YURTTA OLUP BİTENLER det Sunay ancak toplantının sonun- da yeni Meclis binasından, forsunu taşıyan otomobile binerek ayrıldı. O akşam basana verilen bir tebliğde M.B.K. nin, "Genel Kurmay Başka- nının da katıldığı" bir toplantı yaptı- Üzerine ihtiyatlı, ama sükünet veri- ci ışık serpiliyordu. Aslında, toplantıya katılan sâde- ce Genel Kurmay Başkanı değildi. Genel Kurmay İkinci Başkanı Kor- general Muhiddin Onur da Komiteye davet edilmişti. Orgeneral Sunay son hâdiselerin akabinde İstanbula git- miş, orada Birinci Ordu komutam Korgeneral Cemal Tural, Garnizon nel Kurmay Başkanı ve İkinci Baş- kan o gün M.B.K. nin üyelerine Or- dunun arzularını, hislerini, lerini izah ettiler. Sonra, toplantının havasım aksettirecek bir tebliğin ke- limeleri müştereken seçildi ve bunun basına verilmesi kararlaştırıldı. Teb- liğ derhal müsbet bir tesir yaptı, bir çok yüreğe su serpti. Kelimeleri müş- tereken seçilmiş tebliğde "tamamen milli birlik inancı ile hareket eden Türk Silâhlı (Kuvvetlerinin okendi yetki ve sorumluluk hudutları içe- risinde yapılan bazı tâyin ve kuman- da değişiklikleri ile Komiteden vaki bir istifa haberinin istismar edilmek istendiği'nin anlaşıldığı (o belirtildik- ten sonra şu açıklama yapılıyordu: "M.B.K. si, basta Komite Başkam Orgeneral Cemal Gürsel olmak üze- re bugün Türk Silâhlı Kuvvetlerinin tam desteği altında milletine hizmet inancı ile ve elbirliği ile yekvücut bir halde millete vâdedilen zamanda de- mokratik Ve dürüst seçimlere ulaş- ma yolunda kararlı ve azimli bulun- sunulmasının mümkün olacağı tesbit edilmiştir." Tebliğ, o gün M.B.K. ne ifade e- dilen Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ar- zu, his ve temayülünün son süratle tecimlere gitme olduğunu açık şe- kilde ortaya koydu. Türk Silâhlı Kuwvetleri milli iradeye dayanan si- vil idarenin bir an önce kurulmasını ve Ordunun politika dışındaki anane- vi yerine hiç bir tereddütlü nokta kalmayacak seklide "dönmesini isti- yordu. Ordu hiç rağ elinde gö- rünmeye yanaşmıyor dece mille- tin emrinde bulunduğunun herkesçe bilinmesini talep ediyordu. Bir an önce seçim Gürsel Komitenin üyelerinin ivazsız 6 başta Cemal istisnasız bütün iştiyakı olduğun- dan böyle bir fikir birliği, bitirdiği- miz hafta seçim ve tabii onun ilk merhalesi sayılan Referandumun ha- zırlıklarına görülmemiş bir hız verdi. Bu arada tabii gözler, ağırlığını kuv- vetle hissettirmiş ve milli ananeleri- mize en uygun şekilde davranarak kendince lüzumlu saydığı ikazı yap- mış bulunan Türk Silâhlı Kuvvetle- rine çevrildi. Bu gözler, o Kuvvetle- rin başında tam içinde yaşadığımız asrın başında doğmuş olan bir Orge- neralle karşılaştı. Politika dışında bir asker 900 yılında Trabzonda, ahşap bir Temiz. Alay Müftüsü Sabri beyin bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Cev- det adını verdikleri bebeğin mesleği Osman Köksal Mr. Referandum de belli olmuştu: O da baban, büyük babası ve diğer dedeleri gibi asker olacaktı. ocuk henüz dünyayı tanımağa vakit bulamadan, bir tâyin Sabri bey ailesini Erzuruma etti. Küçük Cevdet gö zu da açtı denilebilir. İlk tahsilini, o zar manın şartları icabı, mahalle mekte- binde yaptı. Daha sonra asker! Rüş- tiyeye intisap etti. Rüştiyeyi ikmal eden Cevdet, çok genç yasında gur- bete çıktı. Hedef, İstanbul Askeri İ- dadisi, Kuleliydi. Bu sıralarda Birin- ci Cihan Harbi en şiddetli safhala- rında bulunuyor ve Osmanlı İmpara- torluğu zamanın tabiriyle "yedi dü- vel"e karşı savaşıyordu.Cenevreye akın akın asker sevkedilmekte, genç subay namzetleri birkaç aylık eği- timle ipini yollanmaktaydılar. Cevdete sıra ancak 1918 yılları başında seldi. Çiçeği burnunda bir delikanlıydı. Bir gün Kuleliden ken- di çağdaşlarıyla (oberaber alındı ve kursa tâbi tutuldu. Altı aylık bir ka- EE — Kuleli o tahsiliyle enç adam namzedi olarak Filistin m gönderildi. sonra Cevdet, lişmiyordu. Önden, arkadan vurulan ordumuz feci şekilde zayiat veriyor ve tutunabilmek için akla hayale gel- meyen çârelere müracaat ediyordu. Karış karış ricat eden ordu bir gün teslim olmak durumuyla karşı kar- şıya kaldı. Teğmen Cevdet, esir dü- şenler arasındaydı. O günleri hatır- ladıkça başını sallamakta ve: "— Çiçeği burnunda esir ki Gerçi bütün ordu oldu ya.." demekt dir. Filistin e genç Teğmen iki de yara aldı. Bir gece siperde, topçu gözetleme vazifesi sırasında yapılan baskın neticesi evvelâ bir kurşun, sonra da bir şarapnel genç Teğmeni ağırca yaraladı. Esir oldu ve Mısırda bir kampa gönderildi. O sıralarda Yemen cephesinde, genç Teğmenin babası Sabri bey esir düşmüş ve Kahire civarında bir kampa gönderilmişti. Sabri bey, iş- gal kumandanından, oğlunun yanına e gi rica etti. edildi ve genç Teğmen babasının ya- nına getirildi. Bu yüzden de diğer ar- kadaşlarından bir yıl evvel, babasıy- la beraber serbest bırakıldı. Genç Teğmen derhal Anadoluya geçti. Evvelâ Gaziantep cephesinde Milis Kuvwvetleriyle birlikte çarpıştı. Bu arada Mülâzim-i Sani - Üsteğmen- olmuştu. Daha sonra Garp Cephesine nakledildi ve İstiklâl Harbinin sonu- na kadar burada kaldı. İstiklâl ye müteakip Harp en Okulunu (ikmal genç subay, Harp kader girdi 1930 yı- lında Akademiden Oo Yüzbaşı olarak mezun oldu n sonra genç subay bütün meslekdaşları gibi oradan oraya ta- şındı durdu. Evvelâ Edremite. sonra Balıkesire (o daha sonra o Eskişehire tâyin edildi. Ordunun muhtelif kade- melerinde vazife gördü. Anadoluyu karış karış dolaştı. Görmediği, bil- mediği mi kalmadı. Ama mesle- ğini, aş ecesinde seviyordu. 1941 in İstanbul Harp Aka- demisine hoca olarak tâyin edildiğin- le Yarbaylığa oyükselmişti. Albay- ken. Akademide Başöğretmen oldu. Bundan sonra süratle, yükseldi 1958 AKİS, 19 HAZİRAN 1961