lerinin bulunması gayet tabiidir. E- şinden ayrılmak veya (ayrılmamak herkes gibi onun da hakkıdır. Hatta, eşinden ayrıldıktan sonra başka Ooir kadınla da düşüp kalkabilir. Bunları yapamaz diye bir kayıt yoktur. An- cak, Egeselin yapamıyacağı bazı şey- ler vardır. Vazifeleri kısa da sürse, bir ihtilâl idaresinde önemli mevkiler işgal etmiş, sorumluluklar yüklenmiş olan kimseler artık diledikleri ( gibi hareket etmek serbestisine sahip de- gillerdir. Madem ki tarihin bir ye- rinde, toplumun kaderinde rol oyna- mışlardır, özel hayatlarının her an efkârı umumiye tarafından didik di- dik edileceğini akıllarından çıkarma- mamaları gerekir. Egesel bunlardan bi- ridir. Yassıada duruşmaları sırasın- da, taşıdığı sorumluluğun büyüklü- gü derecesinde halkın sevgi ve sayrı- sını kazanmış olan bu zatın, adım- larını ölçülü atması bir zarurettir. İş- te Egesel bunu anlıyamamış, ağır a- ğır çıktığı şöhret merdivenini süratla inmeğe başlamıştır. Bazı gazeteler kendisi hakkında kötü şeyler mi yazmışlardır? Kendi- nin hususi hayatını mı teşhir et- ---lerdir? İftirada mı bulunmuşlar- dır? Bundan tabii birşey olamaz. Zi- ra Egesel, kapanan bir devrin hesa- bını germekle vazifelendirilmiş kimsedir. Egesele saldıranlar, Onun şahsında, bir devrin hesabını gören- lere saldırmaktadırlar. Bunda yadır- ganacak bir taraf yoktur. Ne var ki, anlamamış, durumun olduğunu (o kavrıyamamıştır. Hissi hareketinin sebebi budur. Beş parmağın beşi... Egeselin oadının karıştığı (o olaydan bir gün sonra, öğle sonu, Büyük Millet Meclisinin şatafatlı tören salo- nunda birden bir alkış yükseldi (Bak. YURTTA OLUP BİTENLER - "Tö- renler") Alkışlanan adam, bir zamanların Yüksek Adalet Divanı Başkanı Sa- lim Başoldu. 27 Mayısın üzerinden iki yıl geçtikten sonra, Yüksek Adalet Divanının bu ağırbaşlı, tok sesli Baş- kanı, İkinci Cumhuriyetin Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiş, bu re- jimin bekçiliğini de yapmak üzere ay- nı ağırbaşlılıkla, görevlerin en ağır- larından birini daha yüklenmiş bulu- nuyordu. Tıpkı Gürsel gibi, M.B.K, nin di- ger üyeleri gibi, 27 Mayıs ruhunu ya- ratan ve yaşatan diğer İhtilâlciler gi- bi Salim Başol da. Demokrasi devri- ne girdiğimiz 15 Ekim 1061 seçimle- rinden sonra nice hücumlara, nice if- tira ve saldırışlara uğramıştı. Ama 27 Mayısı 27 Mayıs yapanlardan bir kıs- mı gibi o da, bütün bu saldırışlar kar- şısında, vekarından ağır başlılığından AKİS, 28 MAYIS 1962 hiç bir şey kaybetmeden dimdik dur- muştu. Yüksek Adalet Divanı o Baş- kanlığına seçildiği günden bu yana Salim Başolun bir tek, ama bir tek hafifliğine rastlanmamıştır. Yazılan- lar yazılmış, söylenenler (o söylenmiş. ama o kaya sessizliği, o vakur duruş hiç bir sebeple bozulamamıştır. Kirli bir devrin hesabını gören, yargılama- sını yapan bir insan elbette ki, o ka- dar kirli işle uğraştıktan sonra elle- ri kirlenmiş olmakla itham edilebilir- di. Ama Başol için bu itham dahi mes- netsiz kalmıştır. Başol, girdiği bü- yük işten alnının akı ile çıkmıştır. O günden bu yana, dost - düşman her- kes, Salim Başolun, gözlerde biraz daha büyüdüğünü hissetmiştir. o Ede- cektir de.. Ama, beş parmağın beşi birbirine benzememektedir. Salim Başol her geçen gün gönüllerdeki yerini büyü- türken, ayni Yüksek Adalet Divanının en az Salim Başol kadar önemli mev- kilerinden birini işgal etmiş olan bir başka adam, Altay Ömer Egesel, sırf sinirleri zayıf olduğu, sırf ufak mese- leler karşısında dahi boğazın dokuz boğum olduğunu unutuverdiği için, her Tanrının günü gazetelerde arz-ı en- dam etmeğe, her gün yeni bir macera ile dillere destan olmağa başlamış ve nihayet kendisine inanmış olanları bile "Eee canım, bu kadar da olmaz artık" dedirtecek hale gelmiştir. D.P. devrinin artıkları, eski men- faatperestler, eski uşaklar, eski vur- guncular, eski kiralık kalemler, Yük- sek Adalet Divanı daha işbaşında i- ken, daha tarihi Yassıada Kararları verilmezden önce gazeteleriyle, fısıl- tılariyle ortalığı bulandırmaya çalış- mışlardır. Bu yolda sarfedilen gayret- YURTTA OLUP BİTENLER lerin haddi hesabı yoktur. Hele ikin- ci defa Devr-i Demokrasiye girildik- ten ve cepheler kesin olarak belli ol- duktan sonra ise, bu kampanya iyiden iyiye e ee Yüksek Adalet Divanının sade Başkanı, ei Başsavcın değil, te- ker teker bütün üyeleri, Yassıada du- ruşmalarında görev alanların kar mandalları bile bu kampanyacılar ta- rafından dile dolanmak istenmiş, raların en şenileri, en âdileri ortaya saçılıp dökülmüştür. Maksat açıktı! Geçmiş devrin ufunet dolu içyüzün ortaya dökenler çürütülmeli, hal efkârında bunların itibarları zedelen- meli, zedelenmek ne kelime, hurdaha edilmelidir. Sonuç Taktik (o bazıları için tuttu, bazıları için tutmadı. Salim Başol, Cem Madanoğlu, Yüksek Adalet Divanın Yüksek Soruşturma Kurulunun üye- leri aynı duruşmanın şahitlerinde Prof. Hüseyin Nail Kubalı, hu mil- levvesat (o saçıcılarının Oo çamurları şöylece bir kenara itiverdiler. Ama bir Egesel, bir Ayten hanım, bir Ka- sım Gülek, bir Tarık Güryay vardır taşıdıkları tarihi misyonun kabın varamamışlar, bir takım (açıkları kendilerini vuracak silâhları karşıt rındakilerin ellerine vermişlerdir. İşte bugün, bir zamanların ünlü Başsavcısı Altay Ömer Egesel, fala yahut filan gazetenin diline odüş- müşse bunun suçunu sadece o gazete- lerin, sadece o çevrelerin kötü niye liliğinde aramak yanlıştır. Egeselin yarattığı olay önümü deki günlerde mahkemeye o gecece bir kısım basın da bunu alabildiği istismar edecektir, Egesel hâdiseden sonra otomobil içinde skandal