YASSIADA DURUŞMALARI hale sokacak yaygınlıkla bulunma- masıydı. Fakat isimleri söylendiğinde alâka çekmekten geri kalmadılar. Dört Büyüklerden sonraki ilk adam İstanbulun düşük Trafik Müdürü -ve yol kesme Üstadı- Celâl Kosovaydı. Onu bir general eskisi, Mecit Tokcan takip ediyordu. Bir başka general es- kisi, malüm ve mâruf Namık Argüç, sırada yedinciydi. Onlardan sonra ge- lenler D.P. nin dehşetengiz ilçe baş- kanlarıydı: Faruk Sargut, Nüvit Up, Selâhaddint Genç, Mehmet Kaptan, Selâmi Oğuz.. Fakat ismi bir uğultu- nun yükselmesine yol açan muteber zat, ikinci sırada oturanlardan biri ol- du. Zeki Şahin adı telâffuz olunur o- lunmaz herkesin gözü Rektör döven larında bir gün Yassıadada, duruşma salonunda, sabahın 9'u ile 9.30'u ara- sında geçti. Siyasi târihimize "Top- kapı Suikastı" diye geçen hâdiselerin tertipçileri, o teşvikçileri ve o âletleri Yüksek Adalet Divanı önünde hesap veriyorlardı. Yükselen tansiyon Bürüğimiz hafta, üç "Büyük Dâ- dosyasının birbiri peşine açıl- ması Yassıadaya kargı -Yassıada sa- atini dinlemek hariç- azalan alâkanın bir anda yeniden ve ilk günleri hatır- latan şekilde geri gelmesine yol açtı. "Mühim Dâva"lardan ilki olan "Ana- yasanın İhlâli" dosyasından bu yana velâ "Radyo Meselesl"nin, arkadan "Topkapı Suikâstı"nın ele alınma- sıyla telâfi olundu. Böylece, "Mühim üçlendi. Bitirdiğimiz hafta üçlenmiş bulunan bir a fasıl Görülmemiş Kepazelikler"di."'Vini- leks İşi" ve "İparin Gemileri'ni taki- ben müthiş "Örtülü ödenek", Yassı- ada müdavimleri için Zziyafetlerin en lezzetlisini teşkil etti. O kadar ki, bu Dâvalar" arada "Gürbüz Kız" veya "Değir men", yahut "Erkmen - Mândalinci" dâvası gibi "Fasafiso Dâvalar", hat- tâ kategori dışı ("6/7 Eylül ikinci, üçüncü plâna düştü, bir bakıma unu- tuldu. Allahtan haftanın tam son gü- nü Başsavcı oEgesel 6/7 Eylül sanık- ları hakkındaki iddianamesini okuyu kimler hakkında ne Ceza istediğini bildirdi de, bu sonuncu dâva, üzerine ötekilerin yığdıkları küllerinden bi- raz olsun sıyrılabildi. Zaten, "Topkapı Suikastı" dosya- sının açılacağı o, bitirdiğimiz hafta- nın sonlarındaki gün Yassıadadaki duruşma salonunun kapılarına kadar dolmuş olmasının da sebeb-i hikmeti buydu. mumi efkâr duruşmaları görülmemiş bir şuurla takip ediyor, her bir dâva hakkında kıymet hükmü veriyor, iltifat marifete tâbi bulundu- 6 Topkapı suikastının sanıkları gundan o dosyaya karşı alâkasını öy- le ayarlıyordu. Bu yüzdendir ki; "Fa- safiso Dâvalar"da saçkırana uğramış başı andıran sıralarda, bitirdiğimiz haftanın sonlarındaki o gün dinleyi- ciler âdeta kucak kucağa oturuyor- lardı. Tabii hanımlar gene pek yük- sek bir miktarı temsil ediyorlardı a- ma, budefaC.H.P. nin tanınmış ma- halli simaları da, kadınlı erkekli, gö- ze çarpıyorlardı. Merdiven basamak- larına bir defa daha tahtalar konul- muşt e oralar üniformalı subaylar tarafından işgal ediliyordu Sanık mahallinde, tabii etrafi ge- ne tahta parmaklıklarla çevrili tam altmış sandalyâ bulunuyordu. Bun- lardan otuzu bir kenara, otuzu bir ke- nara, altışar iskemleli derinliğine beş sıra halinde o yerleştirilmişlerdi. Bu, "Anayasanın İhlâli" dâvasından beri sanığı en kalabalık dâvaydı. Kalaba- lık, sâdece sanık mahallinde değildi. Avukat sıralarında da 34 avukat yer almıştı. Yoklama yapıldığında bu a- vukatlardan bir tanesinin adetâ ihale yoluyla ve toptan vekâletname almış bulunduğu anlaşıldı. Bayar -bir Şiş- muhalifleri ayağının altında ezeceğini söylemişti- üç müdafi tarafından temsil ediliyordu. I numaral ideâl arkadaşının idealist iki avukata yer değiştirmişler, deniz Yüksek Adalet Divanı önünde 60 kişilik çete Bir üçüncü a- kenarına geçmişlerdi. k ama, Oo gel- vukat ismi daha okundu memişti, İstanbulun çifte kumrula- rından birincisi üç, ikincisi iki avu- kat tutmuştu. Celâl Kosovanın da iki müdafii vardı. İsmi sık sık oku- nan bir başka avukat, ça ve bir arkadaşı oldu. lar, temsilcilik sıfatlarını albuki,'müvekkillerine nan ikinci reddettiler. talip bulu- sınıf sanıklar, vekâletna- melerini göndermiş bulunduklarını bildiriyorlardı. Mesele sonradan an- laşıldı: İdealist düşük avukatlarıyla müşterileri arasındaki pazarlık henüz nihai safhaya oOgelmemiş, bir anlaşmaya varılamamıştı! Bir sanık ise, Başkandan avukat istedi. Baş- kan kendisine, Baroya başvurmasını tavsiye ettik Yoklamalar yapılırken "Altmış- lar" merak ve endişe içinde oturu- Salona alışık (obulunanlar, sâdece iki "Çetebaşı"ydı. Menderes -bir zamanlar, muhalifleri idam seh- palarıyla tehdit etmişti- koyu kur- şuni, iki düğmeli elbisesini giymişti. Ama ayağa kalktığında, ceketinin e- teğinin pek buruşmuş olduğu göze çarptı. Bayar -bir zamanlar, muha- lifleri ayağının altında karınca gibi ezeceğim söylemişti- damalı gri el- bisesi içinde, her Vakitki gibi sessiz, AKİS, 6 ARALIK 1960