YURTTA OLUP BİTENLER girerek bu isteği söyledi, fakat dışa- rı çıktığında Gürselin özür dilediği- ni bildirdi. Devlet Başkanı "Biz baş- başa konuşacağız, müsaade etsinler" demişti. Gazeteciler tekrar aşağı i- nip. merdivenlerin başındaki yerleri- ni aldılar. İlk akisler Başbakalığın. önü, kısa zamanda mesire yeri" halini almıştı. Te- lâş gözle görülür şekilde .artmış, bü- rolara telefon edilerek gecikmiş ga- zetecilerin de yetişmesi arkadaşları tarafından sağlanmıştı. Ziyaret, son günlerin en mühim hâdisesi telâkki olunuyordu. İki lider aşağı yukarı dört aydan beri ilk defadır ki kapa- lı kapılar arkasında, başbaşa konu- luyorlardı. Gazetecilerin bekleme faslı pek uzun sürmedi. 11.20'de ilk kıpırdan- ma oldu. Fakat bu, yanlış alarm idi. ıkan, irfan Tanseldi. Genç Korge- neral etrafını saran gazetecilere bir şey söylemeyeceğini bildirdi. sâdece foto muhabirlerine gülümseyerek poz verdi ve arabasına binerek süratle uza İnönü, saat 11.30'da kapıda gö- ründü. HFlâşlar derhal yanıp sönme- yi başladı. C.H.P. Genel Başkanının en güzel pozunu yakalamağa çalı- şan fotoğrafçılar: — Çekilin önümüzden yahu!. Resim alamıyoruz.," diye arkadaşla- rına çıkışıyorlardı. Bu sırada muha- birler İnönünün etrafını sarmışlardı. İnönü ayrıldıktan sonra, gazete- ciler Cemal Gürseli obeklemeğe ko- yuldular. İhtilâlin başından, hemen her gün Başbakanlığın merdivenleri üzerinde, ayaküstü bir kaç lâf almak artık âdet haline gelmişti. Bu yüz- den çalışma saatlerinin başlangıcında ve sonunda gazeteciler orada topla- nıyorlardı. Nitekim Devlet Başkanı öğle vakti kapıda göründüğünde gü- lerek muhabirlere baktı. Dışarı çık- mak için Başbakanlığın sol tarafın- daki yan kapıyı tercih etmişti. Ya- nında Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay vardı. parlayıp fotoğraflar na başladılar. İrfan Tansel ve İsmet İnönü tarafından cevapsız geçiştiri-. len sualler Cemal üzerinde daha müsbet netice verdi. Ancak, ak- lı başında gazeteciler tabii Devlet Başkanının '"Sıhhatimi merak et- .." sözündeki lâtife dozunu anla- dıklarından ipe kl derinleştirmek- ten geri kalmadılar "— Görüşme Yuvarlak Masa top- lantısı veya Seçimlerle ilgili miydi acaba? ürsel, başını sallayarak menfi cevap verdi. 14 C.H.P. Genel Merkez binası Yel üfürür, su götürür "— Fakat efendim, bu görüşme çeşitli yorumlara yol açacak.." Devlet Başkanı bir an durakladı, sonra "Özel görüştük" diyerek kesti. Ancak gazeteciler, İrfan Tanselin de ziyaret sebebini merak ediyorlardı. aşam, Tânsel ile ne görüştü- nüz?" dediler Devlet Başkanı, gülerek "Allah, Allah! Askeri meselelerimizi de mi size söyleyeceğiz" diye mukabele el- ti. Ayaküstü mülakat, ahbapça bir hasbihale dönmüştü ve Tansel konu- larından sonra Madanoğlu da sırası- nı saydı ve Cemal Gürsel kapısı açık bekleyen otomobiline doğru yürüdü. Üzerinde koyu gri bir elbise, elbise- sine uygun renkte, fakat biraz daha koyu bir kravat, başında siyaha ya- kın füme bir fötr şapka vardı. Siyah ayakkabılar giymişti. Başbakanlığın önündekileri eliyle selamladı ve uzaklaştı Gürsel İsmet İnönüye son hâdise- ler hakında bilgi vermiş, bunlar kar- yn görüşlerini anlatmış, İsmet önü de kendi fikirlerini e ye . iki lider arasında -eski ve meş- hur tâbirle- bir "“müdavele-i efkâr" olmi CHP azırlık devresi H.P. nin Karanfil sokaktaki şirin Genel Merkezinin birinci kafanda- ki ufak ve mütevazi bir oda masa- nın başında oturmakta olan iri yapı- lı fakat son derece sevimli genç- a- dam, evvelâ saçları dökülmüş tepesi- ni sinirli sinirli kaşıdı, sonra hınzır hınzır Öten telefona usandı, kordo- Mig yay un efendim, ben Çoşkun Bölükbaşıoglu” dedi. Karşı taraftaki ses tanıdıktı. zı ricaları vardı. Bölükbaşıoglu: "— Evet, Haysiyet Divanı top- lanacak ama diye cevap verdi. Karşısındaki, bu defa yeni bir sual tevcih etmişti. (o Bölükbaşıoglu, onu da: Bâ- — Gündem belli değil" diye ce- vaplandırdı. Fakat muhatabı meselenin deri- nine inmek ve kendisi için mühim o- labilecek bir haberi koparmak isti- yordu. Yeni bir sual daha sordu. C. H.P. nin sabırlı basın sözcüsünün ar- tık ia taşmıştı: — Hayır, o mesele zannederim eğime ei dedi ve hemen ilâ- ve etti: "— Merak etmeyin, evvelâ sizi haberdar ederi Kd olmalı ki, başka sual sormadı. Telefonu ka- patan Bölükbaşıoglu, karşısında otu- ran genç bir arkadaşına izahat ver- di: ği "— Gazeteciler... Tanin bürosun- dan telefon ediyorlar. Haysiyet Di- vanı toplantısında Gülek meselesi gö- rüşülecek mi görüşülmeyecek mi di- ye soruyorlar " AKİS, 19 HAZİRAN 1961