DÜNYADA OLUP BİTENLER. hâlâ kendi çıkarları peşinde koşma- ya devam ederlerse Afrikada aşırı- ların zaferi kaçınılmaz bir sonuç o- lurdu, Kongo Bir başbakan kayboldu B- haftanın içinde Kongoda bulu- nan yerli, yabancı bütün asayiş kuvvetleri tayip bir adamın peşine düşmüş, onu arıyorlardı. Söylendi- ğine göre, bu adam çocuğunun cena- ze töreninde bulunmak üzere Stan- leyville gideceğini söylemiş ve or- talıktan kaybolmuştu. Bu kaybolma Leopoldville'de herkesi telâşa ver- mişti. Kongo ordusu işin sorumunu Birleşmiş Milletler kuvvetlerine yük- lüyor, Birleşmiş Milletler görevlileri ise Mobutu'yu suçlandırıyorlardı. İlk bakışta lüzumsuz görülen bu telâş aslında hiç de tapma sayılamazdı. Çünkü kaybolan adam, ngonun meşru başbakanı olup olmadığı ko- nusunda bütün dünyada uzun çekiş- melere yol açan Patrice Lumumba'- dan başkası değildi. Haftanın sonuna doğru gelen ha- berler Lumumba'nın nerede olduğu- nun nihayet anlaşıldığım gösteriyor- du. Stanleyville'e gitmek üzere yola çıkan Lumumba sonradan yolunu değiştirmiş ve hâlâ kendine taraftar kalan Kasai eyaletine sığınmıştı. An- cak önemli olan Lumumba'nın nere- de olduğu değil, ne yapmak istedi- giydi. İşin doğrusuna söylemek gere- kirse, Kasavubu'nun geçen haftalar İçinde Birleşmiş Milletlerde kazandı- ğı zaferden anam -bilindiği gibi Ge- 30 nel Kurul Kongonun Birleşmiş Mil- letlerde Kasavubu tarafından temsil edilmesine karar vermişti-. Lumum- ba'nın durumunun güçleştiğine oşüp- he yoktu. Bu karara kadar Birleş- miş Milletlerin çoğunluğu Lumumba tarafım tutar görünüyor ve bu, gö- revinden uzaklaştırılmış da olsa, es- ki Başbakanın en önemli kozlarından birini teşkil ediyordu. Halbuki Afri- ka devletleri arasında beliren görüş ayrılıkları sonunda Fransız Afrikası devletlerinin büyük bir çoğunluğu da- ha mutedil görünen Kasavubu'nun tarafına kayınca, Lumumba bu koz- an mahrum olmuştu. Şimdi Lumum- ba'nın elinde kala Kala Afrika dev- letlerinin en önemlilerinden Gana, Gihe ve Birleşik Arap Cumhuriyeti- nin desteği kalıyordu. Buna bir de Sovyetler Birliğinin kayıtsız şartsız Lumumba taraftarlığını eklemek ge- rekirdi. Bugün Kongoda idareyi elinde tu- tan Mobutu'nun söylediğine inanmak gerekirse, Gana ve Birleşik Arap Cumhuriyeti Lumumba'yı destekler- ken diplomatik yollardan başka çâ- relere de başvurmuşlardı. Kongo or- dusu başkumandanına göre, her iki devlet de Leopoldville'deki elçilikle- rini kayıtsız şartsız Lumumba'nın emrine tahsis etmişlerdi. Bu takım- dan Mobutu, Birleşmiş Milletler kuv- vetleriyle çarpışmak pahasına da ol- sa, Gana temsilcilerini hudut dışı et- mişti ve şimdi de Birleşik Arap Cum- huriyeti ile siyasi münasebetlerini ke- siyordu. Lumumba'nın ortalıktan kaybol- duğu günlerde Kongodaki en önem- li mesele bu ülkenin liderleri arasın- da yapılacak görüşmelerdi. Genel Kurulun desteğini kazandıktan sonra Kasavubu, Kongoya gidecek 15 üyeli uzlaştırma heyetinin hareketini ge- ciktirmesini istemiş ve Kongo mese- lesine bir hal çâresi bulmak görevi- nin herkesten önce Kongpolu liderlere düştüğünü (Oo söylemişti. Kasavubu, Kongoya döner dönmez bu liderleri bir araya toplıyacağına söz veriyordu. Bunların arasında elbette ki Lumum- ba da olacaktı. Hattâ, Kasavubu'ya kurulacak bir milli birlik hü- umba'nın yer alması bile düşünülebilirdi. Halbuki pa ortalıktan kaybo- luvermekle umumba böyle bir Uz- laşma kala olmadığım açıkça gösteriyordu. Venezüela Betancourt'un dertleri çon taftalar içinde bütün Orta A- merikayı sarsan karışıklıklar, ge- çen hafta da Venezüela'ya yayılıver- di. Caracas'ta karışıklık çıkararak Başkan Betancourt'un şiddetli ted- birler almasına yol açanların çoğu, Üniversite talebeleriydi. Zaten Üni- versite, Venezücla için ötedenberi bir karıştırıcı unsur olmuştu. Orta Betanccurfa karşı ayaklanan Üniversitelilerdi. Aynı ü- niversiteliler (o Betancourt rejimine kargı bundan iki ay kadar önce İb- ne ayaklanmışlar ve Caracas'ta ha- tifi, sayılır hâdiselere yol açmışlardı. Aslına bakılırsa, Betancourt, Ji- menez rejiminin yıkılmasından sonra seçimle işbaşına gelmişti ve tor dik- tatör sayılmazdı. Fakat ne var ki Venezüela'nın sosyal ve ekonomik durumu, nasıl iş başına gelirse gel- sin, bir idareyi kısa zamanda yıpra- tacak cinstendi. Venezüala'nın tak sık karşılaştığı iç politika buhranlarım iyide anlıyabilmek için, bu ülkede başlıca iki zümre bulunduğunu ve bunların çıkarlarının birbiriyle tıştığını bitmek gerekirdi. Bu züm- relerin birincisi toprak sahiplerinden, iyi para alıp siyasete karışmaktan kaçınmayan askerlerden, zengin tüc- carlardan ve din adamlarından teşek- kül ediyordu. İkinci zümre ise çok fakir bir hayat süren halk tabakasıy- dı. Birinciler dâima mevcut durumun korunmasına . çalışırlarken, yanlar da şimdi Üniversite ise, dâima sosyal ve ekonomik reform is- teyenlerden yana olmuşta. Kübadaki Castro devriminden sonra Venezüela'da reform isteyenle- rin sesi daha hızlı çıkmaya başlamış- t. Bunlara hallerinden hiçbir za- man memnun olmayan komünistlerin kışkırtması de eklenince, Caracas'ta ikide bir karışıklıklar patlak veriyor, sokağa çıkma, toplanma ve yayın ya- sakları birbirini kovalıyordu. İşte bu hafta içinde patlak veren karışıklık- lar da bunların bir yenisiydi. Ordu- nun desteğine güvenen Betancourt duruma hâkim Olmuş görünüyordu ama geniş sosyal ve ekonomik re- formlara gitmeden bu hakimiyetini n koruyamıyacağı da her- kesin anlıyabileceği bir gerçekti GIR GIR içeri Dır Dır dışarı GIR GIR süpürgesi kullanınız AKİS, 5 ASALIK 1960