olarak götürülen filmin kahramanı, Sedenin öbür filmlerinde ve senaryo- larında olduğu gibi her türlü uzlaş- manın dışında silahına sarılarak ken- di işini kendi görmektedir. Filmin başlangıcındaki ilk on dakikalık bö- lüm, Sedenin yeni birşeyler çabasına şahitlik ediyorsa da, onu takibeden bölümler, Sedende hiç birşeyin değiş- mediğinin, hep ayni teknik ustalığı- nı bomboş ve kupkuru bir biçimcilik- te devam ettirdiğinin delilidir. Yerli filmlerimizin ölçülerine tı- patıp uyan hikayede şoför kahraman kendi çevresinde bir kızla evlenmek- te ve mutluluğunu aramaktadır. A- ma iyi görünüşlü kötü kız, kocasının patronuyla işi ilerletmekte ve istek- lerinin gerçekleşmesini ihanette bul- maktadır. Koca, bir kaza sonunda sağir olmaktadır. o Değişikliği yal- nızca kahramanını sağır yaparak se- yircisini da bir çeşit sağır dünyasına sokmakta arayan Seden, biçimciliğin en en noktasına eriştikten sonra, bu defa da müzikalde yapmacık bir ye- nileşmeye yönelmektedir. Şarkıcı Ze- ki Mürenle çevirdiği "Aşk Hırsızın- da, bir vakitlerin en gözde ve en çok tutulan bir kişisi, Zeki Müreni de bol keseden harcayan Seden, mevsimi en çok zararla kapayan rejisörlerin ba- sındadır. Eskiler e asarken B' yıl ayrıca, Türk sinemasında es- ki kuşak rejisörlerinin tam bir if- lasa doğru gittikleri yıl olmuştur. Buna karşılık orta kuşak rejisörleri arasında Metin Erksan ile Memduh Ün hariç, geri kalanları da kısır bir duraklama dönemine girmişlerdir. Sinemadan tiyatro rejisörlüğüne ge- cen Lutfi Ö. Akad, "Dişi Kurt'la ge- rilemekte olduğuna açık bir 'örnek verirken, öte yandan geçen yıl "Kan- lı Firar"ıyla hızlı bir ilerleme kay- deden Orhan Elmas, yeni filmi "Bir Yaz Yağmuru"nda düştüğü melodram çukurundan kendisini kurtaramamış- tır. "Kırık Kalpler"le umutlanılacak bir rejisör niteliğini gösteren Burhan Bolan da "Toros Canavan"nda umut- ları boşa çıkarmakta gecikmemiş- tir. 'Toros Canavarı", kötü ve ilkel bir sinemayla, insanı gülmekten has- ta eden kemik bir hikâyeyi ciddi cid- di işlemektedir. Orta bir sinema dili ve dağınık konusuyla Metin Erksan "Gecelerin ötesinde prodüktörünün İyi niyetini a e çalışmış, ayni bakin IŞ içinde Memduh Ün naklar" ıyla, bir hay huyla yapılan Türk Film leri Yarışmasında yılın en başarılı reğisörü seçilmiştir "Kırık Çanaklar” ın Yala ri duh ünün bu çıkarılan iki filmin den biri, “Mahallenin Sevgili- si", rejisörün adını duyuran filmi “Üç AKİS. 19 HAZİRAN 1961 Arkadaş"ın kopyalamasından başka birşey olmamasına rağmen, iyi sine- ma diline yatkın bir çalışmanın ürü- nüdür. İkinci filmi “Ölüm Peşimiz- de" ise, Memduh Ünün iyi sinemacı oluşunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu çabanın dışında "Ölüm Peşimiz- de", gerçekten kötü bir filmdir. Ün- den çok daha başka ustalar, ayni trükleri kullanmışlar ve başarıya u- laşmışlardır. O yüzden "Ölüm Peşi- mizde" iyi seçilmiş, fakat rejisörünün pek de öz malı sayılmayan çeşitli si- nema motiflerinden derlenmiş bir antolojiyi andırmaktadır. Eskiler iflas eşiğinden atlar, arta kuşak o rejisörleri de duraklamayla yüz yüze gelirlerken, yeniler ara- sından bir başkası da İlk filmiyle sı- radan çıkmakta ve İlgiyi üzerine çek- mektedir. Bu yeninin adı Halit Refiğ- dir ve uzun yıllar basında sinema ten- kitçiliği yapmış; fili sinemacılığa o yoldan geçmiştir. bu sinemacının denemesi olarak şimdiye kadar Türk sinemasında rastlanmadık bir olum- lu sinema diliyle seyirci karşısına çıkmaktadır. Refigin hikayesi bütü- nüyle iki kişi arasında geçen sıcak ve tesirli bir aşkın hikâyesidir. Tabii bu arada yerli film geleneklerine ay- kırı düşülmemesi amacıyla gerekli bir üçüncü kötü