duygusu taşıyan çiftçi kızını ustalıkla canlandırmış- tır. Çok ölçülü, çok bilgili bazı sah- nelerin "tiyatro"luğunu unutturacak kadar... Oyunun ikinci önemli kişisi, aklı fikri parada, gözü çıkarından başka bir şey görmeyen, yırtıcı denecek ka- dar sert, haşin, ihtiyar İrlandalı ba- baydı. Ahmet Evintan bu role, şim- diye kadar oynadığı rollerden çok de- ğişik bir yüz vermek için şuurlu bir çaba göstermiş ve çok başarılı so- nuçlar elde etmiştir. AKİS, 28 MAYIS 1962 'Köşe Kapmaca' Arnna kaptırırsa.. Malsahibi Tyrone'da Kerim Afşar, ölen annesinin sevgisine, o şefkatine susamış alkolik genci ölçülü ve tatlı bir oyunla sevdirmiştir. Komşu ye zengin çiftlik sahibi Harder'de Coş- un Kara, selâmeti babasının boyun- duruğundan kaçmakta bulan Mike'da Halük Kurdoğlu inandırıcı tipler Çiz- mişlerdir. İç açıcı bir oyun İlk sıcaklarla beraber Devlet Tiyat- rosunun İstanbula gittiği, İstan- bul tiyatrolarının da Ankaraya akın. etmeğe başladıkları şu sıra, perdesi- ni en son kapayan Meydan Sahnesi oldu. Ama öyle bir kapayış her ti- yatroya nasibolmaz. Bayram üzeri çıkardığı son oyun iç açıcı, gönül fe- rahlatıcı, rahat rahat -ve yüz kızart- madan- alabildiğine güldürücü bir komedi. Yılmaz Çolpan'ın Marc Camoletti'- len çevirdiği "Köşe Kapmaca" Parla yakınla- rında oturan anesinin yanma gönde- riyor ve, evli olduğunu bilmiyen sev- "felekten bir Kocasının gibi yaptıktan sonra, ne zamandır kendi- sine kur yapan bir erkeği evine ge- tirmeğe, onunla nihayet günahın ta- dını tatmıya karar veriyor. Hizmet- çiyi de para vererek köyüne yollu- yor. İşin garibi, hizmetçi de, aldığı