YURTTA OLUP BİTENLER vam ettiler. İsmet Paşa ayağa kalktı, Siydi. ağn tören kıtasını teftiş etti alkışlara yeniden mukabele etti. Bu sırada, bir kısım üyeler koridorlarda olduğu için kısmen boş salon yeniden dolmuştu. Hâdise, bitirdiğimiz haftanın so- nundaki cuma günü öğle vakti, gös- terişli Parlâmento binasında cereyan etti. Pek çok kimsenin gözünü yaşar- tan bu levhayla, başkent halkına per- şembe akşam üstünden cuma sabahı- na kadar korkunç saatler yaşatan bir garip macera sona ermiş oldu. Sonun başlangıcı bir her şey, bundan yirmi gün kadar önce, Başbakan İnönüntün meşhur istanbul seyahati dönüşü yaptığı Har- İsmet Paşa biye ziyaretinde başladı. sonra içeri girdi. İsmet Paşa e bir öğrencinin bayılması, o ana düf e Okul Komutam ve subay arkadaş- ları Başbakanı aklılar ve kendisine o- kulu dolaştırdılar.. Boş sınıflara, la- boratuvarlara soktular. Doğrusu iste- nilirse, ziyareti kendilerine önceden duyurulmuş olmasına rağmen İsmet Paşanın eski okuluna, Harbiyeye bu sırada gelişine bir mâna atfedeme- mişlerdi. Başbakan, kendisine göste- rilen yerleri alâkayla gezdi. Sonra, ye meğe inilindi. İsmet Paşa, böyle siya. retlerde âdet olduğu veçhile, yemeği öğrencilerle birlikte yiyeceğini o sanı- yordu. Tanıklığını hemen anladı. Sa- dece kendisi, Okul Komutanı ve bazı met Paşa, çabuk ve kesin harekât etmekte Albay Aydemirden baskın olduğunu belli eden bir (o davranışla «Paltomu getirin. İnip bakayım..» de- di. Komutan ve subaylar şaşırdılar. Bu arada palto geldi. Başbakan palto- sunu sırtladı, aşağıya indi. Öğrenci- ler karşılarında yılların İsmet Paşa- sını görünce canlandılar. Alay, eski Ve tecrübeli askerin keskin nazarları a tında adeta bir geçit resmi yaptı. Öğrenciler geçtikten sonra, Başba- kan Okul Komutanına veda eti. Albay Aydemir biraz endişe, biraz da hay- retle «Paşam, tören kıtası çıkacak!» dedi. İnönü gülümsedi: «— Sen, bırak onu. Ben, bütün alayı gördüm..» Sonra, gene sıcak ve samimi bir Hadiselerin o gün orada orta boylu -boyu, 1.68 dir-, tıknaz balık etinde bir kurmay albayla karşılaştı. Albayın açık renk, kuvvetli gözleri vardı. Beyaz tenliydi. Cildi dikkati çekecek kadar parlaktı. Saçları hayli seyreklesmişti. Çabuk ve kesin hareketleri vardı. e Oldukça çalımlı görünüyordu. Kendini Başba- kana «Kurmay Albay Talat Aydemir» diye takdim etti, İnönü o gün kendisi- ne iyi muamele etti ve yakınlık gös- terdi. Aslında, Talat Aydemir adı İsmet Paşaya yabancı değildi. Harp Okulu Komutanından kendisine bahsetmiş- lerdi. Talat Aydemir, hiç kimse için sır olmayan ve üyelerinin isimleriyle bilinen meşhur «Junta»nm belli başlı elemanlarından biri, belki de birinci- 6 ..e cereyan ettiği merkez : Harp Okulu binası Gençlik ateşi subayların yer alacağı bir masa ha- zırlanmıştı, öğrencileri sordu, onla- rın yemeklerini yemiş olduklarım öğ- rendi. Eski ve tecrübeli asker, bıyık altından gülümsemekten kendisini a- lamadı. Her şey gösteriyordu ki ça- lumlı Kurmay Albay, inönüyü talebe- erle temas ettirtmemek, hatta onları Başbakana hiç göstermemek niyetin- deydi. İsmet Paşa neşesinden zerre kay- betmeksizin yemeği yedi. Temek sıra- sında ve yemekten sonra subaylarla şakalaştı. Fakat Okul Komutanın sı- kıntılı bir hali okluğu gözünden kaç- madı. Bu sunda, kalkıp pencereden baktı. Öğrenciler çıkıyorlardı. İnönü «Hayrola, nereye gidiyorlar?» (o dedi. Kendisine «Talime» cevabı verildi. İs- tarzda herkesin elini sıktı. Küçük O- pel'ine binerek Okuldan ayrıldı, Fakat Harp Okulunda cereyan e- denlere bir mim koymaktan da geri kalmadı. “Yaşa, varol Harbiye" Harp Okulu, ismet Paşanın naza- rında, başka her hangi bir Başba- kan için olduğundan değişik mana ve önem taşır. Evvelâ, Harp Okulu onun kendi okuludur. İkincisi, ar yetişenlerin memleketin ve (o rejim kaderi üzerindeki rolü meçhulü değil. dir, Unutmamak lâzımdır ki Harp O- kulu, bundan sadece birbuçuk yıl ön- ce, bir askeri ihtilâlin gerçekleştir!- mesinde belli başlı rollerden birini oy- AKİS, 26 ŞUBAT 19062