kişi de araya katıl- makta ve düz giden konuya başka ve havada olayların sokuşturulmasıyla İş çığırından çıkartılmaktadır. Ara- da Refigin çeşitli batı sinema usta- larının da etkisinde kaldığı ileri sü- rülebilir ama, bütün bu kusurlar ve etki konusundaki suçlamalar genç ve yeni rejisörün ilk filminde kazan- dığı başarısını karartmaya sebep teş- kil etmeyecektir. Yarışma ve ötesi ği Belediyesinin düzenlediği Sanat Festivalinin bir dalına ayrı- lan Türk Filmleri Yarışması, herşey- den önce Türk sinemasının on yıl ön- cekine nazaran hiç de iç açıcı bir iler- leme göstermediğini açıklaması yö- nünden -her türlü başarısızlığı bir yana- önem kazanmıştır. Seçmeler- deki isabetsizliğin sorumluluğu, o seçmeyi yapan jüriden çok, jüriyi seçen hazırlık komitesine aittir. Bir sinema yarışmasında, çoğunluğunu tiyatro yazarlarının, tiyatro tenkitçi- lerinin ve tiyatroseverlerin teşkil et- tiği bir jüriden gerçek bir sinema de- ğerlendirmesinin yapılmasını bekle- mek, elbette ki safdillik .olur. Nite- kim Jüri, katılan bütün Türk filmle- rine emeği geçenlerin hemen hemen hepsini -Orhan Elmas ve filmi "Kan- lı Firar" .hariç- birer mavi boncuk dağıtarak sevindirmiş ve gönüllerini hoş etmiştir! Bir Turgut Özatay ve Ulvi Uraz dururken en başarılı er- SİNEMA kek olarak "Namus Uğruna"nın Eş- ref Kolçakını seçmek, filmcilerle bir- likte seçileni de hayli şaşırtmıştır. Yine bir Salih Tozanı görmezliğe ge- lerek yerine baş erkek rolünde oyna- yan bir oyuncuyu yardıma oyuncu ve bir Ayfer Feray dururken yerine Mualla Kaynakı seçmek de kolay ba- ğışlanır sürçmelerden değildir. Türk Filmleri Yarışmasına bu yı- lın en kalbur üstü filmleri katılmış- lar, büyük gürültü ve anlaşmazlıkla- ra sebep olan Atıf Yılmazın iki fil- mi -"Şuçlu" ve "Dolandırıcılar Şahı"- ile genç Halit Refigin İlk denemesi "Yasak Aşk", tarih tutmazlığı yüzün- den birinci seçmelere girememişler- dir. Bütün dışarlıklı etkilenmelerine rağmen doğrusu istenirse- Atıf Yıl-- mazın "Suçlu"su ile ae e “Yasak Aşk"ı yarışm irmeliy- diler. Gerçi Yılmaz “Suçlu"da suçlu çocuk problemine pek alaturka bir pe em emişi ama, çocuk oyun de büyüklerden çok de- ha başarılıdır. Fakat yine ayni reji- sör, "Ayşecik - Şeytan Çekici"ndeki oyuncu idaresinde büyük bir savruk- lukla işi oluruna bırakmakta ve işle- menin gerekliliğine inanmadığım a- çık açık göstermektedir. Yarışmaya katılan filmler ve ya- panları arasında herhangi bir geliş- meye rastlanmaması, dolayısıyla Türk sinemasına yeni bir ses ve ha- vanın gelmemesi demek olmaktadır ki, bu doğrudur. On yıl öncesine ba- karak -hattâ geçen yılın filmlerine bile-, bu yılın filmleri herhangi bir gelişme göstermekten uzaktır. Bi- linen şeyler, başka başka kişiler elin- de yalnızca bütünü değiştirmeyen küçük ayrıntılarla yeniden piyasaya sürülmektedir. Hikayeler aynıdır, oyun düzem, biçimcilik ve teknik ay- nıdır. Şimdiye kadar iyi bir gelişme gösteren fotoğraf direktörü Kriton İliadis bile, bu yıl yaptığı Osman Se- den filmi "Namus Uğruna"dakl geri bir çalışmayla yarışmaya katılmış ve haklı olarak birinci armağanı es- ki çırağı Turgut OÖrene kaptırmış- tır. Türk Filmleri İlk ee kapa- nan 1960 - 1961 sinema mevsiminin kısa toplamı li ve "Selçuk Bak- kalbaşı - Atilla Tokatlı" İkilisinin çizgi dışı çalışmaları "Denize İnen Sokak" hariç, herhangi bir iyiye doğ- ru kıpırdanış olmamıştır. Bu yeni mevsimde benzer, ya da daha ileti kıpırdanış ve sıçramalar olacak mı- dır, bu, henüz belli değildir. Şimdiye kadar çevrilmesine girişilenlerle ha- zırlananlar, bu umuttan uzaktır ve Türk sineması, korkulu inişini bu ye- ni mevsimde de devam ettireceğe benzemektedir. 33