fisü-i beşer nisyan ile malüldür!.. Böyle sudan müdahalelere Başkanın karnı toktu. Nitekim: — Ayni şeyleri evirip çevirip ge- ne söylüyorsunuz. Hadi bakalım, ye- rinize geçin" dedi. Bundan sonra Kemal e mikrofon önünde göründü. Doğru bu Çorumun aklı ile boyu uygun mil. letvekili pek sararmıştı. Eski deh- şetli halinden eser kalmamıştı. Söze başladı ye: Şahidi şu anda dahi sima o- larak | tanımıyorum. ai sert muamele yapmadık" de Başkan sözünü keser — Bu bir Şey değil! ; diye sordu. Biberoğlunun ifadeye diyecek bir şeyi yoktu ki... O da arkadaşları gibi yerine döndü. Salkım salkım düşükler Şırf Komisyonun Gestapo Şefi eda- lı üyesi Kemal Özere gelmişti, Ö- zer dinleyicileri bile güldürecek ko- miklikte bir iddiada bulundu: "— Kurtul Altuğun, yapmadığım Başka? hususatı şahsıma izafe edişinin se- bebi, kendisine elimden gelen iyiliği yapmamdandır." Bu sözler Başkanın kaşlarının ça- tılmasına sebep oldu. Hemi — Ne iyiliği?" diye sert bir şe- kilde tordu. Fakat Kemal Özerin buna vere- cek cevabı yoktu. Yerine geçmek Zo- runda kaldı. Son olarak mikrofon ba- --na gelen sanık ise, badem bıyıklı Ekrem Anıttı. Komisyonun en ağzı- bozuk üyesi olarak ün kazanmıştı. O da inkar yoluna gitmeyi* tercih etti. kurtul Altuğa küfretmemişti! İyi ilimle etmişti! Başkan Başol: — Pekala, niçin tanık böyle söy- lüyor? Sana bir garezi mi var? Üs- telik yemin etti" deyince, Ekrem A- nıt herkesi hayrete düşüren şu söz- leri yn Evet efendim, garezi var!" Doğrusu bu, pek dik kat çekici idi Altuğ da geriye döndü vs Ekrem A- nıtın bu, kendisinin bilmediği garez sebebini açıklamasını o dinledi. Anıt bunu şöyle izah etti: YASSIADA DURUŞMALARI “- Efendini, Kurtul Altuğ C.H.P. nin organı bulunan AKİS Mecmua- sındandır. Ben de Meclis İdare Ami- riydim. Bunlara Meclise giriş kartı vermez. Meclise azdım. Ondan bana kızmıştır." Bu sözler seyirciler arasında gü- lüşmelere sebep otlu. Başkan da bu garip iddiaya kızdı — Bunun dâva ile ne ilgisi var? Var mı başka bir şey? Yok ! Hadi ye- ine!" Altuğun tanıklığı bitmişti: Bun- dan sonra tanık Bedii Faik salona a- hndı ve ifadesine müracaat edildi. Bedii Faik da sanıklara soğuk terler döktüren ilgi çekici bir (konuşma yaptı ve Samet Ağaoğlu ile uzun boylu tartıştı. Daha sonra sıra ile Or- han Birgit, Asım Ruacan ve Ferda Güley salona alındılar ve onlar da son derece ilgi çekici ifadeler verdiler. Saat 18.30'da duruşma sona erdiğin- de bir dinleyici, yanındaki arkadaşı- na: — Yassıadada ilk defa heyecan- landım" diyordu. Onarın Sillesi Yalancının mumu yatsıya kadar anar derler. Gericilerin kendi- lerine lider bildikleri ve (Fransız şaraplarının gerçekten ehil bir mü- tehassısı olarak tanınan Ali Fuat Başgilin beyliği de 24 saatten faz- Sıddık Sami Onar Bir ders daha verdi la sürmedi. Yassıadada bir sanık avukatı, hatta ondan da ileri, bir ehlivukuf gibi konuşmak isteyen ve adının başında taşıdığı Ord. Prof. titrinin arkasına sığınarak sözüm AKİS, 26 HAZİRAN 1961 ona ilmi dile getirir görünen üstad bir başka, ama milletçe sözüne ina- nılır Ord. EN tan yediği silleyle yere yıkılıverdi. Silleyi vuran, İs- tanbul Üniversitesinin Rektörü Sıd- dık Sami Onardır. Başgilin Yassı- adada, fütursuz "Sıddık Sami rika da, Anayasaya aykırı kanun olam yacağı tezini derslerinde öğretir” demesi üzerine Hocaların Hocası ev- vela "Softa Tezviri" diye kükredi, sonra da gerçekleri konuşturuver- di. Başgil, aynı tefsiri İsmet İnönü hakkında da yapmaya kalkışmış, onun da Anayasaya aykırı kanun çıkarılamayacağı, her kanunun mat laka Anayasaya uygun sayılması gerektiği tezini vaktiyle savundu- ileri sürmüştür. Ama C. H. P. Genel Başkanı, meselenin üzerine eğilme lüzumunu dahi ymamış- ür. Onarın tabiriyle "Softa Tezvi- eli yahut 'Tezvire! Softa" İnönu- ün fikrinin ne olduğunu İnönünün Anayasayla alakalı radyo konuşma- sını duyduğunda öğrenecektir. Sıddık Sami, hakkındaki sözü çürütmek için kitaplarım açıvermiş- tr. O kitaplarım açıverince de be- riki şapa oturuvermiştir. Zira İs- tanbul Üniversitesi Rektörü tama- mile aksi — yâni bugün iddia mının tezi olan görüşü savun- duğunu, Başgilinkine benzer o bir iddiayı asla serdetmediğini ispat edivermiş ve Yetki Kanununun Ana- yasayla bağdaşamama sebeplerini bir çırpıda gericilerin liderinin önü- ne döküvermiştir. Onar, o kadar mukni konuşmuştur ki Başgilin sözleri hakkında "Yalan.. Yalan.. kelimelerini kullanmaktan dahi ka- çınmamıştır. Ali Fuat Başgil Pabucu ters giydiremedi Ece, bir devrin kötü iktidarına kafa tutan ilim adamıyla bir devrin kotu iktidarına han tatmak için a- vuç açan ilim adamı arasında bu kadarlık fark da mı olmasın?