YASSTIADA DURUŞMALARI sinin de Balmumcu Çiftliğinden he- likopterle duruşmaya yetiştirilebile- ceğini söyledi. Bunların dinlenilmesi için oturuma öğleden sonra da de- vitti etmek okafiydi. (o Duruşmaların bir an önce bitmesi için Egeselin bu isteği hemen kabul edildi Bu suretle de bir taşla iki kuş vurulmuş oldu. Her tanık dinlendikçe, sanıklara ait bölmede, pantalonunu dizlerine ka- dar çekmiş ayaklarını o sandalyanın altında birbirine kavuşturmuş şekil- de oturan Menderes daha kızarmak- ta, biraz daha küçülmekteydi. Kendi- sine Başol tarafından sorulan sual- lere ise, herzaman olduğu gibi, "Bil- miyorum efendim", "Hatırlamıyorum efendim!." demekle yetinmekteydi. Dinlenen Başbakanlık eski özel Kalem Müdürü Arif Özgen eski efen- disinin, Başbakanlık maaşım alma- mak şöyle dursun, bir de her Üç ayda muntazaman Emekli Sandığından 2700 küsür lira aldığını o açıkladı. Hangi emeklilik (o maaşıydı acaba?. Özgen, bunu bilmiyordu. Ya, kalın açık gri paltosunun al- tında bir kat daha kamburlaşan Bü- yük Doğucu Necip Fazıl?. O da baş- ka bir alemdi. 1950 den 1959 yılına kadar örtülü ödenekten iyice semir- miş, karnına giren millet paralariyle Menderesi göğe çıkarmış, onu sev- miyenleri ise çamura bulamaktan çe- kinmemişti. o Anlattığına göre, 140 bin küsür lira sızdırmıştı. Başka dâ- vaların sanıkları, oörtülü ödeneğin ise tanıkları olan bu şahıslar konuş- a Menderes ayağa kalkıyor, su- . "Müsaade Başolun ni- dayanamıyan yı isteyişi, hayet sabrını tüketti, aşol: " — Hk celsede melekâtımı kay- bettim BEL lZ şimdi de çek konu- şuyorsunuz Bu ar üzerine Menderes, bü- tün suçu yanında boynunu büküp o- turan, şeker hastalıklı, zayıf, uzun boylu müsteşarı Ahmet Salih Koru- nun üzerine atmaya başladı. Cevap veremediği her sual için, Koruru işa- ret ediyor, onun herşeyi bilmesi ge- rektiğini söylüyordu. Bu durum ise, Koruru gittikte okızdırmakta, Bey- fendisinden soğutmaktaydı. Hep ken disi mi suçluydu?. Kendisine kim e- mir ye Menderes neden hep inkâr, hep tezvire kaçıyordu? tşte Korur bu düşünceler içinde bunalırken mikrofona Ooyepyeni bir tanık geldi. Şişman, bol kumral saç- lı bu kadın tanık, bir avukattı. Elin- de bulunan gözlüğü kâh arkasına, kâh gözlerine götürerek yaptığı ko- 14 nuşmada babasının bir uçak kaza- sında ölmüş paşa olduğunu söylüyor ve arkasından da gerek şahsen ve gerek ailece eski Özel Kalem Müdü- Muzaffer Ersüyü tanıdığım ilâve ediyordu. Fehamet Gökel adlı bu ye- ni evli kadın -kocası Selâhaddin Genç duruşma salonunda ertesi gün, tanık olarak boy gösterdi- Leventte Üç katlı bir ev yaptırmış fakat tak- sitlerini ödiyenıemişti. 1946 dan be- ri koyu bir D.P. liydi. Ersüyü de ta- nıyordu. Menderesle de ahbaplığı yar du örtülü ödenek ne güne duruyor- du? İlk müracaatında okendisine 7 bin lira verilmişti. Bu bir yardımdı. Üç müessesede avukatlık yapan bir kadına yardım!. Menderes bunda da kusuru Korura atınca eski Müsteşar patladı. Bu kadarı da ayıptı. Ne ver- diyse Menderesin oemriyle vermişti. Bu 7 bin liraya gelince, onu yanarak ödemişti. Menderes ne biçim adam- dı? Korur yerine otururken, sağ eli- i "Bıktım artık be senden!" der gi- bi, Menderesten o tarafa sallıyarak, adeta o sandalyasına yığıldı. Ellerini yüzüne kapamasına rağmen ağladı- ğı görülüyordu. Korurdan beklenmi- yen bu erkekçe konuşma, dinleyiciler tarafından alkışla karşılandı. Mende- res bir defa daha yavaş beyazlaşmaya yüz nalaşmıştı. Duruşmada mübaşir va- zifesi gören, bol sırmalı, iri yarı de- Numan Menemencioğlu Pariste bir kumarbaz niz gediklisi. Koruru Başkanın arzu- su üzerine dışarı çıkardı Necdet Rüştü Efenin damadı! re en hoş sahnelerinden biri de, saat 16'da helikopterle Yassıada- ya getirilmiş bulunan, kahverengi Çizgili elbise (giymiş, kalın o siyah gözlüklü ve zorlukla duyan mizahçı Necdet Rüştü Efe mikrofon başına çıktığında oynandı. Efe Sarolu, da- ha basit bir doktor iken Yozgatta tanımıştı. Sarol o talihlerde kendisi- ne hayranlık duymakta, zengin ol- manın yollarım kollamaktaydı. Bir gün Aydında, bir sigorta şirketi na- mına gezen Necdet Rüştü ile tekrar karşılaşmıştı. Gel zaman git zaman, Sarol Men- deresle tanışmış, Bakan olmuştu. Fa kat daha önceden N. Efeye, iyi bir gününde kendisini bulursa, para yardımı yapacağım vaadetmişti. E- fenin ifadesine göre, Saroldan yar- dım mardım istememişti. Bakan o- lan Saroldan, gazetesi için yazdığı bir romamn karşılığını istemişti. Bu, 4500 liraydı. Bir gün Sarolu gören Necdet Rüştü, Saroldan parasını ko- parmak için bir hileye baş vurmuş- tu. Saroldan 3000 lira borç istemişti. Sarol da. bu isteğe hemen "peki" de- miş ve biraz sonra Efeye 3000 liralık, bir çek göndermişti, Ne var ki o çekin altındaki imza oSarol değil Ahmet Salih Korurdu. Para gelmişti ya, ge- risini sormaya ne lüzum yardı? İşte Necdet Rüştünün tanıklığı, ifadesine göre, bilmeden örtülü öde- nekten aldığı bu paradan ötürüydü, İki buçukluk Sarol, Necdet Rüştü Efeyi bile dolandırmıştı! Salon kah- kahalarla İnliyordu. Gülenler arasın- da, şahitler kanapesinde Sarolun ya- nında oturan Nazlı Tlabar ile Nuriye gatta doktorken tanışmış, Efeyi ser- mişti. Bu sevgisi biraz da başka bir sebepten geliyordu, Sarol bu sebebi, "Necdet Rüştünün o zamanlar güzel bir kızı vardı. Ben de genç ve idealist bir doktordum. Belki de akraba ola- caktık!.." diyerek izah ettiğinde, Menderes hariç, herkesin gülmekte olduğu görülüyordu. "Görülmemiş Kepazelikler" seri- sinin bu, 3 numaralı filmi tam bir komedi halini almıştı. AKİS, 5 ARALIK 1960