BASIN Gazeteler Bir macera böyle bitti.. İ 81 23 numaralı telefon kıvrak kıvrak öttüğünde saatler akşamın sekizini göstermekteydi. Uzun boy- lu, kara bıyıklı, esmer genç, başını işinden kaldırmadan ahizeye uzandı: — Buyrun, öncü" dedi ve muha- tabını dinlemeğe koyuldu. Karşı taraftaki adam pek konuş- kandı. Kara bıyıklı gencin konuşma- sına fırsat vermiyor, o kelimeleri ar- darda sıralıyordu. Genç, meseleyi an- lamış olmalı ki: — Ama efendim, ben gazeteyi bağladım bile. Üstelik, manşette de günün haberi var" dedi. Fakat karşıdaki hışımlı zat dur- madan ısrar ediyordu. Genç, kendisi- ni ikna ümidiyle sesini daha da tatlı- a Siz bilirsiniz ama, bana kalır- sa günün haberi, seçimlerin öne a- lınması haberidir" dedikten sonra bir süre daha dinledi ve sonra başım iki yana sallıyarak: eki, öyleyse bir çâre bulu- nu" diye ilâve etti ve telefonu ka- pattı. Genç adamın adı Erdoğan Tokatlı idi ve öncü gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü uzun zamandan beri yürütüyordu. Haftanın başındaki o pazartesi akşamı yaptığı telefon mu- haveresinden sonra yerinden kalktı düşünceli ve kızgın bir halde müret- tiphaneye indi, biraz önce bağladığı birinci sayfanın başına bir kere da- çöktü. Manşette altı sütun üzeri- , "Seçim 29 Ekimden Önce" ibaresi akil, Tokatlı, mürettibe talimat verdi ve az önce telefonla kendisine dikte ettirilen başlığı, şiir-manşet ya- pılmak üzere uzattı. Bir müddet son- ra baskıya girecek olan öncü gazete- sinin birinci sayfasında yeni bir manşet arz-ı endam ediyordu: "İçiş- leri Bakam 'İhtilâl bir zümre aleyhi- ne yapılmadı' dedi" Tokatlı, , dudaklarında hafif bir tebessüm, odasının yolunu tuttu. Fakat birden aklına bir şey gelmiş- ti. Hemen döndü ve kendi eliyle dör- düncü sayfada bir değişiklik yaptı: O gün, çıkacak Öncü gazetesinin Ya- zı işleri Müdürü Nilüfer Yalçın olu- vermişti!.. Tokatlı muzip muzip gül- dü ve sonra odasına çıktı. Odası hay- li kalabalıktı. Tokatlı masasının ba- şına geçerek lüzumlu eşyasını toplar- ken, bir taraftan da hâdiseyi arka- daşlarına nakletti. Genç kadroda bir fırtınadır koptu. Oldu bittiye getiri- lerek Y.T.P. ye yamanan Öncünün genç kadrosu feryad-u figana başla- yınca, Nilüfer Yalçın hemen telefo- na sarıldı ve eşinin partisinin Genel Merkezini obulara sıkı, bir zılgıt çekti! Ne var ki zılgıt, şüpheli ba- kışların bayan Yalçının üzerinden çe- kilmesini sağlıyamadı. Tokatlının ha- reketiyle Öncü içindeki kötümser ha- va birden hararetlendi ve İstihbarat kadrosu acı acı düşünmeğe başladı. Dönme dola Öncünün başına gelenlerin son per- desi geçen haftanın İçinde kapa- nınca, kadroda çalışan ve her feda- kârlığa katlanan genç muhabirler için buhranlı devre (başlamış oldu. Hâdiselerin Oomihrakı, her gün bir parça daha çıkmaza giren mali du- rumdu. Gazetenin durumu iyi değil- di. Borç bini aşınca, evvelâ maaşlar ödenmedi, sonra da gazeteyi bir ta- rafa yamamak temayülü belirdi. Mu- habirlerden birkaçı da ekmeklerini "“Öncü"nün değişen manşeti yeni rüzgâra yeni yelkenler başka kapılarda aramak üzere ayrı- lınca, başkentin bu iddialı gazetesi- nin durumu vehamet kazanmağa başladı. Gazetenin başında zahiren sahip, fiilen idareci (oOAltan Öymen bulunduğu için tabii bütün yıldırım- lar onun üzerine yöneldi. Fakat ma- hir Öymen, ilk salvoyu kadronun yar- dımıyla savuşturdu ve sâdece fikir işçilerinin sahip bulunacağı bir gaze- te hayalinin kuvveden fiile çıkaca- ğını zannetti. NE var ki evdeki he- sap bir kere daha çarşıya uymayın- ca Altan Öymen de çâreler arama- ğa başladı. Bir taraftan maddi sıkın- tı içinde çırpınırken, bir yandan da Yalçın ailesinin gazete içinde çevir- dikleri dolaplarla (mücadele etmek doğrusu 'Öymeni yormuştu. Nihayet geçen hafta içinde pes demek zorun- da kaldı. Aydın liderin evinde yapı- lan bir toplantıda gazetenin son du- ranla müzakere edildi ve sözü Altan Öymen alarak: — Y.T.P. bu gazeteyi almak is- tiyorsa, gelir A öder ve sonra söz sahibi olur" Altan uieri bu sözleri, Yalçın ailesinin yüzünü güldürdü. Ne de ol- sa artık meyvalar toplanmağa baş- lanıyordu. Aydın lider teklifi câzip bulmakla beraber, pek renk vermedi ve muteber partisiyle temas edeceği- ni ifade etti. Fakat Öymen ısrar edi- yor "— Kimdir sahip, bilelim? Ya ga- zeteyi m ya da yazılardan vazgeçersiniz." Vaziyet karışınca oOkonu değişti- rildi ve meselenin ertesi gün halline karar verildi. Öymen, durumu kad- rodaki arkadaşlarına da anlattı ve kendisinin artık ayrılması gerektiği - ni belirtti. Muhabirler, Öymenin ay- rılmasını istemiyorlardı. Ne de olsa o, kendileri için bir emniyet supabı idi. Ne var ki Öymen, artık biraz da kendim düşünmesi gerektiğini savundu ve arkadaşlarına, bir C.H.P. li olduğunu hatırlattı. Yapılacak iş, bir müddet daha bekleyip evvelâ a- lacakları tahsil etmek, vermekti. Kadronun becerikli ele- manları buna razı oldular. Nitekim ertesi sabah Y.T.P., mirasa konmak üzere harekete geçti. Ertuğrul Alat- lı ve Aydın lider marifetiyle gazete- ye sahip olundu. Hemen o gün Altan Öymen, gazetenin baş tarafında, U- murai Neşriyat Müdürlüğü ibaresinin altındaki kendi ismini çıkardı. Bunun üzerine kadrodakiler, artık kendile- rinin olmayan bir gazetede isimleri- nin bulunmasını istemeyince, üçün- cü sayfanın başındaki takdim sütu- nu toptan kaldırıldı, öncü artık Y.T. P. nin müseccel bir organı oluyordu. Hemen birinci (sayfanın sağ alt köşesinde, tek yıldızlı makaleler sö- kün etmeğe başladı. Y.T.P. nin nâ- sir-i efkârı haline gelen öncünün ü- AKİS, 19 HAZİRAN 1961